bugün
- anın görüntüsü21
- kimsenin okumadığı sözlükte yazar olmak27
- jose mourinho21
- kahverengi gözlü olmanın hiç bir işe yaramaması8
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı14
- günahların takımı galatasaray13
- her erkeğin unutamadığı bir kadın vardır9
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri9
- ayetullah hamaney'in mini etekli torunu21
- bir erkekle kız arkadaş olabilir mi sorunsalı8
- anneler günü18
- hayatınızda kaç kere reddedildiniz19
- erkekler seks yapamayacağı kadınla arkadaş olmaz15
- bik bik için diktiğim şort21
- toplu taşımalardaki müzisyen sorunsalı8
- zall beceremiyorsan bırak git15
- üstteki yazar gözünde nasıl canlanıyor14
- 13 yaşındaki kıza tecavüz eden 28 kişi17
- icardi19058
- sözlük yazarlarının boy kilo ölçüleri9
- piknikçi grubun varoş olduğunu anlama yolları15
- doğum gününde hatırlanmamak13
- kızların mesajlara geç cevap vermesi16
- icardi1905'in sözlüğü bozması8
- elinin değdiği anı unutamıyorum 5 posta attım16
- en dindar özelliğiniz25
- serdar ortaç renault megane benzerliği8
- ali koç9
- yorgun mermi10
- şizofreni11
- sözlükteki feyk hesap sahipleri tespit edilecek8
- bacağa kramp girmesi10
- 2024 eurovision şarkı yarışması13
- erkeklerin sadakatsiz olması9
- türkiye den soğuma sebepleri11
- erkekler götünüze değil yaptığınız pastaya bakar15
- arkadaşlar sizce bu yüzük nasıl15
- eloande ile evlenip sözlüğü huzura kavuşturmak8
- uludağ sözlükte yazmanın hiçbir anlamı olmaması11
- fazla mastürbasyon yapan erkek9
- uludağ sözlük kapatılacak11
- 45 yaş üstü kadınların muşmulaya dönmesi10
aşağıdaki yazı ekşi sözlükteki ranian adlı yazardan alıntıdır. bizzat işin içindeki adamları tanımaya nail olduğum için tespitlerini çok doğru bulduğumdan dolayı kelimesine bile dokunmadan ekledim.
"akgündüz'ün ticaret anlayışının esası,
proje(1)-sermaye oluşumu-yeni proje(2)-ilk projenin(1) ihdası-yeni proje(3)
zincirine dayanıyordu. bu yöntem, kısa süre için de olsa, banker kastelli olarak da bilinen cevher özden tarafından başarı ile uygulanmış, "banker skandalı" olarak bilinen ekonomik çöküş, özden'in sonunu getirmişti.
not: ("projeyi proje ile finanse etme" yöntemi, evet bir tür "saadet zinciri"dir. ancak, her saadet zinciri, "ekonomi dışı" veya "ahlaksızlık" olarak nitelendirilemez. nitelendirilemez çünkü bu yöntem, çağdaş ekonominin temelini oluşturur. kredi kartı, mevduat vesaire gibi hemen bütün bankcılık hizmetleri, doğuşundan bu yana, esas itibariyle bir tür "saadet zinciri"dir.
bunun en büyük, en çarpıcı örneği abd hazinesinin bir süredir abd dolarına altın karşılık ayırma uygulanmasına son vermiş olmasıdır. yani, bir global krizde dolar bir kağıt parçasından ibaret olacaktır.)
özden, sermayeyi topluyor, bu sermayeyi reklama yatırarak daha büyük sermayeyi topluyor ve büyük projelere girişiyordu. akgündüz, hemen hemen aynı yöntemi kullandı. aralarındaki tek fark şu idi: akgündüz, banker olarak değil, bir televizyon ve araba satıcısı kimliğinde topluyordu. teslim tarihini ödeme sonuna bırakıyor, ancak fiyatları çok cazip kılıyordu. bu da bir tür bankerlik sayılabilirdi. ve ardından, aynı özden'in yaptığı gibi, büyük inşaat projelerine girişti. ona bugünkü saygınlığını kazandıran proje ise bu oldu. çünkü özden'in kriz nedeniyle fırsat bulamadığı şeyi başararak saadet zincirini sağlamlaştıracak asıl projeyi tamamlamış oldu. artık akgündüz, teorik olarak içinde bulunduğu, saadet zinciri nedeniyle başından beri varolan negatif nakit bilançosundan kurtulmuştu. daha da önemlisi, saygınlığı nedeniyle artık nakit sıkıntısı içine düşmesi artık olanaksızdı.
