ayrıca, kimse atatürk'ü sevmek zorunda değildir. hatta atatürk'ün yerine humeyni'yi de sevebilir. bu kişini kendi tercihidir. saygı duymak zorunda da değildir ve "vay sen atatürk'ü nasıl sevmezsin ulan" şeklindeki çıkışmalar da anlamsız bir sinir şovudur.
yazının ana konusunda gelecek olursak;
benim gibi faşist, laikçi, atatürk'e saygı duyan birinin takdirini almışlardır bu beyanatları veren kızlar. takdirmi almış derken elbette fikirlerini takdir etmiyorum, sadece düşüncelerini açıkça, evirip çevirmeden cesaretle söyledikleri için takdir ediyorum. yoksa bu kızlarla belki de tek ortak noktamız aynı ülkede oksijen yakıyor oluşumuzudur.
hatta kızların medeni cesaretleri beni öyle etkiledi ki hafiften saygı duyuyorum kendilerine. zira gerçek düşüncelerini açık açık söylemek yerine "demokrasi, özgürlükler, eşitlik" lafları ardına sığınan o kadar çok şerefsiz varken böyle cesaret gerektiren çıkışlara tanık olmak beni etkiledi.
ancak, aklıma takılan iki hususa değinmek farz oldu. birincisi, kızlardaki tarihi ve kronolojik bilgi eksikliği madem düşüncelerinizin bir bölümünü savunurken kurtuluş savaşı, kuva-i miilliye vs. bahsedeceksiniz en azından bir bakında gelin! ne fecaat açıklamalardı onlar!
ikinci husus -ve belki de beni en çok düşündüren- ise siyah örtülü gencin "ingiliz mandası altında daha özgür" olurduk lafları idi.
resmen facia! tamam, atatürk'ü sevmeyebilirsin böyle bir zorunluluk yok olsa da saçma zaten! hatta atatürk'e saygı duymuyor nefret ediyor olabilirsin ve humeyniyi beğeniyor olabilirsin vs. vs. hepsine eyvallah da "ingiliz mandası altında daha özgür olurduk" lafı cidden çok düşündürücü. bu lafı yani "mandaclılığı": "ben türk'üm" diyen biri sarf edemez. zaten "ne mutlu türk'üm diyene sözü" de bu bayanın tuhafına gitmekteymiş, sanırım kanada vatandaşı olmasından dolayı...
esasında çok da kızmak yersiz, halen daha ümmet yapısından kopmamış ulus yapısını benimseyememiş insanların "manda ve himayeden medet umması" doğal. zira, bu tip insanlar için "alnım nerede secdeye değiyorsa vatanım orasıdır" mantığı geçerli olduğu ortadır.
bir diğer husus ise fatih altaylı kişisinin bu tip insanları neden ve nereden bulup getirdiğidir? bir ara bunu kanal d'deki 32. gün programını sunan m.ali birand da yapıyordu. işte, bir üniveriste amfisi ayarlanır, teknik sistem kurulur, taraflar bulunur (ki her iki düşünceyi savunan kesimin en azılısı olur bu kişiler) sonra horoz dövüştürür gibi insanlar o programda kapıştırlır. sinir harbinden başka bir şey değil vesellam!
ve yine bir başka husus da bu türbanlı kızların fikirleri sadece kendilerini bağlar. yani tüm türbanlılar atatürk'ten nefret ediyor, bütün türbanlılar hümeyni hayranı anlamı çıkarmak büyük bir genelleme yanlışıdır.
ayrıca, "manda ve himaye" üzerine ata'nın mecliste söyleyip nutuk'a aktardığı lafları "mandacı" arkadaşlara hediye ederim:
"Ecnebi bir devletin himaye ve sahabetini kabul etmek insanlık evsafindan mahrumiyeti, acz-ü meskeneti itiraftan başka bir şey değildir. Filhakika bu derekeye düşmemiş olanların isteyerek başlarına bir ecnebi efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez.
Halbuki Türkün haysiyeti ve izzet-i nefis ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa mahvolsun evladır! Binaenaleyh, ya istiklal ya ölüm!"