14 şubat 2010 fenerbahçe ülker efes pilsen maçı

entry18 galeri
    12.
  1. Fenerbahçe'nin doğru basketbolu oynayarak, bileğinin hakkıyla efes'in canına okuduğu maç olmuştur. Sadece son period bile Efes'in çağdaş basketboldan ne kadar uzak bir anlayış içinde olduğunun kanıtı oldu aslında. 4. period başında 15 olan farkı Efes pilsen 6 dakika içinde 5 sayıya kadar indirdi. Ama Efes Pilsen içinde pota altı oynama korkusu, gerek ofansta gerekse defansta yardımlaşmanın zerresinin olmayışı maçın 19 sayı farkla bitmesine neden oldu. Ergin Ataman'ın 4 dakika içinde bu takıma nasıl 14 sayı atılabildiğini kesinlikle düşünmesi gerekiyor. Efes Pilsen yönetiminin de her ne kadar rakipleri de olsa fenerbahçe takımı'nın nasıl oluşturulduğunu kendilerine örnek alması gerekiyor. Her sene takımın tümünü yenilemekle olmuyormuş demek bu işler. Adı duyulmuş pahalı oyuncular almaktansa takıma katkısı bulunacak isimsiz oyuncuları alarak da oluyormuş bu işler. Prieldzic gibi, Rasim Başak gibi, Oğuz Savaş gibi. Takım içinde arkadaşlık namına hiç bir şey yok. Kim kimin nerede ve nasıl oynadığından bihaber. Fenerbahçe'de ise tam tersi. Herkes birbirini tanıyor. Seyirci de harikaydı. Shumpert'in sakatlandığı anda "oh oh" çekme ayıbının yanında fenerbahçe'nin itici gücüydü. Efes'in oyuna konsantre olmasını engellediler. Ama bakıyorum da "hey gidi koca efes hey" demekten kendimi alamıyorum. Bu takıma 2-3 tane yabancısı varken bile 60 sayı civarında atarlardı. Şimdiyse o defansın yerinde yeller esiyor. Ufuk Sarıca bençte üzüntü içinde başını iki yana sallarken şüphesiz o günleri düşünüyordu. Tabi bu galibiyet de fenerbahçe'nin başarısını abartmamalı. Aslında bu takımı nasıl Avrupa'da top 16'ya sokamayan tanjevic'e hesap sorulmalı.
    0 ...