artık o eski 15-10 santimlik ucuz tv ilanları veren genç müteşebbis değil, bir kaç ulusal kanalı aynı anda bir kaç saatliğine kiralayacak güce sahip saygın bir işadamıydı.
ve en sonunda, bu başarısına güvenerek, fırsatı değerlendirmekte gecikmedi ve (belki özden de onun hayalini kurmuştu, bilinmez) otomotiv sektörüne el attı. bu ise onun çöküşünü başlattı. çünkü otomotiv sektörü, çok uluslu dengelerle yakından alakalı bir alandı ve global sermaye dişlerini göstermekte gecikmedi:
fadıl akgündüz'e aynı anda almanya ve türkiye başta olmak üzere bir kaç ülkede birden yok etme hareketi başladı. işte o ana kadar son derece temkinli ve akıllıca hareket eden akgündüz, nedense hayatının hatasını yaptı ve bu tehditi ciddiye almadı. aslında belki almak da istemedi. çünkü hedefi, jetpa'yı otomotiv sektörü üzerinden bölgesel bir güç haline getirmek ve ardından siyasi ve ekonomik oyunların döndüğü masaya oturmaktı. bu hedef, hangi işadamı olursa olsun, herkesi heyecanlandırır.
akgündüz bu hayal ile hayatının kumarını oynadı ve geri dönüşü olmayan imza projesine başladı. oysa artık, tek başına ticari zekanın başarı için yeterli olmayacağı bir alanda oynuyordu. bunu o da biliyordu ve maddi gücünün yanına siyasi ve toplumsal güç oluşumuna yöneldi: siyasi ayağını refah partisi, toplumsal ayağını ise siirt oluşturacaktı. bu planının siyasi ayağı kısa süre içinde çöktü. ve akgündüz için son dönemece girildi.
o ana kadar saldırılara başarıyla direnen akgündüz için islami kimlik, artık bir zırh olmaktan çıkmış, bir ateşten gömleğe dönmüştü.
evet, akgündüz, artık haklılığını savunmak için televizyon televizyon, program program, elinde çantası koşuşturan bir rating malzemesinden ibarettir artık. siyasi ayağı çöken imza projesinin artık bürokrasiyi aşabilmesi imkansızdı.
umudunu kaybetmeyen akgündüz, bu durumu artık kaldıramayacak duruma gelen sermaye yapısını düzeltebilmek için son kartlarını oynamaya karar verdi: imza projesi mutlaka gerçekleşecekti: holdingin diğer şirketlerini tehlikeye atma pahasına, tekrar saadet zinciri sistemini canlandıracak, oluk oluk para emen imza projesi ayakta tutulacak, siyasi rüzgarların uygun estiği bir ortam için hazırlık yapılacaktı. gerçi bu öngörüleri gerçekleşmedi değil: kendi ülkesinde artık bir milyon lira bile toplayamazdı, ancak avrupa'daki türk toplumu onun beklentileri doğrultusunda hareket etti ve kaçak yaşamasına rağmen imza'yı daha bir kaç yıl ayakta tutmayı başardı.
ancak bu sefer, türkiye-almanya ilişkilerindeki bazı dalgalanmalar ona artık son darbeyi vuracaktı: türk sermayesini kontrol etmeye çalışan almanya, zaten sadece bu amaçla hedef aldığı almanya'daki bazı türk kurum, vakıf ve şirketlerinin arasına jetpa'yı da kattı. artık akgündüz, avrupa'yı da kaybedecek, dahası o ana kadar toplamayı başardığı sermayesi de tehlikeye girecekti. arkadaşlarının birer gibi gemiyi terketmeye başlamaları da bu döneme rastlar. artık holdingin insani kaynakları da erimektedir...
bundan sonrası aslında hazin bir öyküdür: avrupa'nın tehdit olarak görüp dışladığı fadıl akgündüz, (hemen hemen aynı durumu, ayrıntılar da dahil benzerini yaşayan türk işadamı asil nadir gibi), anavatanından hayır umdu: önceden yaptığı siirt'teki toplumsal yatırımın başarısına güvendi: nitekim yatırımları boşa gitmemişti: bağımsız milletvekili seçildi.
