bugün

la casa de papel

son zamanların en çok konuşulan, üzerine en çok muhabbet dönen, popüler olmanın da ötesine geçmiş netflix dizisi.

uzun zaman boyu izlemedim tuttum kendimi ama bu neymiş arkadaş herkesin ağzında diyip açtım izledim en sonunda. "tokyo'nun götü len mq, berlin reyiz len mq, la casa de papel en birinci dizi len mq" geyiklerini bir kenara bırakıp adam akıllı bir eleştiri yazmak istiyorum. belki dizi izleme konusunda seçici davranan bu diziyi de izleyip izlememek arasından gidip gelen insanların fikir edinmelerine bir katkısı olur.

öncelikle ilk bölüm pilot bölüm olarak gayet başarılı, gelecek vadeden bir şeyler ortaya koyuyor. biter bitmez ikinci bölümü açıp izliyosunuz. zaten dizinin sürükleyiciliğine ve temposuna diyecek bir şey yok. vaktiniz varsa 2-3 gün içinde bitiriyorsunuz.

dizideki soygun fikrine gelelim çok orijinal bulanlar da var bir kaç filmden araklama olduğunu söyleyenler de. ben mevzu bahis filmleri seyretmediğim için bir şey diyemeyeceğim ama banka soymaktan daha mantıklı bir fikir gibi geldi.

dizinin sinematografisi, kameranın sürekli hareket etmesi ve sürekli odak değişikliği yaparak ortaya güzel görüntüler çıkarmaya çalışması başta çok yordu beni. sonradan ya alıştım ya da görüntü yönetmeni bunu daha az yapmaya çalıştı bilemiyorum. ama ilk 2-3 bölüm boyunca hep ilk filmini çeken ve kamerayla şov yapmaya çalışan, her sekansda alan derinliğini dibine kadar kullanan yönetmenleri hatırlattı bana.

kurgusu dizinin belki de en güçlü yanı. flashbacklar mükemmel kullanılmış. planın tamamını en başta size vermeyip dizi ilerledikçe sizin de soyguncularla birlikte öğrenmeniz çok hoş. ayrıca bazı hataların da planın içinde olduğunu zamanla görmek de güzel.

buradan da profesörün gerçekten çok zeki bir karakter olduğuna bağlayayım. hatta soyguncular arasında profesör ve berlin dışında zeka kırıntısı bulunan bir kişi bile yok nerdeyse. o kadar bariz hatalar yapıyor ki diğer soyguncular izlerken "off bu kadar da olmaz ya" diyorsunuz. bu da senaryonun zayıflığıyla ilgili tamamen.

senaryo dedik madem spoilerlı kısma geçeyim.

--spoiler-
--spoiler--
--spoiler--

Zekice kurgulanmış bir soygun nasıl berbat edilir? Darphanedeki soyguncuların hepsi mi dikkatsiz ve mal? Eğer öyleyse bu soyguna neden ve nasıl katıldılar?

Rehinelerin isyan ve kaçış girişimlerinin hepsi fasa fiso. soyguncuların önünde resmen bağıra bağıra konuşuyolar, planlıyolar bunları.

Monica gidiyo Denver'ın gözü önünde silahları değiştiriyo Denver görmüyo. Arturito denen oç sürekli birileriyle bir şeyler konuşuyo, içlerinden bir tanesi de tutup bu lavuğu bunlardan ayıralım bir şeyler karıştırıyo demiyo.

Rehineleri çatıya çıkarıp vurdurmaları da neyin nesiydi? Napmaya çalıştılar amaçları neydi? Cidden orada bir şey mi kaçırdım ben yoksa gereksiz ve saçma bir sahne miydi?

Karakterlerle ilgili de birkaç şey söylemek istiyorum.

Öncelikle tokyo. Bu kıza hasta olanları anlayamadım. Dizide bundan on kat güzel ve akıllı tonla kadın varken. Sevişme sahnesi var diye herkes tav olmuş kendisine. Tamam ilk iki üç bölüm ben de hımm alımlı kızmış dedim. Ama sonra gıcık kaptım amk aşüftesine. Planı berbat etmeye kalktı. Bir de sürekli aynı kısık gözle etrafı süzme hareketini yapmasına sinir oldum. Motorsikletle tekrar darphaneye girdiği sahneyse tam fiyasko askdlskdlkl.

Berlin, darphanedeki soyguncular içindeki en zeki ve işi bilen adam. Sayko hareketleri olsa da en mantıklı karakter de buydu benim gözümde. Sadece dizinin son sahnesinde kendi feda etmesi hem çok klişeydi hem de karakteriyle hiç bağdaşmıyordu. Ariadna da tokyo'dan güzel bence.

Moscow ve Denver. Baba oğul, dizideki gerçekten sevdiğim ve en gerçekçi karikatürize olmayan iki karakter. Moscow'un tokyo gibi bi aşüfte için canından olması hiç hoş olmadı. Denver'ın ağlaması da yürek dağladı.

Rio hiçbir işe yaramayan, sürekli sıkıntı çıkartan bir ergen. Bilgisayarları kurmuş iyi etmiş tamam ama darphanede bir sikime yaramadı kendisi.

Nairobi klişemsi bir hikayesi olsa da orijinal yanları olan ve tüm çirkinliğine rağmen samimiyeti ve iyi niyetiyle kendini sevdiren bir karakterdi.

Helsinki ve Oslo. Sessiz sakin, iş bitirici sırp askerler. Helsinki Berlin'in sadık askeri gibiydi. Sevdim bunları da. Oslo r.i.p.

ve El Profesör. Tamam zekisin eyv da karı kız uğruna güzelim soygunu piç ediyordun. Gerçi Raquel için ömrümü veririm de neys.

--spoiler--
--spoiler--
--spoiler--

Kısacası, iyi kurgulanmış olsa da senaryosunda yer yer boşluklar ve klişeler barındıran, orijinal bir iki karaktere sahip, sürükleyici ama efsane olamayacak izle, üzerine konuş ve geç dizisi. 7.5 dan 8. Raquel'in hatrına.