kardeşimin yaşının henüz dokuz olduğunu belirtip diyaloğu sizlerle paylaşıyorum.
+abla.
-efendim velet?
+birden on çıkar mı?
-(daha kafasının tam sayılara basmayacağını düşünerek yanıtladım) hayır kuzum, çıkmaz.
+nasıl çıkmaz, bilmiyor musun eksi dokuz kalır.
-ehehe. ben aslında şey. seni denedim canım.......... kikikiki
(babası berk i(çocuk) ödevlerini bitirmesi için odasına göndermiş, berk 10 dk sonra ödevim bitti deyip gelmiştir)
ç. babaaaa ödevim bittiii
b. ne çabuk yaptın ver bakayım o ödevi.(ödev için öğretmen test vermiştir)
hmmm yaptıysan söyle o zaman, tat almayı hangi duyu organımız sağlar
ç. şeyyyy ımmmmm
a. sik sik *
ç. siiiiikkkkkkkkk
eve gelen misafir anne ve kızı arasında geçen birebir konuşmadır dehşete düşmüştüm.
anne:bak kızım bebek çok tatlı ama ne diyor anlayamıyoruz
çocuk:anne bir makina icat etsem ben birini bebeğin kafasına diğerini kendiminkine taksam ne istediğini anlarız
anne:zamane çocukları işte
ben:öyle evet*
- abla bi balık tutmuşum.
+ valla mı lan?
- git bak bak.
+ (tam giderken)
- şaka la şaka.
+ üf git başımdan.
- ben nasıl tutucam o kadar büyük balık. ama git bak bi mutfağa.
+ (kalkmaya niyetlenirken)
- gitme gitme yok balık falan kurumuş deniz mübarek çıkmıyor kefal falan.
+ kısmet.
- ama git bi bak sen gene de mutfağa.
+ sıçarerörör!!!!
5 yaşındaki veletle mısır patlattık yiyoruz.
ben: aa bak ben eskiden mısırların şekillerini hep bi şeylere benzetirdim, seninle de yapalım mı?
birkaç mısırı eline alıp baktı ve:
-bunların hepsi memeye benziyooo.
dedi.
(bkz: fallik dönem)
-o abi senin sevgilin miydi?
+hayır, arkadaşım.
-bence de o kadar salak olamazsın zaten.
+nasıl?
-e çok çirkin. bence sen benim büyümüş yaşlarıma layıksın.
+hımmm, evet.
kardesimle bir yere otobüs ile gitmekteyiz, trafik her zaman olduğu gibi felçdir. kardeşimin canı sıkıldıgını farkedip muhabbet ederek sıkıntısını almayı düşündüğüm zaman gelişen diyalog;
+ böyle trafik mi olur be!
- evet abi acelesi olan napıcak bu tafikte?
+ mesela biryere kalp yetiştirecek, bu trafikde nasıl yetiştirsin adam değil mi? *
- belediye otobüsüyle kalp mi?
.. ve otobüsdeki çıtırların makarası olduğum an.
o andan itibarek kücük cocuklarla pek muhabbet etmem.
benim yaşadığım genel diyalog şu ;
-hangi takımlısın ? ona göre bikaç sorum daha olur.
-okula gidiyomusun ? gidiyosa hangi okul ? en sevdiği ders ?
-kaç yaşındasın ? ( çok küçükse eliyle gösterir zavallıcık )
-hangi şarkıyı biliyosun bildiğin şarkıları söyle gibi . . .
ben : akın yine ben kazandım.
kuzenim: hilecisin ki sen hep beni yeniyosun, beni ağlatıyorsun..
ben : tamam şimdi sen yen..
kuzenim: hilecilerle işim olmaz.. dayımı yenebiliyorum ki ben sen git baban gelsin *
maaile akşam yemeği yerken ablam ve 3,5 yaşındaki yeğenim arasında geçen diyalogdur. ablam bizim keratanın çorbasına ekmek doğrar ve bizimki aynen şu cümleyi kurar;
- anne yütfen çoobama ekmek doyama, çoobanın tadını almak istiyoyumm
-barancım, niçin gelmedin dün sen?
+...
-evet?
+biymiyoyum...
-bilmiyor musun? kreşe gelmeme sebebini bilmiyor musun? annen mi yollamadı acaba oğlum?
+paya yuddum.
- (çok korkarak ve şaşırarak...) ne?! n'aptın?!
+söz veydim anneye, bi daa yutmiycam.
- (sırıtarak...) aferin sana. yutma tabii bir daha. para yutulmaz ki. zarar verir sana. eee, nasıl çıktı sonra para?
+kakamdan çıkdı... bi daa yutmiycam...
- (başı okşanarak ve yine sırıtarak...) tamam, en doğru kararı vermişsin.