Bir avuç gövdeyle başlar her sabah !
sabanın izinde ter,
ekmeğin suskun gölgesi.
Düşen her tohum bir dua,
her filiz bir çocuk gibi
ana rahminden doğrulur sabaha.
Zaman,
bir ırmak gibi akar ayak bileklerimizden.
Ne yana dönsek,
bir çağrının esmer sesi:
Gel, diyor,
senin olanı al,
senin olanı bırak.
Kış gelir,
gökyüzü keder gibi yağar çatılarımıza.
Sözcükler susar,
eller sabahın kabuğunda nasır tutar.
Bir çocuğun yüzüyle ısınır soba,
bir annenin sesiyle büyür tohum.
Ama biliriz…
gün olur,
en bereketli tarlayı da
en neşeli türküyü de
bir sessizlik sarar.
Gövdemiz toprağa döner,
adımız rüzgâra.
Ölüm,
bir yorgunluk gibi çöker alnımıza.
Ve toprak ana,
bizi tekrar alır koynuna.
Her şey başa döner:
Bir tohum,
bir çocuk,
bir ağıt.