bugün
- kılıçdaroğlu'nun kuracağı partiye isim önerileri15
- albay kemal'in yazdıklarıni okumamak9
- jose mourinho nun fenerbahçe ye transferi14
- albay kemal16
- jose mourinho53
- erkekler ne işe yarar8
- iq seviyesi yükseldikçe tanrı inancının azalması9
- magicovento24
- siyasal islamcıların aslında kötü olmaması18
- ateistlerin zeka seviyesi düşüktür18
- en çok sevişmek istediğin kimse11
- 1 haziran 2024 borussia dortmund real madrid maçı25
- arda güler10
- icardi190510
- insanı zengin hissettiren şeyler8
- nihavend longa20
- fethullah gülen öldü mü sorunsalı13
- true nickli yazar8
- bir erkeğe nasıl aşık oldunuz10
- uzun entry giren erkek12
- en objektif siyasi parti9
- sokak kedilerine örgütlü saldırı başlayacağı gün16
- türkiye akp lidir akp'li kalacaktır13
- kadir mısıroğlu'na bir söz bırak14
- amında oyalanmak istiyorum12
- anın görüntüsü9
- kizil kara16
- kadir mısırlıoğlu seven mhp'li sorunsalı15
- 1 metre 55 santim balonu ağzına alan kız12
- eskorta 220 bin lira gönderen adam9
- barbara palvin'in aldatılması15
- tecavüz ettiği kızlarını müge anlı da arayan baba18
- magicovento cesurluğu17
- aşkım kapışmak8
- erdoğan'ın mülteci sevdası19
- enes kanter'in cemaate 110 milyon dolar vermesi27
- beli açıp kot şort giymek10
- ahmet uğurlu16
- sözlüğün en güzel kızından aldığım iltifat11
- ağızdan çiş kokusu gelmesi15
- sağlık bakanının suriyeli rakamları12
- fenerbahçe seneye sistemi yenebilecek mi13
- galatasaray'ın en son kırmızı kart gördüğü derbi10
- dinci zekası8
- cennette ergenliğe yeni giren eşleriniz olacak25
- ben 76 yaşındayım beni tahrik ediyorsun15
- avrupalılar niye mülteci istemiyor sorunsalı10
- sözlük kızları sözlük erkeklerine yazıyor mudur17
- pedofiller niye uyutulmuyor sorunsalı8
- bir erkeğin bir kadına çicek alması16
yazar olmayan bir arkadaşımın başına gelen dehşet bir hikayedir.
-alıntıdır-
merhabalar,
sizlerle 13 ekim 2018 saat 21:00-22:00 civarında babama yapılan saldırıyı paylaşmak istiyorum.
yer: istanbul ataşehir içerenköy mahallesi
saat 20:30 civarı evimin olduğu sokağa girdim. babamı çalıştığı servis aracında oturup müzik dinlerken gördüm ve yanından geçerek eve girdim. yarım saat geçti veya geçmedi yemek yediğim sırada alt komşum telefonla arayarak "baban yerde yatıyor in bak" dedi. hemen aşağıya indim. ben aşağı indiğimde yerde yatan babamın başında 10 yaklaşık toplanmıştı (3-4 bekçi ve komşular). aradan 2-3 dk geçti, yunuslar, bir sivil araç (sivil polis olabileceklerini düşünüyorum emin değilim) içerisinde dört kişi ve de üç farklı bekçi daha geldi. bu kadar kolluk kuvvetinin gelmesine şaşırdım.
adının tufan olduğunu öğrendiğim bekçi "alkollüydü tökezledi, yüz üstü düştü, gözlüğü geldi" dedi.
bize söylenenlere olayın sıcaklığıyla inanmış bulunduk. babamın nabzı düşüktü fakat nefes alıyordu. bilinç kapalıydı. bekçi tufan ve yanındaki iki bekçi ambulansa haber verdiklerini söylediler fakat bu söylemin üzerinden 20dk geçmiş ve ambulans gelmemişti. tekrar 112'yi aramalarını söyledim aradılar ve o da yaklaşık 10dk sonra geldi. komşularımdan bir tanesi 112 yi aradı ve ambulansın yarım saattir gelmediğini nerede kaldıklarını sordu. 112 servisi bize çağrının 6 dk önce geldiğini iletti. yani önceden açılan bir çağrı olmamış, tekrar aramalarını istediğimde çağrı ilk defa iletilmişti.
