bugün

stalker

stalker, yazar, profesör...hepsinde biraz tarkovsky, biraz sen, biraz ben, biraz da bizim bakkal feridun abi...bir iz sürülüyor. neyin? gerçeğin? gerçek ne? tarifi ne? umudunu tamamen kaybetmeyi başarabilmişsen dostum belki -boşver şirinler'i- stalker'ı da görebilirsin. biraz da şansın varsa, stalker seni bölgeye de götürebilir.

şimdi hiç mavra filan yapmadan şunu demek lazım ki; bu film gerçekten bambaşka bir şey. dibe dalınan, okudukça öğrenilen, öğrendikçe daha bir hayran olunan bir şaheser. sahnedeki her bir nesnenin, renklerin, sessizliğin başka anlamları var gibi geliyor. ancak entelden çok entelci olmamak da lazım bi yerde. nihayetinde öğreniyoruz ki siyah köpek sette dolanırken pat diye girivermiş sahneye ve tarkovsky beğenince köpekle devam etmiş. abartmadan izini sürerken tarkovsky'nin bu yüksek sanatının, oturduğum yerden şapka çıkarıyorum ona. şapkanın yerine şort giyip, oksijen tüpünü takıyorum. teferruatlarda, detaylarda boğulalım biraz. dibe dalalım. gel gel su harika. harbiyeli. valla. en'vereyim istersen, boyu bilmem.

-benim izlediğim versiyonda çeviri jale ve devrim dirlikyapan'ındı, ki devrim dirlikyapan ismi edip cansever'den ötürü oldukça tanıdık geldi, kendisi de şair imiş aynı zamanda.

-dvd içindeki röportajlar, görüntüler, resimler ayrı ayrı leziz. bunlardan birinde, müzisyen Eduard artemyev'le yapılan röportajda, kendisi tarkovsky'e sıfırdan bir müzik besteleyebileceğini söylüyor. tarkosvsky'nin yanıtı şöyle: "sinema henüz çok genç bir sanat, yüzyıllık. kökleri yok. derinliği verebilmek, dünya sanatıyla bağını kurabilmek için eski ustaların eserleri gerekli." Eduard artemyev de 'hasbinallah taktı beethoven'a mozart'a herifçioğlu, halbiisem bi dinlese, bi şans verse bak, her şey nasıl da güzel olacağıdı'diye iç geçirerek arşiv çalışmasına dalıyor.

-ve işte birkaç diyalog, söz, suskunluk filan falan:

stalker'ın zevcesi:(...)cezaevine gidersin yakalanırsan!
stalker: Tanrım! benim için her yer cezaevi zaten!

yazar: sevgilim dünyamız çok sıkıcı. bu nedenle telepati ya da hayaller ya da uçan tabaklar da yok(...)dünya kesin kanunlarla yönetiliyor ve çok sıkıcı(...) bir ufo için hiç umutlanma, bu çok ilginç olurdu.
kadın: bermuda şeytan üçgeni'ne ne diyeceksin, onu da mı reddeceksin?
yazar: edeceğim. b.ş.ü diye bir şey yok. sadece abc üçgeni var. a kenarı b kenarı ve c kenarından oluşan. bu ne sıkıcı bir iddia. ortaçağ'da yaşamak ilginçti. her evin kendi ruhu, her kilisenin de kendi tanrısı vardı. insanlar gençti. şimdi her 4 kişiden biri yaşlı. çok sıkıcı meleğim!
kadın: fakat sen demiştin ki bölge üst bir uygarlığın ürünüdür?
yazar: yine de sıkıcı olmalı. tüm bu kanunlar, üçgenler, ruhu olmayan evler..tanrısızlık, bu kesin. çünkü tanrı da bir üçgense, ne düşüneceğimi bilemiyorum .

profesör: ne hakkında yazıyorsunuz?
yazar: okurlar hakkında.
prof: açıkçası hakkında yazılacak bir başkası yok.
yazar: en azından biri hiçlik hakkında yazmalı. siz nesiniz ? bir kimyacı?
prof: daha çok bir fizikçi.
yazar: bu da sıkıcı olmalı. gerçeği aramak. o saklanıyor ve sen aramayı sürdürüyorsun.

yazar: insan eziyet çektiği için, sorunlu olduğu için yazar. diğerlerine ve kendine bir değeri olduğunu ispatlamak ihtiyacındadır. peki dahi olduğuma eminsem? niçin yazıyorum o zaman? ne halt etmek için? şunun için varolduğumuzu söyleyebilirim (prof. araya girer sonra, yazar devam eder) tüm bu teknoloji, tüm bu yakıp kavuran ocaklar, tekerlekler ve diğer boklar daha az çalışmak ve daha çok yemek için tasarlanmış. bunlar sadece desteklerimiz ve yapay uzuvlarımız. insanlık sanat eseri yaratmak için vardır. diğer uğraşlardan farklı olarak bu bencil ve çıkarcı bir uğraş değil. muhteşem yanılsamalar...mutlak doğrunun imgeleri!

yeter yetişir.

çernobil daha o zamandan patlamış sanki. her yerde sızıntı var. ah radyasyon, sen adamı öldürürsün. beynini kemirirsin. her yan balçık. her yan çamur. her yan leş. her tarafta tütün toplayıcılarının ölü bedenleri. her seste bir kuraklık. herkeste bir suskunluk. işte tam da o anda bir yeşillik filizleniyor. umut diyorlar. umut aptallıktır dostum, umut aptallıktır. dostum dostum güzel dostum umut aptallıktır. lan oğlum umut diyorum aptallıktır diyorum.

umutlanıyorum.

beethoven girer.