bugün

pelasglar

anadolu, ege, yunanistan ve balkanların kadim halkı.
(bkz: pelasgians)=pelasya...

pelasya tanımından yola çıkarak anadolu'ya "küçük asya" denmesinin sebebi olan halk bunlardır diyebiliriz.
görsel

pelasglar; mitolojide niobe ve zeus’dan doğma pelasgos’dan türeyen, anadolu’nun akdeniz yöresi ve yunanistan’da yerleşim yapan en eski halktır.

bugünkü yunanistan'da ve anadolu'da, sonradan bölgeye gelen akalar ve dorlardan çok daha önce atina, sparta, izmir, istanbul, efes, milet, assos gibi şehirleri kuranlar pelasglardır.
görsel

yunancaya smyrna olarak geçen izmir adının aslı da myrina'dır.
myrina, izmir'in aliağa ilçesi yakınlarında bulunan antik bir kenttir ve efsaneye göre adını bir amazon kıraliçesi olan myrina'dan almıştır.
bu ad, etrüskçe kararsız; duran; duraksayan anlamına gelen murina, yani duran sözünden gelmektedir. etrüskçe mur sözü durmak; kalmak anlamına gelmektedir ve günümüze "dur" olarak dönüşmüştür.

m.ö. 660 yıllarında yunanistan'dan gelip istanbul'u kuran kıral byzas da bir pelasg kralıdır.

yunanlar bunları "barbar" olarak tanımlamıştır.
zaten yunanlar anadolu'daki tüm halkları ve karadeniz'in kuzeyindeki halkları barbar olarak tanımlarlar.
yunanlara göre truvalılar(luviler), hititler, iskitler, traklar ve hatta etrüskler hep barbardı...

ne var ki yunanların "barbar" dediği pelasglar, daha yunanlar yokken yunanistan'a gelmişlerdi.
pelasgların yunanistan'a geldikleri tarih mö 3000'lerdir.
yunanların ortaya çıkışı ise mö 2000'ler...

pelasgların anadolu'ya, anadolu'dan da trakya ve yunanistan'a geçtiği, anadolu'dan önce geldikleri yerin ise kafkaslar olduğu varsayılmaktadır.
bir varsayım da pelasgların bugünkü arnavutların (albanian-albanya) ataları olduklarıdır.

bugün kafkaslarda bir albanya teriminin varlığı da (günümüz azerbaycan toprakları) bu konuda dikkat çekicidir.
görsel

ayrıca 1854'te avusturyalı bir diplomat ve arnavut dil uzmanı johann georg von hahn, pelasg dilini proto-arnavutça ile tanımlamış, lakin bu teori de genelde kabul görmemiş, bunun yerine pelasg dili'nin diğer diller gibi arnavutçayı da etkilemiş olduğu kabul görmüştür.

yine bazı tarihçiler pelasglar, iskitler ve etrüskler'in aynı kökene sahip topluluklar olduklarını öne sürerler. ama tabi bu kökenin nereye çıktığı belli olduğu için hint avrupa odaklı tarih anlayışı ve vikipedi tarih dayatmacılığı bunu da reddeder.

oysa ki çatalhöyük'teki arkeolojik kazıların sonuçları, pelasgların m.ö. 4. binyılda anadolu'dan ege havzasına göç ettikleri sonucuna götürdü.
bu teoride pelasglara bir dizi hint-avrupa dışı dilsel ve kültürel özellik atfedilir. onların hint avrupa kavmi olmamalarına rağmen yunanları etkiledikleri kabul edilir.
(james mellaart ve f. schachermeyr)

kısacası pelasglar halihazırda "unknown origin" bir topluluktur. (daha doğrusu hint avrupa odaklı tarihçilik anlayışı pelasgları böyle tanımlar)
haklarında hep muallak bilgiler olması ve kimsenin ortak bir paydada buluşamamış olması pelasgların yerleşik değil de göçebe bir topluluk olduğu tezini güçlendirir.

