bugün

evrim

afrika'nın yeşil ormanlarla kuşanmış adı meşhur vadisi (adı meşhur diyerek vadinin adını unuttuğunu gizlemeye çalışıyor burda yazar) kuraklıkla eriyip tükenince, muzsevicikıllıtüylü atalarımız da çorak bir toprak örtüsü üzerinde daha hızlı hareket etmek için ellerini sktir edip ayaklarıyla yürümeye başlamış ve pırpır ederken canlandı "ellerim bak boş" kaldı durumu da bizlere zeus gökten şimşekler çaktırırken evrimin kapılarını aralamıştı. bu noktaya kadar güzel bir akşam için her şey ok mi?! ok..

fakat şu son geldiğimiz nokta beni biraz geriyor, çünkü bizi sıçrama tahtasına koyup muz yemekten kurtaran boşta kalmış ellerimiz artık boşta değil; tv kumandaları, nintendo joystickleri, aynanın karşısında boyun 45 derece yan yatmış pozlar çeken fotoğraf makineleri, otomobil direksiyonları ve pc mauseları ile tıklım tıklım, öyle ki an oluyor elimizle neyi tutacağımızı şaşırıyoruz. tuhaf olan: bu şeyleri tutmadığın zaman kendi türdeşlerinle uyum sağlayamıyorsun, kendi türdeşlerinle uyum sağlayamadığın gibi bir de ilk günden bu yana her saniye var olmuş olan ak sakallı yalnızlıkla da uyum sağlayamıyorsun.

kimi hayvanlar sosyal, kimileri ise tek yaşar.. ama kendini beğenmiş sosyologlar "insan sosyal eylemlerinin toplamıdır" gibi bir saçmalığa inansa da, bazen insan ikisi de olamamıştır. evrim, yaşamak için yemek yemeyi zevk verici ve en temel korkularla türünü devam ettirebilmek için üremeyi orgazm gibi bir doyumla haz verici şeyler haline getirirken, hayatta bazen bütün bunların farkına varıp "bunları bilmek bir halta yaramıyor" demekti.

milyarlarca yılın ve karman çorman hücre birleşiminin bizi getirdiği soylu ve asil sonuç: bana ne ya! uyicam ben! bugün okula gitmek istemiyorum!