ölüm kaçınılmaz. dinsel, biyolojik, fiziksel, kimyasal, matematiksel, mantıksal, sosyolojik, psikolojik, tarih, felsefe gibi alanların ortak olarak kabul ettikleri tek olgudur. lokman hekim ölüme çare bulsa da bulduğu ölümsüzlük iksiri bile ölmüştür. ne yaparsak yapalım, ölümün önüne geçemeyiz. ama bir şeylerin farkına varmalıyız. korkunun ecele faydası yoktur ama vardır ecelin korkuya faydası.
ölen her insan geride çok büyük şeyler bırakır. bir yaşındaki bebekten doksan dört yaşındaki neneye kadar. bir bebek ne mi bırakabilir bir yıllık hayatında? gülümsemesini bırakır, ailesine. o gülümseme ki tüm ailenin dertlerini anında siler atar. bulunmaz nimettir o gülümseme. baktıkça bakasın gelir o ağza.
doksan dört yaşındaki nene de çok şey bırakır arkasında. evlatları ve torunları için ettiği dualar, kubbede baki kalan hoş sadalardır. ve aradan yıllarca zaman geçse de o hoş sada senin kulaklarında çınlar durur. o an anlarsın ki dünyada geride bırakabilecek en kıymetli şeymiş o dualar. sultanların, kralların, cumhurbaşkanlarının, başbakanların, bilim adamlarının, filozofların geride bıraktıklarından bile daha kıymetlidir o dua, o gülümseme.
fakat, her insanın geride bıraktığı ortak olan tek şey var: gözyaşı. o gözyaşı, ölenin sahip olduğu yegane şey olan toprağından bir orman fışkırtabilir. aynı zamanda o gözyaşı, ölenin cehennemi olabilir.
o gözyaşını akıtan insan, geride bırakılmış servetten bile daha değerlidir. bu yüzden, o insanın kıymetini iyi bilin.
inançlısı-inançsızı herkesi illa ki korkuttuğunu düşündüğüm olgudur! ölüm diyoruz, ölüm daha ötesi ne olabilir ki? belki sonrasında yepyeni bir hayat, dünya ya oluşumun başlangıcı ya da her şeyin sonu ve herkesin kendi kıyameti olacaktır ölümle! belirsizliği, bilimsel bir tanımlanması olamayışı beni hep ürkütmüştür hep korkutmuştur ölüm denilen şeyin. varlığımızı, varlık nedenimizi az çok tanımlayabildiğimiz halde bu kadar üzerinde hala tartışıyor olduğumuz halde ölüm her zaman yaşayan bizler için bir gizem olacaktır!
Zalimlerin ve inkârcıların en korktuğu şeydir. inansa da inanmasa da hesap sorulacağı ihtimali bile (ki bence sorulacak) tüm inançsız ve zalimleri korkutur.
neden korkulduğunu anlayamadığım son. sanki hayatlar süper. yahu sabah akşam yaşamlarınızın ne kadar boktan olduğunu anlatıyorsunuz. yine anlattıklarınıza göre gelecektende beklentiniz yok ee neden bu korku.
Ölüm yeni bir yaratılıştır,Bizler zaten ölümü çok kez yaşadık . (Zümer 6) Ölüm tatlıdır .Kulumu severek yarattım geri dönüşünde de Hasret gününde(meryem 39) severek bekliyorum diye seslenen yaratıcı varken ...Ölüm bu beden elbisesini çıkarıp nur bedene aslımıza dönmektir.
şöyle bir denklem geliştirdim;
allah'dan ne kadar uzaklaşırsak ölüm için yapacağımız açıklama o kadar sığ ve boş olacaktır.
