Geçmiş yılların hatırası ve o günlerin asla bir daha gelmeyeceğini bilmek. kaybolan arkadaşlıklar, yitip giden tanıdıklar, konu komşu. Anneannem, onun evine gidip akşam serinliğinde avlusundaki çiçekleri sulamak, o çiçeklerin saksılarından akan sulara bakmak, karıncaların sağa sola kaçışmasını seyretmek. Gece olduğu zaman ise arabesk şarkılar çalarak üç tekerlekli arabasıyla gelen çiğdemcinin yolunu gözlemek. Çocukluk, özgürlük değildi asla. Ama sorumsuzluğun keyfini o dönemde yaşadığımız kadar asla yaşayamayız bir daha. Ne kredi kartları, ne her ay gelen faturalar, pazar alışverişi, geçim derdi... Bunlardan hiç biri yoktu. En büyük sorumluluğumuz okuldu.
Okulu çok özledim.
Her pazartesi istiklal marşı ile sınıflara dağılmadan evvel türlü maskaralıklar yapmak. Müdürün bizi ters ters kesmesini bile özledim. Saçın biraz uzunsa yaşanan yakalanma gerginliği. Füsun hocanın pörtlek pörtlek bakarak bizi korkutması. Öğrencilerin öğretmenlerden korktuğu dönemlerdi o zamanlar. Okulun önünde sıra olmak, o keşmekeş, bin bir türlü konu konuşulması. sonra sınıflara dağılmak. Lise yıllarıydı bunlar ve güzeldi be... Okulun ya da sınıfın o dönem belirlediğin kızlarını kesmek ama asla yanaşamamak. Sınıfın kirli ve tebeşirle karışmış o tozlu ve hafif pis kokusu. Tahta sıralar ve sıralara o zamanlarda bile kazınmış onca hatıra. Kaçı kaldı acaba bugüne. O sallanan, rahatsız, oturdukça kıçını acıtan sıraların bulunduğu kaç okul var şimdi acaba. Tarih öğretmeni isa Ceylan'ın şaşı bakışları, dişlerini yaptırdığı için okula günlerce drakula gibi sağlam kalan iki köpek dişi ile gelmesi, konuşurken niagara şelalesi gibi ağzından tükürükler çıkarması bu yüzden ve o tükürüklerin önde olan arkadaşının kafasında yavaş yavaş biriktiğini görmek. Bunun kadar matrak okul anıları özlenmez mi hiç ? O zaman bugünkü tebessümünün yerinde kahkahalar olur ve seni yakalayan hoca sözlüye kaldırırdı seni. Sen bir süre ciddi olarak bir şeyler gevelerdin, sonra seni kimsenin dinlemediğini fark edip haftasonu oynanan galatasaray beşiktaş maçını anlatırdın. Arka sırada oturan Sevilay'ı keser, o da sana bakınca bakışlarını çevirirdin. O masumiyeti özledim. Kimseler bilmez ve hatta başka isimleri yakıştırırlardı. Güzel günlerdi beee...