Edebi dili (Kur'an da anlatımlar edebi bir üslupla olduğu gerçeğini göz önüne alırsak) anlamayan insanlar için bu durum insanların aklına bazı sorular getiriyor.
Evet, neden Kızıldeniz'i yardı da firavun'u yarmadı diye ama en can alıcı soru bunun karşısında insanların "vanminitlan, adam koskoca denizi ikiye yarıyor. Valla dedikleri doğru olabilir ya" diyerek kendilerine soru sorup çıplak gerçeği kabul etmiyorlar?
Tıpkı isa'nın ölü insanlara can vermesi gibi.
Daha; ölüye can veriyor ama insanlar ona inanmıyor. Bırakın sıradan insanın inanıp inanmamasını, peygamber olup olmamasını, Roma'nın atadığı vali veya imparator onu yanına alır ben ölünce beni diriltir der. Neden onu öldürsün, idam ettirsin değil mi?
Bir insan doğru yanlış bilmez, iyilik güzellik anlamaz, parasını canını malını hayatını geleceğini korumaz savunmaz ve yaşamdan bir beklentisi olmadan kafasına vur ekmeğini al şeklinde ot gibi yaşarsa ona ne deriz?
Ölmüş de ağlayanı yok, ölü gibi yaşıyor deriz. O insan yeniden bu değerleri fark eder yaşamaya başlarsa kalkıp hayatın hakkını verirse ona can gelmiş deriz.
Kur'an da mecazi anlatım üslubunu bilmeden edebiyat yazım anlatım tekniğini bilmeden konuları olayları kıssaları değerlendirmek ve soru sormak bunlara cevap vermek çok zor.
Anlamayan insana bir şey anlatılmaz.