bugün

cem yılmaz

bu adam çok itici bir hal almaya başladı.

leman kültür’den çıkışıyla, levent kırca’nın, sonu sosyal mesajlı skecine mahkum ülkede mizah çıtasını baya yükselmişti. Öyle bir fark açtı ki, ancak kendi performansları kıyaslanabilir hale geldi. Üzerine “her şey çok güzel olacak”la (ki bence hala en iyi filmidir) kalitesini de gösterdi.

Biz mesela çocuklukta, stand-up kayıtlarını teyp kasetinden dinliyorduk. Bizim nesil de apolitik olduğundan apolitik mizahına en ufak bir itiraz söz konusu değildi. 70 ve 80’lerin komedyenlerine alışmış (devekuşu kabare vs) nesilden eleştiriler de ilk o zaman gelmeye başladı.

halbuki, zaten en az 10 yıldır, leman, lombak, l-manyak’ın yeni nesil karikatüristleri de gayet apolitikti. Ve bu bilinçli bir tercih bile sayılmazdı. O nesil 80 sonrasının apolitikleştirilmiş, liberalizme geçiş aşamasındaki toplumuna doğdu. Walkman, atari, nike vs ile büyüdü. Kumaşı o olduğundan ürünü de buydu. Cem yılmaz, o ara geçiş döneminin tezahürüdür ve dönemdaşı karikatüristler her ne ise, o da odur.

Ancak popülerliğin getirdiği etki (tv etkisi) ile, belki de haksız şekilde, apolitiklik eleştirilerinin birincil hedefi haline geldi.

işte ta o zamanlardan beri cem yılmaz savunma halinde. Bu konularda reaksiyoner bir tutum sergiliyor ve hatta bu mizahına da yansıdı, o haliyle de kabul gördü. Eleştirildiği kadar da savunuldu yani. Böyle geçen bir 20 yıldan sonra atmosfer değişti. (E tabi çelik erişçi de değişti)

Ama cem yılmaz’ın reaksiyonerliği değişmedi. Mizahına yönelik eleştirileri, yine o eski neslin standart saldırısı olarak algıladığından olsa gerek, mizahına en ufak bir şey katmadı.

2000 sonrası nesil için anlamlı bir tepki değil bu. Dahası, sosyal medyada bel altı vs mizahının on bin türlüsü dönerken artık cem yılmaz’ınki sıradanlaşmaya başladı. ve dediğim gibi, yeni bir şey yok. işte penis küçültme ameliyatı, regl goygoyu, hinduizm üzerine boş beleş şakalar vs.

Sinemada ise iyice geriledi. Öyle ki, hiç kimse izlemese bile ben arkadaşlarımla izlerim, türünden çıkışlar yaparak 70’ler yeşilçam’ına nostalji temalı film çekiyor. 2000’lere gelene kadar bile yüzlerce kez yapılmış bir şeyi inatla tekrar etme peşinde. Gora’ya sadri alışık sekansı sıkıştırmanın çok ötesinde, aşırı lüzumsuz bir nostalji tekerrürü.

Belki de biz büyüdük ve o yüzden bel altı mizahı çiğ geliyor, diyeceğim ama yok, yeni bir şey de yok cem yılmaz’da. Arada poltikleşme emaresi gibi imalı bir muhaliflik, eleştirilere karşı alınganlık mı, tepki mi olduğu belli olmayan çıkışlar, suyunun suyu şakalar ve artık saçmalık haline gelmeye başlamış nostalji sineması.

Kendisini ciddi manada eleştirmeye çalışan bile yok artık. Ama cem yılmaz’da o gerilim hep devam ediyor ve kabak tadı verdi.