bugün
- kılıçdaroğlu'nun kuracağı partiye isim önerileri13
- albay kemal16
- jose mourinho53
- erkekler ne işe yarar8
- iq seviyesi yükseldikçe tanrı inancının azalması9
- magicovento24
- siyasal islamcıların aslında kötü olmaması18
- ateistlerin zeka seviyesi düşüktür18
- en çok sevişmek istediğin kimse11
- 1 haziran 2024 borussia dortmund real madrid maçı25
- arda güler10
- icardi190510
- jose mourinho nun fenerbahçe ye transferi13
- insanı zengin hissettiren şeyler8
- nihavend longa20
- fethullah gülen öldü mü sorunsalı13
- şu an ihtiyacım olan şey8
- true nickli yazar8
- bir erkeğe nasıl aşık oldunuz10
- uzun entry giren erkek12
- en objektif siyasi parti9
- sokak kedilerine örgütlü saldırı başlayacağı gün16
- türkiye akp lidir akp'li kalacaktır13
- kadir mısıroğlu'na bir söz bırak14
- amında oyalanmak istiyorum12
- anın görüntüsü9
- kizil kara16
- kadir mısırlıoğlu seven mhp'li sorunsalı15
- 1 metre 55 santim balonu ağzına alan kız12
- eskorta 220 bin lira gönderen adam9
- barbara palvin'in aldatılması15
- tecavüz ettiği kızlarını müge anlı da arayan baba18
- magicovento cesurluğu17
- aşkım kapışmak8
- erdoğan'ın mülteci sevdası19
- enes kanter'in cemaate 110 milyon dolar vermesi27
- beli açıp kot şort giymek10
- ahmet uğurlu16
- ismail kartal9
- sözlüğün en güzel kızından aldığım iltifat11
- ağızdan çiş kokusu gelmesi15
- sağlık bakanının suriyeli rakamları12
- fenerbahçe seneye sistemi yenebilecek mi13
- galatasaray'ın en son kırmızı kart gördüğü derbi10
- dinci zekası8
- cennette ergenliğe yeni giren eşleriniz olacak26
- ben 76 yaşındayım beni tahrik ediyorsun15
- avrupalılar niye mülteci istemiyor sorunsalı10
- sözlük kızları sözlük erkeklerine yazıyor mudur17
- pedofiller niye uyutulmuyor sorunsalı8
Atakan Yavuz - Dile ki Uzun Sürsün Yolculuğun
Hata Günlüğü, Ekim 2016
işte yol yine ikiye ayrılıyor. Ormanın içlerine doğru giderek çatallanıyor. Çocukluğundan beri seninle yürüyenler az sonra bırakacaklar ellerini. Önünde az yürünmüş, ayak değmemiş ya da herkesin olmuş pek çok yol var. Yollardan birini seçmen gerekecek. Eşikte, Holden Caulfield gibi kafanı kaşıyarak biraz düşünmen için vakit var tabii. Acele etmeye gerek yok. Bana sorarsan en az yürünmüş olanı, hatta hiç yürünmemiş olanı seç, demek isterim. Ama tecrübelerim iki konuda tavsiye almamak ve vermemek gerektiğini öğretti: Okunacak kitap, gidilecek yol. Bunun için şimdilik sadece “Dile ki uzun sürsün yolculuğun,”* diyeceğim. Dile ki hayretin ve merakın hiç azalmasın. Gençlik de hayret ve merakın bir terkibi değil midir?
Önüne parıltılı tercihler, ihtişamlı fikirler konulacak elbet. Önüne pek çok çağdaş put konulacak. Bunlar cahiliye dönemindeki müşahhas putlara benzemediği için tanımakta güçlük çekeceksin. Başarı, dirhem, ikbal, şöhret, ideolojiler... Dostoyevski’nin kimi sayfaları arasında karşımıza çıkan Lebedev tipi gibi kurnaz, içten pazarlıklı teklifler; seni baştan çıkarmak için Sirenler’in dayanılmaz ezgileri… “Tüm insanlığa ekmek götürdüğünü” iddia edenlerle “onları ekmekten mahrum bırakanların” farklı kılıklardaki aynı kişi olduğunu anlaman biraz zaman, biraz da roman alacak. Siyasî tarihimizde bunu göremediği için “gencölen” pek çok insanın erken ölümü kadar aldanarak ölmüş olmaları da üzecek seni.
