bugün
- evlendikten sonra çok daha iyisiyle karşılaşmak19
- kendini bir görsel ile anlat19
- xdearm10
- jose mourinho34
- kızılcık şerbeti 2 nci sezon finali8
- aktroll yazarları donuzlayıp umursamamak9
- herkesle iyi geçinmek18
- sözlükte kendinize yakın hissettiğiniz kişiler10
- sarılma ihtiyacı13
- zalbert ramstein14
- aşkım ben hiç osurmuyorum bizde genetik diyen kız16
- meral akşener17
- bursa9
- gizli samyelin moderatör olması13
- kuresel ikinma'nın sevgilisi19
- dünyanın en güzel kızını tarif et16
- gideon reid morgan jj9
- anın görüntüsü13
- icardi190555
- magicovento12
- sekse doymuş erkek12
- hafta içi avm kafelerinde oturan menopoz karılar12
- dem parti'nin tc kürdistan da işgalci açıklaması9
- en ilginç bilgiler11
- gizli samyel22
- küresel ıkınma9
- dinlilerin dinsizlere sürekli lakap takması12
- namaz kılmayan türk değildir12
- tatvan belediyesinde rte'nin resminin indirilmesi11
- dem parti'nin valiyi ölümle tehdit etmesi8
- dünyanın en güzel kızıyla karşılaşmak8
- albay kemal22
- kadir mısıroğlu mezarı18
- en sevmediğiniz sözlük yazarları10
- kemalistler 15 temmuzda ne yapıyordu20
- ankarayı sel aldı25
- haysenin1210
- ey müslümanlar inananlar haydi cumaya allah yoluna8
- eksi ruyalar için diktiğim tulum12
- kocasına kahvaltı hazırlamayan kadın kusurludur13
- uludağ sözlük aktrollerinin uçurulması9
- içinde hiç'a harfi geçmeyen bir cümle yazınü19
- güçlü kadınların ortak özellikleri22
- yazarların en sevdikleri diziler11
- okula gidiyorum sözlük10
- gay olanları toplum niye sevmiyor12
- yazarların cinsel tercihi15
- hangi sözlükçüyü dövmek istersiniz21
- peygamberlerin yahudi olması9
- bugün yaşadığınız en üzücü olay13
bilinç ve bilinçdışı üzerine muazzam bir kısa konuşması vardır. bir bilge edasıyla konuşur adeta.
metin haline getirdim konuşmayı:
"Hayatım boyunca bilinci geliştirmeye uygun metotları veya araçları bulmanın zorluğunu yaşadım. buradaki temel sorun, herkesin farklı bilinç seviyelerinde olmaları, aynı anlayış düzeyine sahip olmamalarıdır. bunun da basit bir nedeni var: bizler ikili varlıklarız; bilinçli zihinlerimiz, "bilinçdışımız" denilen denizde yüzen küçük gemilere benzer. bu bilinçdışılık denizine yakın olmak kahramanca, mitik bir iştir, kendini tamamen tanıman demektir. Çok az kişi bu savaşın üstesinden gelebilir. Çünkü hepimiz kendi bireyselliğimize bağlıyızdır. bize bir ad verilmiştir, bir aileye ait olan psikolojik bir sistemde geçmişin tekrarı şeklinde doğmuşuzdur. ve bir toplum yasalarımızı ve inançlarımızı oluşturan dil ve kültür ile iz bırakır bizde. Oysa tüm bunlar geçmişe aittir.
peki, nasıl ilerleyeceğiz? Bunu başarmak için kendimize bakacak ve kendi üzerimizde çalışacak cesarete sahip olmalıyız. Üç ihtimal var. Birincisi, kendimizi bir anda bir rüyada veya başka bir şeyin içinde buluveririz. içinde bulunduğun durumu kavrar ve ani bir aydınlanma yaşarsın, böyle olabilir. ikincisi, çalışmaya başlarsın, okursun, tekrar okursun. dua edersin, Çalışırsın, bu yolu izlersin. bu şekilde çalışırsın ve nihayetinde onu bulursun. Son olarak ise bunları yapmış birini bulursun ve o sana yardım eder. işte tüm seçenekler bunlardır.