adının tufan olduğunu öğrendiğim bekçinin elinde babamın ehliyeti vardı, fotoğrafını çekiyordu. ambulans geldi ehliyetini komşulardan biri alıp bana verdi. bekçi tufan durumu takip edebilmek için telefon numaramı aldı. sonrasında hemen ataşehir fatih sultan mehmet hastanesi acil servisine gittik. doktor ilk görüştüğümüzde durumunun kritik olduğunu, ciğerlerine sıvı kaçtığını, beyine bakmak için tomografi çekeceklerini iletti. tomografi çekilmek için odadan çıkardıklarında, babamın omuzunda tırnak izlerinin olduğunu fark ettik. bir boğuşma, tutma vb. temas olduğu belliydi. tomografi sonucunda beyinde bir hasar olmadığı tespit edildi. göz ve çevresinde, elmacık kemiğinde kırıklar olduğu, gözünün de şuan görmediği ve şişlikten kaynaklanabiliceğini belirterek, kırıkların sonrasında ameliyatla düzeltileceğini söylediler. babamın yoğun bakıma yatırılması gerektiği, ama boş yer olmadığı için en yakındaki yoğun bakım ünitesi olan tuzla okan üniversitesi hastanesinde yer olduğunu ambulans ile oraya sevk edileceğini ilettiler. 14 ekim 2018 gece saat 2 gibi oraya ulaştık. ambulansı eniştem, halam ve ben araba ile takip attik. arabada giderken tanıdığım bir bekçi arkadaşa "nezih sokakta akşam bir olay oldu, bir bekçi benim telefon numaramı aldı ama aramadı. beni geri arayabilir mi ? sizin konuştuğunu bir grup falan vardır, bi sorar mısın?" dedim. 5 dk sonra beni, bekçi tufan aradı. kendisine "dürüstçe söyle aranızda bir dalaşma oldu mu?" dediğimde bana "yok, öyle birşey olmadı. düştü gözünde gözlük vardı düşünce yüzüne çarptı" dedi. sonrasında telefonu halam aldığında aynı şeyleri o da sordu, ona da verdiği cevap farklı değildi.
babamın kullandığı gözlük yakın gözlüğüydü ki zaten dışarıda kullanmazdı. kaldı ki düştüğünde yüzüne çarpıp göz ve göz çevresine zarar veren gözlük de kırılmamıştı. bu sebeple yüzündeki tahribatın düşme sonucu olmadığına dair şüphelerimiz iyice artmıştı. buna ek olarak gecenin başında kardeşim ambulansı beklerken, bekçilerin kendi aralarında "alkollüydü, düştü deriz" şeklinde konuşmalarını duymuş. aynı şekilde kalabalıkta yeralan çocukluk arkadaşım da bekçi tufan ve başka bir bekçinin de aralarında sessizce konuştuğunu duymuş ve "hayırdır kardeşim bir sıkıntı mı var?" demiş. bekçitufan'da "yok abi, sizlik bir şey değil" cevabını vermiş.
biz okan üniversitesi hastasine varmadan 2-3 dk önce ambulans giriş yapmış ve görevliler yoğun bakım kapısında babamı içeri almak için bekliyorlardı. babamı içeri alındıktan sonra saat gece 03:00-03:30 civarı doktor bizimle görüşmek için odasına çağırdı. beyin filmlerinin temiz olduğunu, emin olmak için bir de kendilerinin çekeceklerini, fsm hastanesinde uyutulduğunu ve ilacın etkisinin geçmesinin biraz zaman alacağını belirtti. ayrıca göz çevresinde kırıkların olduğunu, görme kaybının olabileceğini söyledi. bizimle saat 15:00-16:00 gibi tekrar görüşerek son durumu aktaracağını söyledi.