Valizin kalbinden ağır olmasın
Nabzı atmayan pek çok fikir bulacaksın önünde. Bunlar seni tüy kadar hafif yapacaksa uzak dur, derim. Tüy kadar hafif olursan başkasının iradesine teslim edersin kendini, hep dua edersin rüzgâr kesilmesin diye. iradesini başkasının rüzgârına teslim edenin duası ne kadar etkili olur? Ama kuş kadar hafif olursan, bu defa rüzgâr bile duacı olacak senden. Öyle olursan konmak da göçmek de sana kalmış. (Ben bunu üzerine konduğum minicik bir Valery risalesinden öğrenmiştim.) Uçmayı öğrenirken aldığın yaralardır seni güzel gösterecek olan. Özgürce uçmanın da derinlere dalmanın da başka yolu yok.
ikbal, başarı, para… Bunlardan tiksin, diyecek kadar zaman sürgünü bir iptidai değilim elbet. Türkçenin tapusunun bir ucundan tutan Dedem Korkut da “Allah seni namerde muhtaç etmesin,” diye bitirmez mi hep sözlerini? En iyisi her konuda eskilerin mutedil hikmetine güvenmek, ne kimseye köle olacak kadar az ne de kimseyi köleleştirecek kadar çok istemek. Kimseye borcun olmayacak. Yakıtını kalbinden alan herkes gibi, valizin kalbinden ağır olmayacak.
Mükemmel beden, yoktur.
Başında “çok” sıfatı olan şeylerden uzak durmaktan zarar gelmez: “Çok Okunan”, “Çok Tıklanan”, “Çok izlenen.” Yani herkesin gittiği yoldan gitmezsen, bir şey kaçırmış olmazsın. “Çok Düşünülen” hariç, o çünkü az söyleyecektir, kendini gizleyecektir. Anlamın üzerine bir mum gibi titreyecek, sessizce aranıp bulunmak isteyecektir. Bazı yerlerde bulunmak, bazılarından da uzak durmak sana değer katacak.
O yaşlarda sana hâkim medya tarafından hep “ideal beden”, “ideal hayat” dayatılacak. Hep kusurların gösterilecek sana, sivilcelerin, endamın... Psikanalist Dr. Ramiz Bey’in üst perdeden ve uzman olmanın bütün iktidarıyla konuşması karşısında Hayri irdal nasıl dilsiz kalmış, “Ben deli değilim,” “Ben suçsuzum,” diyememişse senden de şahsiyetini yapan hasletlerinden kurtulmanı isteyecekler. Adının önünde “müşteri” kalana kadar yontacaklar seni. Bana sorarsan mükemmelliği dilemek şirk koşmaktır.
Herkesin hoşuna gitmeyi dileme bence. Sevimsizliğe razı değilsen tabii. Herkesi sevmek zorunda da değilsin, hem herkesi seversen dürüst olanları incitmiş olursun. Herkes tarafından sevilmeyi istemek marazi bir taleptir. Öyle olursa da seni gerçekten sevenlere haksızlık edersin. Ayrıca israftan da kaçınman gerekecek. Sevgiyi, Mayıs göklerini, ikindi sularını, demli çayın buğusunu, dostlukları, çınar gölgelerini israf etme sakın.
Başkasına aşikâr olan, kendine sır kalır.
Bu putlara inanan herkes daha çok görünmeni isteyecek senden. O zaman sana bir iç ses, sesler kesilince duyabileceğin bir gizli arkadaş gerekecek. Tam adımını atacakken, ensende soluğunu duyurarak, “Başkasına aşikâr olan, kendine sır kalır,” diyecek bir arkadaş. Kitapların kapağı altında senin onları uyandırmanı bekliyorlar.
