bugün

yaratıcı türk zekası

bugüne kadar birçok kez farklı kişilerden farklı örneklerini duyup şaşırdığımız fikirlerdir çoğumuzun. En son beni şaşkınlığa uğratanı ise öz babam tarafımdan yaratılmıştır. Hemen olay anına geri dönüş yapalım isterim.

Bir gün evin oturma odasında oturmuş tv seyrediyorum, kanalları gezerken bir tane belgesele denk geliyorum ve heh diyerek kumandayı bir yere bırakıp izlemeye koyuluyorum. Belgeselde klasik bildiğimiz aslanlar ve yaşam biçimleri var (bu hayvanların tüm yaşam biçimlerini artık ezberledik fakat yinede her bir yenisini gördüğümde ayrı bir çekicilikle izleyesim gelir hep). Belgeseli sunan kişi bir şeyler anlatıyor ama ben anlattıklarının yarısını anlıyorum. Hiçbir şey yapmadan belgeseli izliyorum ama beynimin tamamını da oraya odaklamamışım. (sanırım yorgunluktan) dolayısıyla sadece ekranda ne varsa onu izliyorum. Dişi aslanın teki bir tane buffalo sürüsünden birini gözüne kestiriyor ve gidiyor onun yakınlarına. Başlıyor onu tahrik etmeye, buffalo'da grup içinde olmanın verdiği güvenle (sunucu öyle söyledi valla) aslana hafiften saldırılar yapıyor, aslanda hafiften arkaya kaçıyor ama bir taraftan da sürekli yönünü değiştiriyor çakal carlos. Bizim buffalo'da (buffalo değil öküz öküz) baktı aslan kaçıyo diye, daha da üzerine gitmeye başlıyor. Derken benim aklıma şöyle bir şey geliyor (ulan buffalo fazla açılıosun dön geri) nitekim de böyle oluyor. Buffalo'nun bir iki saldırısından sonra bir dişi aslan daha hemen orada bitiveriyor. Derken bir tanesi saldırıya geçiyor (sanırım kuyruğundan kapıyordu buffalonun) ben o an diyorum aha şimdi diğer buffalolar gelir kurtarır bu garibi, başka çare kalmadı. Yoksa bu itler buffaloyu yiyecek. Lakin ne gelen var ne giden, diğer buffalolar tüymüş çoktan. Daha da beteri bir dişi aslan daha bitiyor hemen orada. Oda üstüne atlıyor buffalonun, fakat dengesini sağlayamayıp tekrar yere atlıyor, sonra bir daha üstüne atlıyor falan (kereta diyorum içimden, hafiften bir sempatiklik hissediyorum o an aslana karşı). Diğer 2 dişi aslan da biri ağzından biri başka yerinden çekiştiriyorlar, amaçları boğayı yere sermekmiş, bu olduğu vakit boğa yenilmiş sayılıyormuş. Velhasıl boğa yere serildiğinde başında toplam 4 tane dişi aslan onun ölümünü bekliyorlar. Ve öldürüyorlar. Hemen ben anlatım biçimimi tv spikerinin beni de şaşkınlığa uğratan konuşmalarıyla devam ettiriyorum; 'hayvanın yere serilip öldürülmesi gerçekleşirken, erkek arslan köşede oturmuş bir şekilde diğerlerini seyretmektedir. Ve tüm bu pis işler bittikten sonra ayağa kalkarak buffalonun yanına gelir paşa ve diğer dişiler çekilirler. Bilirler ki ilk parçayı her zaman paşa yer'. (pis iş? paşa?)

Evet, yukarıdaki gibi spikerin anlattığı yorumla birlikte dumura uğrayarak kendime geliyorum. Ve o andan sonra spikerin tüm konuşmalarına alakadar kesiliyorum ulan keşke baştan ilgiyle dinleseymişim şu adamı ne komik laflar söylemiştir kim bilir diye geçiyor aklımdan. Zira bugüne kadar hiçbir belgeselde bir aslana 'paşa' diyeni duymamıştım. Derken hemen de reklam giriyor, hayyyuaağananıı.. diyerekten lafın sonunu yorgunluktan getirmeyerek başlıyorum reklamın bitmesini.

Buraya kadar olan kısım bizim konumuzun başlığıyla bir alakası yok evet kabul ediyorum arkadaşlar ama bu da zaten bir introydu *

Part-2
reklam bitimiyle birlikte yayılmış olan vücudumu topluyor belgesele odaklanıyorum. Bir tane çita sağa sola bakınıyor, daha sonra bir tane leopar ağacın tepesinde oda sağa sola bakınıyor (hmm sanırım aslanlar işini bitirdi ondan dolayı çitalara geçtiler diyorum kendi kendime, nitekim de doğru)
Bu 2 hayvandan birisi (hangisi tam hatırlamıyorum) bir hayvanı avlıyor, nefes nefese kalmış vaziyetteyken önce avını bir yere saklama ihtiyacı hissediyor, derken diğer başka bir kedi çeşidi geliyor ve hayvancağızın kan revan koşup avladığı avı, onun üzerine doğru kararlı adımlarla gelerek orada bırakıp gitmesiyle hiçbir çaba sarf etmeden devralıyor, ve bir ağacın tepesine götürüyor. (oeehhnn diyorum, nasıl çıktın o ağaca, hadi çıktın o geyik miydi neydi onunla nasıl çıktın). işin özü o da o avı öyle beleşten aldı ama onun elinden beleşe alabilecek başka kediler varmış o yüzden ta ağaç tepelerine çıkartıyormuş avını garibim.

Tüm bu belgesel esnasında koltuklardan birinde babamın da uzanmış bir şekilde belgeseli ilgiyle izlediğini 'lan daglien' demesiyle birlikte fark ediyorum. Ve olaylar gelişiyor;

Part-3

baba : lan daglien

daglien : heaa

baba : buraya gidip bir tane kasap açsak nasıl olur?

daglien : ??? (cevap veremiyorum, bir şey anlamadığım için)

baba : her hayvan avladığını getirir kasaba bırakır, bizde ona derisini falan soyarız etlerini veririz hazır şekilde,

daglien : ee?
baba : e biz de kendimize karımızı alırız, atıyorum; 70 kiloluk geyikmi getirdi çitanın biri onun 15 kilosunu kendimize ayırırız, diğerlerini stoka atarız o çita ne zaman gelirse ona o geyiğin etinden veririz sürekli,

daglien : nasıl veririz?

baba : önüne koyarız işte, yer gider

daglien : (ses yok, utkum tutuldu, acabamı? olabilirmi? diye garip sualler soruyorum kendi içimde kendime)

baba : hayvanlarda pislikten kurtulur, sinekli sinekli pislik içinde yiyorlar öldürdüklerini, biz temiz vericez önlerine

daglien : paşa'yı napcaz?

baba : o geldimi 'heeaah git hadi yok et met dicem' çalışmayana yok et

daglien : gitmez ki anlamaz hayvan, onun doğası öyle

baba : eğitiriz işte

daglien : olmaz baba, doğal dengeyi bozmuş olursun,

baba : o zaman ona en kemikli taraflarını veririm, yavrulara yumuşak etleri falan veririm, nasıl fikir, süper demi?

daglien : valla güzelde, o paşa ve birkaç arkadaşı bir gün 'ulan hep bize kemikli etleri veriyorlar' deyip 20 tanesi toplanır isyan çıkarıp saldırırsa ne kasap kalır ne de kemikli et, bitersin muhahajjahaahah

baba : muhahahahahaha
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar