Bir yıl daha,
zamanın eskiyen takviminde
bir yaprak daha düştü usulca.
Bir yıl daha,
umutlarımızı ve kırgınlıklarımızı
bir bohça gibi sırtımıza yükleyip
geldik işte buraya.
Ve şimdi…
Gönül verdik,
kalp kırdık,
gönül aldık bazen.
Kalbimiz paramparça oldu belki bazen.
Bazen gönlümüz alındı, iki sihirli sözcükle.
Fakat yaşadık her şeye rağmen.
Geçmez dediğimiz günler geçti,
kaç zifiri gecemiz yine sabah oldu.
En güzel anlarımız
avuçlarımızda sıkıp tutmaya çalıştıkça
kum taneleri gibi kayıp gitti parmak aralarımızdan.
Bir avuç toprağa ektiğimiz
rengârenk çiçekleri sevdiğimize verdik bazımız.
Bazımız, sevdiğimizi bir avuç toprağa verdik…
Bir avuç toprağa ektik gözyaşımızı.
Bir avuç topraktan biçtik ekmeğimizi.
Bir temmuz sıcağında dondu belki içimiz,
soğuk bir ocak sabahında sıcacık oldu gözlerimiz.
Mayısta çiçek açtık bazen,
bir kasım günü yaprak döktük.
Öfkelendik,
üzüldük,
sevindik,
kahkahalar attık bazen ağız dolusu.
Böyledir biraz da her yıl.
Güzel dileklerimizle başlar,
güzel dileklerimizle uçup gider
hiç konmamış gibi avuçlarımıza.
Ama yaşanır şöyle ya da böyle.
Güzel dileklerle başladık şimdi yeni bir yıla.
Bazen güzel şeyler yaşayacak,
bazen üzüleceğiz.
Ama şunu da bileceğiz ki
geçip gidecek.
O yüzden:
Yıllar geçip giderken;
hayatı ertelemediğimiz,
anı dolu dolu yaşadığımız,
çoğunlukla güzel günler geçirdiğimiz,
kötü günlerin üstesinden gelebildiğimiz;