zihin nereden geliyor? ilkelerimizi genişlettikçe zihnimizi ve bilincimizi de genişletiriz. neden? çünkü olduğumuz şey olma ve başkalarının bizden istediği şey olmama özgürlüğümüzü kazanmak için.
durum gayet basit: aile, bir klan, yakın bir birlik görevi yapan topluma bağlıdır. bu yüzden bir klana ait olan bir insanın en büyük korkusu sürgün edilmektir. aile şöyle der: "değişirsen, bizim bir parçamız olmazsın. yani değişirsen, seni artık sevmeyiz." erken çocukluktan itibaren, ailemizin bizim için yaptığı bazı tahminler, çizdiği yollar ve yaptığı planlar zihinlerimize işler. yeni bir şeyler arayarak bu beklentilere ihanet edersek sevgisizlikle ve en nihayetinde klanımızın korumasını kaybederek cezalandırılacağımızı ve sürgün edileceğimizi hissederiz.
çoğu kişi adına bağlıdır, tıpkı milliyetine, diline, fikirlerine, dinine ve ona miras kalan politik görüşlerine bağlı olduğu gibi. bunu değiştirmek için her şeyi çözümlememiz şart, tıpkı kimya gibi. bu, gerçek egomuza ve gerçek benliğimize ulaşmak için elimize geçen her şeyin merkezinde bulunan bir ayrıştırma işidir. çünkü bizler kendi hakikat algımızda yaşayamayız, "yanlış" bir ego ile yaşarız. daha annemizin rahminde bir kostüm giyeriz ve bazen işe yarar olan bu kostüm, sonrasındaysa bir hapishane olur. şayet çevremizi saran tüm olumsuz şeylerden arınırsak geriye bir elmas kalır. ailemizden bize bir hazine kalır: bizim için hissettikleri doğal sevgi. seviliyoruz. sonra keşfediyoruz bunu.
biri söylemişti bana: "kendini bulduğunda, kendini dünyadan kesmiş olursun." "kendin" olamazsın aslında, "kendimiz" oluruz. bireysellikten ayrı olarak insanlığa geçmemiz gerektiğini söylüyorum. insanlığı düşünmek, birey olarak düşünmekten çok farklıdır. birey olarak benim amacım ne? başarı kazanmak, zengin olmak, övülmek, iyi beslenmek, zina yapmak, insanların, bireylerin istedikleri şeyler işte. mutluluk isterim, değil mi? zorluk istemem falan. sadece sevilmek isterim. peki, insanlık adına konuşan birinin amacı nedir? bu sefer işler değişir. akla ilk gelen, insanlığın hayatta kalmasıdır.
bilinçdışına mantıklı bir dil konuşmasını öğretemeyiz. ancak bilinçli bir zihne bilinçdışının diliyle konuşmasını öğretebiliriz. böylece bilinçdışı denileni anlamış olur. bilinçdışı, metaforu anlar.
şu basit ve saçma örneğe bakalım. yani gerçekten saçma ama durumu anlatıyor. aptal bir falcı tarot kartlarına bakar ve şöyle der: "sana yakın biri ölecek ve bu sana çok para kaybettirecek." bunu duyan kişi takıntılı hale gelecektir. aklımıza bir tahmin geldiğinde, bilinçdışı da bundan etkilenir ve o şeyin olacağına dair bir eğilim ortaya çıkar. eylem gerçekleşmediği sürece, kişi rahatlayamayacak ve hatta korku içinde kalacaktır. o kişiye şöyle dedim: "eylemi gerçekleştir o halde. bir canlının yanında ölmesini izle ve bu sana çok para kaybettirsin. pencereleri kapat(yaz vakti ispanya'dan biriydi), sinek ilacı sık ve yanındaki bir sineği ölürken izle. böylece kehanetin ilk kısmı gerçekleşmiş olur. sonra bir kağıda beş euro yaz, yanına altı sıfır ekle, beş milyon olsun böylece. sineği bu kağıda sar ve göm. böylece sana yakın biri ölmüş olacak ve bu sana çok fazla paraya mal olacak." kehanet gerçekleşmiş oldu ve kişi bunu gördü, böylece de takıntı gitti.
