insan iletişiminin temelinde yatan bir şey bu, herhangi bir konu hakkında başkalarıyla konuşurken, özellikle de tartışırken hep konuyu genel kanıya uygun, en temel haliyle alacağını varsayıyoruz karşı tarafın. oysa o sırada aklımızda kırk tilki takla atmakta, konuyu olabildiğince derininde yaşamakta, değerlendirmekteyizdir. ama bu ayağı sürdürürüz, ta ki karşıdaki esas konuşulan şeyi dile getirene kadar.
erving goffman'ın; insanların aslında oldukları şeyi değil, bulundukları her bir sosyal çevrede kendilerinden beklendiğini düşündükleri performansı sergileme örüntüsüyle aynı şey.
daha da ilginç olanı insanların bunu sonuna kadar benimsemiş olmaları. buna aykırı bir davranışla karşılaşırsalar saldırıya uğramış hissediyorlar.
ne zaman ki karşınızdaki insanı aptal yerine koymayı bırakıp onla gerçek bir diyalog kuruyorusunuz, o zaman işte büyük çatışmaların da fitilini yakmışsınızdır demektir. daha da kötüsü; az sayıda gerçek iletişim kurabileceğiniz insanı keşfetmenin tek yolu da bu.