ancak trajedi tam bitti denirken bu sefer de düzenin çürümüşlüğü karşısında yapayalnız kaldı: "günah keçisi" seçilmekte hiç gecikilmedi:
meşhur fıkradaki gibi, her nasılsa "kadının aklına kapağı hiç açılmayan duvardaki kuranı indirmek geldi" ve medya tarafindan yapay olarak oluşturulmuş toplumsal muhalefeti arkasına alan meclis ve bürokrasi milletvekilliğini iptal etti."
akgündüz gerçektende bugün türkiye'nin bile giremiyeceği bir sektöre balıklama dalmıştır. bir yatırımcı, siyasetçi olarak değil bir mühendis olarak bakmıştır herşeye buda onun sonunu hazırlamıştır. eğer devlet tam destek verseydi ve dünya devlerini karşısına alsaydı zamanında bugün türkiye'de çok büyük %100 yerli otomobil üretim sektörü oluşacaktı. bu trajedide bana en çok koyan emin çölaşan gibi bir zihniyetin ulusal kanalda saatlerce yaptığı fadıl akgünüdüz'ü karalama programı * olmuştur. bir otomobil üretimini çok basite indiren zevzekce cümleler kurup imalattan hiç anlamadıkları halde sanki 40 yıllık tasarımcı havasına bürünmeleri canımı acıtmıştır.
"akgündüz'ün ticaret anlayışının esası,
proje(1)-sermaye oluşumu-yeni proje(2)-ilk projenin(1) ihdası-yeni proje(3)
zincirine dayanıyordu. bu yöntem, kısa süre için de olsa, banker kastelli olarak da bilinen cevher özden tarafından başarı ile uygulanmış, "banker skandalı" olarak bilinen ekonomik çöküş, özden'in sonunu getirmişti.
not: ("projeyi proje ile finanse etme" yöntemi, evet bir tür "saadet zinciri"dir. ancak, her saadet zinciri, "ekonomi dışı" veya "ahlaksızlık" olarak nitelendirilemez. nitelendirilemez çünkü bu yöntem, çağdaş ekonominin temelini oluşturur. kredi kartı, mevduat vesaire gibi hemen bütün bankcılık hizmetleri, doğuşundan bu yana, esas itibariyle bir tür "saadet zinciri"dir.
bunun en büyük, en çarpıcı örneği abd hazinesinin bir süredir abd dolarına altın karşılık ayırma uygulanmasına son vermiş olmasıdır. yani, bir global krizde dolar bir kağıt parçasından ibaret olacaktır.)
özden, sermayeyi topluyor, bu sermayeyi reklama yatırarak daha büyük sermayeyi topluyor ve büyük projelere girişiyordu. akgündüz, hemen hemen aynı yöntemi kullandı. aralarındaki tek fark şu idi: akgündüz, banker olarak değil, bir televizyon ve araba satıcısı kimliğinde topluyordu. teslim tarihini ödeme sonuna bırakıyor, ancak fiyatları çok cazip kılıyordu. bu da bir tür bankerlik sayılabilirdi. ve ardından, aynı özden'in yaptığı gibi, büyük inşaat projelerine girişti. ona bugünkü saygınlığını kazandıran proje ise bu oldu. çünkü özden'in kriz nedeniyle fırsat bulamadığı şeyi başararak saadet zincirini sağlamlaştıracak asıl projeyi tamamlamış oldu. artık akgündüz, teorik olarak içinde bulunduğu, saadet zinciri nedeniyle başından beri varolan negatif nakit bilançosundan kurtulmuştu. daha da önemlisi, saygınlığı nedeniyle artık nakit sıkıntısı içine düşmesi artık olanaksızdı.
artık o eski 15-10 santimlik ucuz tv ilanları veren genç müteşebbis değil, bir kaç ulusal kanalı aynı anda bir kaç saatliğine kiralayacak güce sahip saygın bir işadamıydı.
ve en sonunda, bu başarısına güvenerek, fırsatı değerlendirmekte gecikmedi ve (belki özden de onun hayalini kurmuştu, bilinmez) otomotiv sektörüne el attı. bu ise onun çöküşünü başlattı. çünkü otomotiv sektörü, çok uluslu dengelerle yakından alakalı bir alandı ve global sermaye dişlerini göstermekte gecikmedi:
fadıl akgündüz'e aynı anda almanya ve türkiye başta olmak üzere bir kaç ülkede birden yok etme hareketi başladı. işte o ana kadar son derece temkinli ve akıllıca hareket eden akgündüz, nedense hayatının hatasını yaptı ve bu tehditi ciddiye almadı. aslında belki almak da istemedi. çünkü hedefi, jetpa'yı otomotiv sektörü üzerinden bölgesel bir güç haline getirmek ve ardından siyasi ve ekonomik oyunların döndüğü masaya oturmaktı. bu hedef, hangi işadamı olursa olsun, herkesi heyecanlandırır.