proto-yunanca konuşmacıların gelmesinden önce ege denizi'ndeki toprakların sakinlerini ve klasik yunanistan'da hala var olan torunların geleneksel olarak tanımlanmış çevrelerini tanımlamak için "pelasgian" adını kullanır.
teori, görüşleri 20. yüzyılın ilk yarısında hüküm süren ve bugün hala bir miktar güvenilirlik kazanan filolog paul kretschmer'in orijinal konseptlerinden kaynaklanmaktadır.

herodot’un "pelasgoi" adını verdiği, eserinin birçok yerinde sözünü ettiği, göçlerini anlattığı, örf ve adetleri hakkında bilgi verdiği bu milleti bugünkü tarihçiler ve özellikle lâtin ülkelerin tarihçileri, yok farzetmek hususunda sözbirliği etmiş gibidirler.
yine heredot'a göre pelasglar, barbar bir dil(!) konuşuyorlardı. (yukarıda da bahsettiğim yunanlardaki barbarlık kavramı)

oysa ki pelasgların dili, etrüskçe'ye çok benzeyen hint-avrupalı olmayan bitişken (aglutinatif) bir dildi.

ama yine heredot'a göre yunanlılar, büyük millet haline gelmiş olmayı da pelasglara borçludurlar.
tarihçi, yunan milletinin aslında zayıf bir millet olduğunu, ancak barbar milletler ve
bilhassa pelasglarla karıştıktan sonra büyük millet haline geldiğini söyler.

pelasglar, yunanistan’da, zeus pelasgios’un dodona’daki eski tapınağında ve pelasgikon argos ya da pelasgiotis diye bilinen teselya ovasına isimlerini vermişlerdir.
pelasglardan, boiotia’nın ve peloponnesos’daki akhaia bölgesinin ilk sakinleri ve özellikle de attika, argolis ve arkadia’nın yerli halkı olarak söz edenler de olmuştur.

bugün yunanistan'ın ve yunanların simgesi olan atina akropolü'nün üstüne oturduğu duvarı yapanlar pelasglardır. bu duvara bugün bile pelasg duvarı adı verilir.
görsel

son olarak her yerde izleri olan, lakin herkes tarafından inkar edilmeye çalışılan pelasglar hakkında önemli bilgiler veren, türklerin ilk ataları adında bir kitap yazan eski büyükelçimiz adile ayda şu tespitleri yapar:

--- alıntı ---
"fransız ve ingiliz yazarlar nedense pelasglar ile ilgilenmemişlerdir. ancak alman alimler pelasglar üzerine ciddi eserler vermişlerdir. bunların başlıcalar beloch, fick, treidler, meyer ve ehrlich'dir."

bu tutumun bir sebebi olması gerekir. acaba pelasglar heredot'u etkilemelerine rağmen önemsiz midir? yoksa arkeolojik keşifler, tespitler heredot'un iddialarını bir "efsane" mertebesine mi indirmiştir?

bunların hiç biri doğru değildir! tam tersine zaman, heredot'un da homeros'un da yazdıklarının tarihi temellere dayandığını göstermiştir. öyleyse? öyleyse sebep basittir. eğer pelasglar, pelasgyrrhenler, etrüskler üzerinde çalışmalar yapılırsa, sadece doğu anadolu'nun tarihin ilk günlerinden beri türk olduğu değil; batı anadolu'nun ege adaları'nın, yunanistan'ın, hatta italya'nın da türklüğü ispatlanmış olacaktır!

iş bununla da kalmayacak, batılıların pek böbürlendikleri yunan ve roma medeniyeti'nin türk ve doğu kökenli olduğu ortaya çıkacaktır. o zaman kimlerin barbar olduğu çok daha iyi anlaşılacaktır.
görsel

işte bunu engellemek için batılı tarihçiler pelasgları hasıraltı ederler!
görsel
görsel
--- alıntı ---

#tarih