14 ekim saat 15:00 de yoğun bakım ünitesinin önüne geldik. babamın kendine geldiğini söylediler. hala yoğun bakım odasında olan babamın yanına halam ve ben girdik.
babam kendine gelmişti. halam "ne oldu, nasıl düştün?" diye sorduğunda babam "ne düşmesi, düşen adam böyle mi olur?, dövdüler. içlerinden birisi bana yaklaşıp elini cebime attı. güvenlik amirliği yapmış insanım ben, sen nasıl elini cebime atarsın? bilmiyor musun elini cebin içine sokamayacağını? ben nereden bileyim cebime uyuşturucu bırakmayacağını dedim. sonra biri tuttu diğerleri vurdu. böyle düşme mi olur. gözümü hissetmiyorum, dişim kırılmış, çenemi zor oynatıyorum" dedi. bunun üzerine şüphelerimizde haksız olmadığımızı anlamıştık. bugün 15 ekim 2018 halam okan üniversitesi hastanenine gitti ve oradaki hemşireler de olay için düşme değil, darp demişler.
bu bekçi dehşeti ile ilgili biz gerekli yerlere başvurularımızı ve şikayetlerimizi yapacağız, yine de bu olayın olabildiğince kişiye ulaşmasını ve insanların bilgilenmesini istiyoruz. olayın üzerinin örtülmesini istemiyoruz.
teşekkürler.
-alıntıdır-
-alıntıdır-
merhabalar,
sizlerle 13 ekim 2018 saat 21:00-22:00 civarında babama yapılan saldırıyı paylaşmak istiyorum.
yer: istanbul ataşehir içerenköy mahallesi
saat 20:30 civarı evimin olduğu sokağa girdim. babamı çalıştığı servis aracında oturup müzik dinlerken gördüm ve yanından geçerek eve girdim. yarım saat geçti veya geçmedi yemek yediğim sırada alt komşum telefonla arayarak "baban yerde yatıyor in bak" dedi. hemen aşağıya indim. ben aşağı indiğimde yerde yatan babamın başında 10 yaklaşık toplanmıştı (3-4 bekçi ve komşular). aradan 2-3 dk geçti, yunuslar, bir sivil araç (sivil polis olabileceklerini düşünüyorum emin değilim) içerisinde dört kişi ve de üç farklı bekçi daha geldi. bu kadar kolluk kuvvetinin gelmesine şaşırdım.
adının tufan olduğunu öğrendiğim bekçi "alkollüydü tökezledi, yüz üstü düştü, gözlüğü geldi" dedi.
bize söylenenlere olayın sıcaklığıyla inanmış bulunduk. babamın nabzı düşüktü fakat nefes alıyordu. bilinç kapalıydı. bekçi tufan ve yanındaki iki bekçi ambulansa haber verdiklerini söylediler fakat bu söylemin üzerinden 20dk geçmiş ve ambulans gelmemişti. tekrar 112'yi aramalarını söyledim aradılar ve o da yaklaşık 10dk sonra geldi. komşularımdan bir tanesi 112 yi aradı ve ambulansın yarım saattir gelmediğini nerede kaldıklarını sordu. 112 servisi bize çağrının 6 dk önce geldiğini iletti. yani önceden açılan bir çağrı olmamış, tekrar aramalarını istediğimde çağrı ilk defa iletilmişti.
