sabahları akşamdan kalmış çayla yüz yıkamak cilde çok iyi gelir. güne onsuz başlamak, günü yarım bitirmekle eşdeğerdir. en sadık kaldığım gelenektir kendileri.
ye, iç, mıç, yat gibi insanoğlunun yaşayabilmesi için yapması gereken zorunluluklardandır çay. çay içmeden gün geçmez, sohbet yapılmaz, börek yenmez, sigara içilmez.
Beni tek başına hiç bir zaman mutlu edememiş içecektir. illaki yanında bir börek, çörek, bisküvi olacak birlikte içilecektir. En azından birlikte bir okeydir bataktır bir uğraşacak şey olması gereklidir. Kimisi var tek başına oturuyor on bardak çay içip kalkıyor. Nasıl bir zevktir ihtiyaçtır anlamış değilim.
Saçınız mat mı?
Saçınızı şampuanladıktan sonra son su olarak bir çaydanlık ılık çayla durulayın. Bakın saçlarınız nasıl ışıl ışılıyor .
Ayağınız mı kokuyor?
Ilık çay dolu bir leğene ayaklarınızı daldırın ve her akşam yatmadan önce 10 dakika tutun. 10 günde koku diye bir şey kalmayacaktır.
Boğaz ağrılarında
Posaları süzüp soğuyan demi boğaz ağrılarında gargara olarak kullanılır.
Cildiniz çok mu yağlı?
Banyodan çıkmadan son su olarak bir çaydanlık çay ile teninizi ovuşturun, balsam vazifesi görün.
Derinizdeki yaraların temizlenmesi
Çayı, derinizdeki yaraların temizlenmesi ve antibiyotik etki göstermesi için pamukla tatbik ederek kullanabilirsiniz.
Eliniz balık, soğan mı kokuyor?
Balık ayıkladınız, ellerinizi sabunla yıkadınız ve hala balık kokuyor. Ya da soğan soydunuz, soğan kokuyor. işte kurtarıcınız yine çay. Elinizi demli çayla yıkayın. Bakın bakalım hiç koku kalmış mı?
Gözünüz çapak mı yapıyor?
Kaynamış çayı bir tasa koyup buharı gözünüze gelecek biçimde başınızı üstüne koyun. Ya da ılık çaya batırılmış gözlerinize ve etrafına tatbik edin.
Yemek yerken dilinizi mi ısırdınız?
Yine ilacı demlikteki çaydır. Ağzınızı günde üç defa çalkalayın, diliniz dokuz yerine üç günde iyileşecektir.
Buzdolabınız koku mu yapıyor?
Demlikte kalmış çay posalarını kurutup bir kap içinde buzdolabının orta rafına yerleştirin, kokudan eser kalmayacaktır. *
soğuk bir kış gününde dışarıda donarsın. eve gelirsin ve üstünü değiştirirsin. sonra karnını doyurursun ve ardından bacaklarını uzatarak ince belli bardaktan çayı yudumlarsın. işte o zaman anlarsın çayın ne demek olduğunu.
rusya'da da bu isimle bilinen içecek. sakın tea filan demeye uğraşmayın. ben denedim, anlamıyorlar.
mc donalds'ta yemek yedikten sonra arkadaşlar çay içelim dediler, ben de gidip alayım üç tane çay dedim. sonra kasadaki kızla aramızdaki sohbet şu şekilde gelişti;
- hi. three tea please.
+ what?
- three tea.
+ I don't understand.
- three tea! (ama bu arada hesap isterken havaya kalemle yazarmış gibi, kaşıkla karıştırma işareti yapıyorum. hatta ağzımla duman filan çıkararak çay efekti yapmayı bile denedim)
+ ... (cevab veremedi)
- tirinidine tiridine tiridine bandım. (artık o kadar tea dedim ki, bari dedim kültürümüzü yayayım. manda yuva yapmış söğüt dalınaaaaaa, amaan aman!)
+ ha?
bunca uğraşmanın ardından, sıradaki kişiler artık sıkıldı. arkamdan claudia schiffer benzeri bir kız "çay" dedi. ben de döndüm arkamı "vay be, sen de mi türksün? buranın iklimi seni de etkilemiş, türkiye'de yaşasan bu güzellikte olamazdın" dedim. meğer kız da rusmuş. o an anladım ki; ruslar çaya çay diyorlar.
nasıl ki bizim memlekette topa top deniyor, orda da çaya çay deniyor. aklınızda bulunsun.
poşet biçiminin mide bulandırıdğı yurt ortamında, ilkel yöntemlerle demlemeyi başarabildiğimiz, en baba içecek. içmeden derse girmem o dersi anlamamam, dinlememem yahut dinleyememem için gayet sıkı bir sebep.