bugün

hamamböceği beslemek

ağustosböceği ve karınca masalından dolayı ağustosböceklerinin pervasızlığı, hayatla alay edişleri hep hoşuma gitmiştir. fakat o hain karıncanın bir kış gecesi kapısına dayanan tanrı misafiri ağustosböceğini kapısından kovup üzerine bir de ona akıl vermesi beni deli ediyordu. bu masal çocuklara sadece kapitalizmin kirli yüzünü göstermektedir diyerek çocuk masalına bir siyasi misyon yüklemekse her sosyalizmin alfabesini okumuş gencin görevidir. görevimi başarıyla yerine getiriyordum.
daha önce gördüğüm hiçbir böceğe benzemiyordu. kırmızı cildi ve uzun antenleriyle ona ilk görüşte hayran kalmıştım. antenlerini tıpkı eski çift çubuklu antenlerle trt1 i ararcasına kıpırdatıyordu. bazen yayını bulmuşcasına durduğu oluyordu. bacaklarını saydım, toplam 6 bacağı vardı. bilgisayarda çalışmalarımı yaparken (sözlüğe girmek, müzik dinlemek, msn de muhabbet etmek) yanıma gelip bana baktığı oluyordu. o gelip baktığında sanki vijyul beyzik de program yazıyormuşcasına ciddiyetimi takınıyor, ofluyordum. sanki algoritmam anlamadığım bir şekilde hata veriyordu, sanki bir yerde bir kısır döngü yaratmışım havası vermeye çalışıyordum. bu sırada gözucuyla ona bakıyordum... evet benden ilgi bekliyordu. ama onunla ilgilenemezdim, o birbir cırcırböceğiydi geceleri cırcır sesleri çıkararak uykumu mahvedecek bir böcekle ilgilenemezdim.
onun bir cırcır böceği olduğundan emindim artık insanlara odamda bir cırcırböceği beslediğimi gülerek anlatabilecektim. insanlarda bana ya geceleri ötmüyor mu? rahatsız olmuyor musun dediklerinde, ya çok ötüyor deyip yalan söyleyecek, ya da henüz ötmeye başlamadı sanırım dişi, şeklinde bir yorum yapacaktım.
bir haftadır aynı odada yaşamamıza rağmen cırcır böceğim hiç ötmemişti, sadece tahtaların üzerinde yürürken çıkardığı tıkırtılar vardı. geceleri saatlerce onun ötüşünü duyabilmek için uykusuz kaldım, fakat o vefasız cırcırböceği bir kere bile ötmedi.
durumu annemle paylaştım. böceği dün hiç görmedim acaba öldü mü? dedim. o da belki gece yutmuş olabilirsin dedi. içimi bir korku sardı, sevgili cırcır böceğim çoktan sinidirilip bok olmuş bile olabilirdi.
neyse ki korkum çabuk geçti. böceğim tekrar bilgisayarın yanına gelmiş antenlerini oynatıyordu. içim rahatladı. ona bir süre daha baktım.
acaba neden ötmüyor yoksa bir sorunu mu var diye merak ediyorken aklıma google'da cırcır böceği yazıp aratmak geldi. karşıma çıkan fotoğraflar böceğime hiç benzemiyordu. biraz kıllandım, sonradan emin oldum ki, böceğim cırcır böceği değildi. peki ya neydi?
böcek resimlerine bakarken, böceğime çok benzeyen bir resim gördüm heyecanla resmi açtım. bu bir böcek ilaçlama şirketinin sitesiydi. böceğimden alman hamam böceği diye bahsediyordu. böceğim hakkında çok pistir, çok hızlı ürer, verem, astım, sarılık gibi hastalıklara yol açar, görüldüğü anda derhal öldürülmelidir yazıyordu. yalan diye bağırarak kapattım....
aradan saatler geçince gerçekle yüzleşmek zorunda kaldım. evet o bir hamamböceğiydi. hakkında hiçbir çocuk masalı yazılmamasından da öte, bir böcek ilaçlama şirketi onu kötülüyordu. evet onu öldürmeliydim. ama bunu nasıl başaracaktım.
onu bilgisayarımın yanında gördüm, bu sefer hiç ciddiye almayarak msn de muhabbet etmeye devam ettim. ama içten içe ona kızıyor, öfkeden kuduruyordum. nasıl bu kadar pis bir böcek olabilirdi o. nasıl benim umutlarımla oynardı. bir kere bile cırlamamasından anlamalıydım. ah salak kafam diyerek kendime kızdım. yanımda duran oda spreyine bir hamle yapıp böceğin üzerine sıktım. amacım onu öldürmekti. oysa ne yaptığıma anlam veremedi bu hareketi benden beklemediği kesindi. sonra ıslak bacaklarıyla monitörün altına kaçarak uzaklaştı. şimdi elimde sprey çamaşır suyu şişesiyle onu beklemekteyim. beni kandırmasının benim umutlarımla duygularımla oynamasının bedelini onun gözüne çamaşır suyu sıkarak ödetmek niyetindeyim.
yoksa, hayatım boyunca hamamböceği besleyen bir insan olarak anılacağım.
kimse onu bir cırcırböceği sandığımı bilemeyecek....