toplumlar nasıl yaratılır? rüyalar vardır, sonra bu rüyalar şarkı olur, sonra şarkılar mit olur, sonra bu mitler yazılır ve yasalar oluşur. yani toplumun temelinde mitler vardır. toplumu ayakta tutan dinsel mitlerdir. mitleri farklı şekilde yorumlayabiliriz, her zaman mümkündür bu. onları yenileriz ve toplumu tehlikeye atmaz bu. ancak bu kurucu mitlere saldırırsak, toplum sarsılır çünkü siz temeli tehlikeye atmışsınızdır. toplumun temelindeki bir şeye saldırırsanız toplum da size saldırır ve sizi ölüme mahkum eder. oysa kurucu miti alıp yeniden yorumladığınızda toplum değişmeye başlar."
konuşmanın video kaydı için:
https://www.youtube.com/w...?v=S8U9ldNZPIk&t=309s
metin haline getirdim konuşmayı:
"Hayatım boyunca bilinci geliştirmeye uygun metotları veya araçları bulmanın zorluğunu yaşadım. buradaki temel sorun, herkesin farklı bilinç seviyelerinde olmaları, aynı anlayış düzeyine sahip olmamalarıdır. bunun da basit bir nedeni var: bizler ikili varlıklarız; bilinçli zihinlerimiz, "bilinçdışımız" denilen denizde yüzen küçük gemilere benzer. bu bilinçdışılık denizine yakın olmak kahramanca, mitik bir iştir, kendini tamamen tanıman demektir. Çok az kişi bu savaşın üstesinden gelebilir. Çünkü hepimiz kendi bireyselliğimize bağlıyızdır. bize bir ad verilmiştir, bir aileye ait olan psikolojik bir sistemde geçmişin tekrarı şeklinde doğmuşuzdur. ve bir toplum yasalarımızı ve inançlarımızı oluşturan dil ve kültür ile iz bırakır bizde. Oysa tüm bunlar geçmişe aittir.
peki, nasıl ilerleyeceğiz? Bunu başarmak için kendimize bakacak ve kendi üzerimizde çalışacak cesarete sahip olmalıyız. Üç ihtimal var. Birincisi, kendimizi bir anda bir rüyada veya başka bir şeyin içinde buluveririz. içinde bulunduğun durumu kavrar ve ani bir aydınlanma yaşarsın, böyle olabilir. ikincisi, çalışmaya başlarsın, okursun, tekrar okursun. dua edersin, Çalışırsın, bu yolu izlersin. bu şekilde çalışırsın ve nihayetinde onu bulursun. Son olarak ise bunları yapmış birini bulursun ve o sana yardım eder. işte tüm seçenekler bunlardır.
zihin nereden geliyor? ilkelerimizi genişlettikçe zihnimizi ve bilincimizi de genişletiriz. neden? çünkü olduğumuz şey olma ve başkalarının bizden istediği şey olmama özgürlüğümüzü kazanmak için.
durum gayet basit: aile, bir klan, yakın bir birlik görevi yapan topluma bağlıdır. bu yüzden bir klana ait olan bir insanın en büyük korkusu sürgün edilmektir. aile şöyle der: "değişirsen, bizim bir parçamız olmazsın. yani değişirsen, seni artık sevmeyiz." erken çocukluktan itibaren, ailemizin bizim için yaptığı bazı tahminler, çizdiği yollar ve yaptığı planlar zihinlerimize işler. yeni bir şeyler arayarak bu beklentilere ihanet edersek sevgisizlikle ve en nihayetinde klanımızın korumasını kaybederek cezalandırılacağımızı ve sürgün edileceğimizi hissederiz.