akgündüz bu hayal ile hayatının kumarını oynadı ve geri dönüşü olmayan imza projesine başladı. oysa artık, tek başına ticari zekanın başarı için yeterli olmayacağı bir alanda oynuyordu. bunu o da biliyordu ve maddi gücünün yanına siyasi ve toplumsal güç oluşumuna yöneldi: siyasi ayağını refah partisi, toplumsal ayağını ise siirt oluşturacaktı. bu planının siyasi ayağı kısa süre içinde çöktü. ve akgündüz için son dönemece girildi.
o ana kadar saldırılara başarıyla direnen akgündüz için islami kimlik, artık bir zırh olmaktan çıkmış, bir ateşten gömleğe dönmüştü.
evet, akgündüz, artık haklılığını savunmak için televizyon televizyon, program program, elinde çantası koşuşturan bir rating malzemesinden ibarettir artık. siyasi ayağı çöken imza projesinin artık bürokrasiyi aşabilmesi imkansızdı.
umudunu kaybetmeyen akgündüz, bu durumu artık kaldıramayacak duruma gelen sermaye yapısını düzeltebilmek için son kartlarını oynamaya karar verdi: imza projesi mutlaka gerçekleşecekti: holdingin diğer şirketlerini tehlikeye atma pahasına, tekrar saadet zinciri sistemini canlandıracak, oluk oluk para emen imza projesi ayakta tutulacak, siyasi rüzgarların uygun estiği bir ortam için hazırlık yapılacaktı. gerçi bu öngörüleri gerçekleşmedi değil: kendi ülkesinde artık bir milyon lira bile toplayamazdı, ancak avrupa'daki türk toplumu onun beklentileri doğrultusunda hareket etti ve kaçak yaşamasına rağmen imza'yı daha bir kaç yıl ayakta tutmayı başardı.
ancak bu sefer, türkiye-almanya ilişkilerindeki bazı dalgalanmalar ona artık son darbeyi vuracaktı: türk sermayesini kontrol etmeye çalışan almanya, zaten sadece bu amaçla hedef aldığı almanya'daki bazı türk kurum, vakıf ve şirketlerinin arasına jetpa'yı da kattı. artık akgündüz, avrupa'yı da kaybedecek, dahası o ana kadar toplamayı başardığı sermayesi de tehlikeye girecekti. arkadaşlarının birer gibi gemiyi terketmeye başlamaları da bu döneme rastlar. artık holdingin insani kaynakları da erimektedir...
bundan sonrası aslında hazin bir öyküdür: avrupa'nın tehdit olarak görüp dışladığı fadıl akgündüz, (hemen hemen aynı durumu, ayrıntılar da dahil benzerini yaşayan türk işadamı asil nadir gibi), anavatanından hayır umdu: önceden yaptığı siirt'teki toplumsal yatırımın başarısına güvendi: nitekim yatırımları boşa gitmemişti: bağımsız milletvekili seçildi.
ancak trajedi tam bitti denirken bu sefer de düzenin çürümüşlüğü karşısında yapayalnız kaldı: "günah keçisi" seçilmekte hiç gecikilmedi:
meşhur fıkradaki gibi, her nasılsa "kadının aklına kapağı hiç açılmayan duvardaki kuranı indirmek geldi" ve medya tarafindan yapay olarak oluşturulmuş toplumsal muhalefeti arkasına alan meclis ve bürokrasi milletvekilliğini iptal etti."
akgündüz gerçektende bugün türkiye'nin bile giremiyeceği bir sektöre balıklama dalmıştır. bir yatırımcı, siyasetçi olarak değil bir mühendis olarak bakmıştır herşeye buda onun sonunu hazırlamıştır. eğer devlet tam destek verseydi ve dünya devlerini karşısına alsaydı zamanında bugün türkiye'de çok büyük %100 yerli otomobil üretim sektörü oluşacaktı. bu trajedide bana en çok koyan emin çölaşan gibi bir zihniyetin ulusal kanalda saatlerce yaptığı fadıl akgünüdüz'ü karalama programı * olmuştur. bir otomobil üretimini çok basite indiren zevzekce cümleler kurup imalattan hiç anlamadıkları halde sanki 40 yıllık tasarımcı havasına bürünmeleri canımı acıtmıştır.
güncel Önemli Başlıklar