bugün

her sabah güler yüzle uyanan insan

benim böyle bir arkadaşım vardı.

Sabahları uyandığında neşe içinde gündoğdu marşıyla uyanırdı. Duş alırken ‘Paranın saltanı varsa halkın bilmem nesi var’ vs slogan atar, kahvaltıda oyun havası dinleyip evden çıkardı. Bazı sabahlar da atsız’ın ‘yolların sonu’ şiirinden kupleler okurdu.

Hayatında siyasetle ilgili tek satır okumuşluğu, dinlemişliği yoktur. hele de ideolojiyle falan, en ufak işi olmamış, zerre de sevmez böyle muhabbetleri.

Bankacıydı kendisi ve ben işini bu kadar aşkla yapan ikinci bir insan tanımadım. hatta o kadar başarılıydı ki, daha mesleğin ilk yıllarında sattığı kredilerle derece yapıp dubai tatili kazandı.

Şubenin olduğu semtte en sevilen kişiydi sanırım. Sırf bu adam hedefini tuttursun diye çok daha avantajlı olduğu halde başka bankalara geçmeyen sürüyle müşterisi vardı.

Pavyon sahibinden tur şirketi sahiplerine, hacı hoca tayfadan minibüs/otobüs hatçılarına, müteahhitinden pezevengine kadar çeşit çeşit insanla bu kadar iyi iletişim kurabilen başka bir insan da tanımadım.

Diğer yandan, bi oğlu diğerini kıskandı diye ikinci traktörü almak için kredi çekmeye gelen köylüye tarlasını ipotek ettirmesin diye kredi vermez; bankaya 1 saat içinde acil kredi için gelen şark kurnazı tayfayı nasıl siktiğini de keyifle anlatırdı.

Kapitalist düzende ufak tefek sınıf hassasiyetleri midir, içsel çelişkiler midir nedir bilmiyorum ama hayatla barışık olmak başka bir şey.