çoğu kişi adına bağlıdır, tıpkı milliyetine, diline, fikirlerine, dinine ve ona miras kalan politik görüşlerine bağlı olduğu gibi. bunu değiştirmek için her şeyi çözümlememiz şart, tıpkı kimya gibi. bu, gerçek egomuza ve gerçek benliğimize ulaşmak için elimize geçen her şeyin merkezinde bulunan bir ayrıştırma işidir. çünkü bizler kendi hakikat algımızda yaşayamayız, "yanlış" bir ego ile yaşarız. daha annemizin rahminde bir kostüm giyeriz ve bazen işe yarar olan bu kostüm, sonrasındaysa bir hapishane olur. şayet çevremizi saran tüm olumsuz şeylerden arınırsak geriye bir elmas kalır. ailemizden bize bir hazine kalır: bizim için hissettikleri doğal sevgi. seviliyoruz. sonra keşfediyoruz bunu.
biri söylemişti bana: "kendini bulduğunda, kendini dünyadan kesmiş olursun." "kendin" olamazsın aslında, "kendimiz" oluruz. bireysellikten ayrı olarak insanlığa geçmemiz gerektiğini söylüyorum. insanlığı düşünmek, birey olarak düşünmekten çok farklıdır. birey olarak benim amacım ne? başarı kazanmak, zengin olmak, övülmek, iyi beslenmek, zina yapmak, insanların, bireylerin istedikleri şeyler işte. mutluluk isterim, değil mi? zorluk istemem falan. sadece sevilmek isterim. peki, insanlık adına konuşan birinin amacı nedir? bu sefer işler değişir. akla ilk gelen, insanlığın hayatta kalmasıdır.
bilinçdışına mantıklı bir dil konuşmasını öğretemeyiz. ancak bilinçli bir zihne bilinçdışının diliyle konuşmasını öğretebiliriz. böylece bilinçdışı denileni anlamış olur. bilinçdışı, metaforu anlar.
şu basit ve saçma örneğe bakalım. yani gerçekten saçma ama durumu anlatıyor. aptal bir falcı tarot kartlarına bakar ve şöyle der: "sana yakın biri ölecek ve bu sana çok para kaybettirecek." bunu duyan kişi takıntılı hale gelecektir. aklımıza bir tahmin geldiğinde, bilinçdışı da bundan etkilenir ve o şeyin olacağına dair bir eğilim ortaya çıkar. eylem gerçekleşmediği sürece, kişi rahatlayamayacak ve hatta korku içinde kalacaktır. o kişiye şöyle dedim: "eylemi gerçekleştir o halde. bir canlının yanında ölmesini izle ve bu sana çok para kaybettirsin. pencereleri kapat(yaz vakti ispanya'dan biriydi), sinek ilacı sık ve yanındaki bir sineği ölürken izle. böylece kehanetin ilk kısmı gerçekleşmiş olur. sonra bir kağıda beş euro yaz, yanına altı sıfır ekle, beş milyon olsun böylece. sineği bu kağıda sar ve göm. böylece sana yakın biri ölmüş olacak ve bu sana çok fazla paraya mal olacak." kehanet gerçekleşmiş oldu ve kişi bunu gördü, böylece de takıntı gitti.
toplumlar nasıl yaratılır? rüyalar vardır, sonra bu rüyalar şarkı olur, sonra şarkılar mit olur, sonra bu mitler yazılır ve yasalar oluşur. yani toplumun temelinde mitler vardır. toplumu ayakta tutan dinsel mitlerdir. mitleri farklı şekilde yorumlayabiliriz, her zaman mümkündür bu. onları yenileriz ve toplumu tehlikeye atmaz bu. ancak bu kurucu mitlere saldırırsak, toplum sarsılır çünkü siz temeli tehlikeye atmışsınızdır. toplumun temelindeki bir şeye saldırırsanız toplum da size saldırır ve sizi ölüme mahkum eder. oysa kurucu miti alıp yeniden yorumladığınızda toplum değişmeye başlar."
konuşmanın video kaydı için:
https://www.youtube.com/w...?v=S8U9ldNZPIk&t=309s
güncel Önemli Başlıklar