bugün

anarşist

hakan günday'ın kinyas ve kayra romanında kayra şöyle taş atmıştır kendilerine:

"eskiden hayata farklı bakanlar bulurlardı beni. gerçek entelektüeller, anarşistler, nihilistler... mıknatıs gibi çekerdim toplumun dışında yaşamayı seçmiş robinson crusoe ları. ama şimdi seyrek de olsa benimle karşılaştıklarında başlarını önlerine eğiyorlar, bakışlarımızın kesişmesini engellemek için. çünkü anlayabildikleri kadar anlıyorlar benim artık uzun, alkollü, yüksek sohbetlerden eyleme geçtiğimi. ve korkuyorlar. çünkü onların oynadığı oyun günün üç saatini, içlerinde bağırıp çağıran anarşiste ayırıp geri kalan zamanında normal bir insan gibi yaşamaktan ibaret. çok azı söylediklerini yapar. çok azı gece anlattığını gündüz yaşar. bunlar daha çok düşünsel kurt adamlardır. barış ve anarşi işaretlerini sokaktaki kadın heykelinin iki göğsüne çizenler bu salaklardır işte. coşarlar insan hayatının değersizliğini anlatırken. ama işkence gören bir teroristin haberi karşısında, en hümanist kesiliğ insan haklarından dem vururlar. çelik hümanistler çelik kapılar taktırırlar evlerine, adlarına methiyeler dizdikleri kaosun, devrimin geldiğ gün kendilerine zarar gelmesi diye. sağdan nefret ederken soldan da etmeyi unutanlardır bunlar. kişisel muhabbetlerine bir kalabalığın fikrini eklemekten zevk duyarlar. "sola daha yakınım!" derler utanmadan. gölgesiz yaşayamazlar, yalnız kalmaktan ödleri koptuğu için. yakın olmazlarsa herhangi br tarafa yok olacaklarını düşünürler. açık deniz adamlarının yanında karadan uzaklaşmayan dubalar gibi dururlar."