adının tufan olduğunu öğrendiğim bekçinin elinde babamın ehliyeti vardı, fotoğrafını çekiyordu. ambulans geldi ehliyetini komşulardan biri alıp bana verdi. bekçi tufan durumu takip edebilmek için telefon numaramı aldı. sonrasında hemen ataşehir fatih sultan mehmet hastanesi acil servisine gittik. doktor ilk görüştüğümüzde durumunun kritik olduğunu, ciğerlerine sıvı kaçtığını, beyine bakmak için tomografi çekeceklerini iletti. tomografi çekilmek için odadan çıkardıklarında, babamın omuzunda tırnak izlerinin olduğunu fark ettik. bir boğuşma, tutma vb. temas olduğu belliydi. tomografi sonucunda beyinde bir hasar olmadığı tespit edildi. göz ve çevresinde, elmacık kemiğinde kırıklar olduğu, gözünün de şuan görmediği ve şişlikten kaynaklanabiliceğini belirterek, kırıkların sonrasında ameliyatla düzeltileceğini söylediler. babamın yoğun bakıma yatırılması gerektiği, ama boş yer olmadığı için en yakındaki yoğun bakım ünitesi olan tuzla okan üniversitesi hastanesinde yer olduğunu ambulans ile oraya sevk edileceğini ilettiler. 14 ekim 2018 gece saat 2 gibi oraya ulaştık. ambulansı eniştem, halam ve ben araba ile takip attik. arabada giderken tanıdığım bir bekçi arkadaşa "nezih sokakta akşam bir olay oldu, bir bekçi benim telefon numaramı aldı ama aramadı. beni geri arayabilir mi ? sizin konuştuğunu bir grup falan vardır, bi sorar mısın?" dedim. 5 dk sonra beni, bekçi tufan aradı. kendisine "dürüstçe söyle aranızda bir dalaşma oldu mu?" dediğimde bana "yok, öyle birşey olmadı. düştü gözünde gözlük vardı düşünce yüzüne çarptı" dedi. sonrasında telefonu halam aldığında aynı şeyleri o da sordu, ona da verdiği cevap farklı değildi.
babamın kullandığı gözlük yakın gözlüğüydü ki zaten dışarıda kullanmazdı. kaldı ki düştüğünde yüzüne çarpıp göz ve göz çevresine zarar veren gözlük de kırılmamıştı. bu sebeple yüzündeki tahribatın düşme sonucu olmadığına dair şüphelerimiz iyice artmıştı. buna ek olarak gecenin başında kardeşim ambulansı beklerken, bekçilerin kendi aralarında "alkollüydü, düştü deriz" şeklinde konuşmalarını duymuş. aynı şekilde kalabalıkta yeralan çocukluk arkadaşım da bekçi tufan ve başka bir bekçinin de aralarında sessizce konuştuğunu duymuş ve "hayırdır kardeşim bir sıkıntı mı var?" demiş. bekçitufan'da "yok abi, sizlik bir şey değil" cevabını vermiş.
biz okan üniversitesi hastasine varmadan 2-3 dk önce ambulans giriş yapmış ve görevliler yoğun bakım kapısında babamı içeri almak için bekliyorlardı. babamı içeri alındıktan sonra saat gece 03:00-03:30 civarı doktor bizimle görüşmek için odasına çağırdı. beyin filmlerinin temiz olduğunu, emin olmak için bir de kendilerinin çekeceklerini, fsm hastanesinde uyutulduğunu ve ilacın etkisinin geçmesinin biraz zaman alacağını belirtti. ayrıca göz çevresinde kırıkların olduğunu, görme kaybının olabileceğini söyledi. bizimle saat 15:00-16:00 gibi tekrar görüşerek son durumu aktaracağını söyledi.
14 ekim saat 15:00 de yoğun bakım ünitesinin önüne geldik. babamın kendine geldiğini söylediler. hala yoğun bakım odasında olan babamın yanına halam ve ben girdik.
babam kendine gelmişti. halam "ne oldu, nasıl düştün?" diye sorduğunda babam "ne düşmesi, düşen adam böyle mi olur?, dövdüler. içlerinden birisi bana yaklaşıp elini cebime attı. güvenlik amirliği yapmış insanım ben, sen nasıl elini cebime atarsın? bilmiyor musun elini cebin içine sokamayacağını? ben nereden bileyim cebime uyuşturucu bırakmayacağını dedim. sonra biri tuttu diğerleri vurdu. böyle düşme mi olur. gözümü hissetmiyorum, dişim kırılmış, çenemi zor oynatıyorum" dedi. bunun üzerine şüphelerimizde haksız olmadığımızı anlamıştık. bugün 15 ekim 2018 halam okan üniversitesi hastanenine gitti ve oradaki hemşireler de olay için düşme değil, darp demişler.
bu bekçi dehşeti ile ilgili biz gerekli yerlere başvurularımızı ve şikayetlerimizi yapacağız, yine de bu olayın olabildiğince kişiye ulaşmasını ve insanların bilgilenmesini istiyoruz. olayın üzerinin örtülmesini istemiyoruz.
teşekkürler.
-alıntıdır-
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar