Kemalizm,
yüzünü Batı’ya dönerken
Arap alfabesiyle vedalaşmış ama
Arap coğrafyasındaki petrol devletlerini kopyalamaya çalışan,
biraz cumhuriyetçi, biraz paşacı,
biraz laik, biraz diyanetçidir.
Devleti halk için değil,
halkı devlet için var sayar.
"Fikri hür, vicdanı hür" der,
ama fikir de, vicdan da devlet onaylıysa makbuldür.
Köylüyü milletin efendisi ilan eder,
ama bir köylü gelip yönetmeye kalksa,
devlet refleksi kapanış bildirisi yayınlar.
Kadını özgürleştirmek için başörtüsünü indirir ama
kadının ne giyeceğine gene erkek karar verir.
Osmanlı’ya kızar çünkü çok padişah vardı
ama kendisiyle dolu kitaplarda her sayfada
bir tek adamdan bahseder.
Eğitimi halkçı gösterir,
ama müfredatın omurgası
tek bir kişinin biyografisi üzerine inşa edilir.
Ve en önemlisi:
Devletin ideolojisidir ama ideolojilere karşı olduğunu iddia eder.
Kemalizm
kutsallaştırılmış bir geçiş dönemi fikrinin,
hiçbir yere geçmeyen,
bir yerden ötesine gidemeyen
devletleşmiş halidir.