ölümün açıklamasını yapmak için öncelikle allah dedik çünkü islamda ahiret inancı diye bir şart var ki buna inanmak zorunludur. yani ben müslümanım diyorsanız ahiret inancına iman etmelisiniz. ahiret inancı kısaca ölümden sonra ki hayattır. yani iyi-kötü lakin ebedi olacak olan hayat. aslında gerçek hayat.
ahiret ile alakalı birçok ayet var. mahşer, toplanma yeri, son gün, diriltme günü, etlerin bir araya getirilmesi, sura bunlar hep allah'ın kelamları. ve hepsi ölüm ve sonrası ile alakalı.
ben kuran'dan şöyle bir sonuç çıkardım iman etmeyen insanlar-topluluklar-devletler için. hiçbirisi ahirete inanmıyorlar. kendi putunun yanında bir olan allah'a inanan var inanmayan var ama ahirete inanan bir topluluğa hiç rastlamadım kuran'da geçen inkarcılar içerisinde. hepsinde olan ortak sıkıntılardan birisi de buydu. o yüzden ölümden, yani sonumuzun bir gün gelip bizi yakalayacağından ve sonra bize ruh-form veren allah'ın nasıl bizi yaratıp sonrada öldürdüğü gibi; en son olarak yeniden parçalanmış, çürümüş, toprakla karışmış bedenlerimizi bir araya getirip bizi huzurunda toplayacağından kuran'da çok sık bir biçimde bahseder. bu allah için elbette çok kolaydır.
ölüm bir son değil ebedi olan iyi-kötü yaşam için yapılan başlangıçtır. kişi iman etse de iman etmese de bu haktır ve gerçekleşecektir.
insan öldükten sonra müslüman olur bunu biliyor muydunuz. çünkü ölüm tüm hakikatin ortaya çıkmasını sağlar ve kul yaratıcısıyla tanışır. gözünden perde kalkar. tabi size tanınan mühlette yani dünya hayatında iman etmemişseniz artık sizin için çok geçtir. ölümden sonra(veya anında) yüzünüze tokat gibi çarpan bu gerçeği algıladıktan sonra tüm derdiniz geri dönderilmek ve (maalesef yeni tanıdığınız)allah'ınız için bir şeyler yapma isteği olacaktır. bir an olsun durun ve düşünün. kendinizi bu çok sıkıntılı durumun içinde tamda ortasında tahayyül edin. bu nasıl bir derttir. kurtuluşu, dermanı, çaresi olmayan bir dert.
ölümü bir şekilde allah(iman-islam) ile bağdaştıramazsanız bir insan için ölüm çok manasız olacaktır. bu anlamsızlık ve manasızlık insanları değişik saçma düşüncelere iter. ve kendinizce sürekli bir yorum getirmeye çalışırsınız ve işin kötüsü bu saçma yoruma kendinizi inandırırsınız. ve artık o sizin kabulünüz olur.
ölüm ve sonrası gayb kategorisindedir yani allah ne kadarını bize ifade etmişse o kadarını bilebiliriz demektir. araştırılarak bulanabilecek bir bilgi veya bir değer veya bulgu adına ne derseniz deyin işte öyle bir şey değildir.
bu dünyada ölüme ve ölümden sonrasına inanmayanların ahirette ne denli zorluklar çekeceğini allah birbir dile getirmiş. ve kimileri hala "hayvan olarak geri geleceğim", öteki "ölümle yok olacağım her şey bitmiş olacak", beriki "ben ölünce ne güzel börtü böceğe solucana fareye etim yem gibi olacak onu besleyeceğim bir faydam dokunmuş olacak" gibi korkunç ve bir o kadar komik ifadeler takınıyorlar. keşke birçok şeye vakit ayırdığımız gibi kuran'a da vakit ayırsak ve hayatımız, yaşadıklarımız daha da anlamlansa.
islam bireyseldir. herkes allah nazarında kendisinden sorumludur. ve hesap gününde hiçbir yardımcı olmadan herkes kendi hesabını kendisi verecektir. kuran, (sağlıklı akıl baliğ)herkesin tek başına bile okuyup anlayacağı bir kitaptır. kuran için allah; "Andolsun ki Kur’an’ı düşünülsün diye kolaylaştırdık. Düşünecek yok mu?" diye adeta serzenişte bulunuyor. bizi bizden daha fazla düşünüyor. ve biz hala akletmiyoruz. allah sonumuzu hayır etsin.
"Sevgili Dost, Kim kazandı? Atom bombasını Hiroşima’ya atan mı? Everest’in tepesine ilk kez varan mı? Diriler mi, ölüler mi? Çobanlar mı, sürüler mi? Efendiler mi, köleler mi? Kim kazandı? Sevgili Dost, Herkes kaybetti. Ölüm kazandı. "