Yanına ne alacaksın peki? Biraz inat, sabır ve metanet, “Bu da geçer ya hû” biraz. Uzun yol şarkıları, Attar alacaksın kuş dilini çözmek için. Değil mi ki senin de bir padişahın var. Uzakta. Onun için çıkmamış mıydın yola? Öyleyse Prens Mişkin budalalığı al biraz, Holden Caulfield’dan müdanasızlık, Hz. Ömer’den öfke. Cyrano’dan “istemem eksik olsun,” tiradını almayı unutma. Korkup titrediğin zaman hüdhüd sesiyle Hz. Ali’den dayanma gücü. Talep alacaksın, aşk, mağrifet, ve hayret elbet. Kuşlar bile padişahlarına giderken neler almışlar; sen bunları almışsın çok mu? Haksız eleştirililerden üşürsün diye, Şeyh Galib'ten Temmuz güneşi, can nuru koy çantana. Civanperçemi ve biraz tebessüm al tabii; hamakat karşısında gülüp geçebilmek için.
“Ne öğrenebilirsen öğrenmeye bak bilgelerden”
Özgürlüğü de çok abartıp üzerinde baskı hissetmeni istemem. Özgürlük gönül dinginliğinden, mutmain bir ruhtan başka nedir ki? “istemem eksik olsun,” diyebilenden daha özgürü var mı şu dünyada. Özerk olmayı da deneyebilirsin. Başarının, şunun bunun sırrını vermeye çalışanlara kulak asma sakın. Bu bir sır olsaydı paylaşmak istemezlerdi elbet. Sen kendi sırrını kendin bulacaksın. Senden zamanın ruhuna (Zeitgeist) uymanı da isterler; moda denilen o puta. Zamana uymak demek, ona boyun eğmek; ikbal karşısında çözülmek, kimliğinden soyunmak değil, zamana kendi varlığını sürekli hatırlatmaktır.
Görüyorsun ya, söz konusu gençlik olunca hemen gevezeleşiyor insan. Kendi gençliğini yoğurma zahmetini gösteremeyenler, başkasına gelince ne kadar kolay konuşabiliyorlar değil mi? Herkes kendi boşluğunu başkasının hayatıyla ne kolay dolduruyor.
Bana sorarsan bunların hiçbirine kulak asma. Kendi masalını, kendine ait kelimelerle, kendin inşa et. Yolda olduğunu unutmadan dilediğin kadar oyalan. Varacağın yeri küçük görenlere aldırma. Kendi seçtiğin yol verecektir seni sana.
Acele etme.
“Dile ki uzun sürsün yolculuğun/ Serüven dolu, bilgi dolu olsun/ Nice yaz sabahları olsun/ Eşsiz bir sevinç ve mutluluk içinde/ Ne öğrenebilirsen öğrenmeye bak bilgelerden”*
* Kavafis’in “ithaki” şiirinden
Hata Günlüğü, Ekim 2016
işte yol yine ikiye ayrılıyor. Ormanın içlerine doğru giderek çatallanıyor. Çocukluğundan beri seninle yürüyenler az sonra bırakacaklar ellerini. Önünde az yürünmüş, ayak değmemiş ya da herkesin olmuş pek çok yol var. Yollardan birini seçmen gerekecek. Eşikte, Holden Caulfield gibi kafanı kaşıyarak biraz düşünmen için vakit var tabii. Acele etmeye gerek yok. Bana sorarsan en az yürünmüş olanı, hatta hiç yürünmemiş olanı seç, demek isterim. Ama tecrübelerim iki konuda tavsiye almamak ve vermemek gerektiğini öğretti: Okunacak kitap, gidilecek yol. Bunun için şimdilik sadece “Dile ki uzun sürsün yolculuğun,”* diyeceğim. Dile ki hayretin ve merakın hiç azalmasın. Gençlik de hayret ve merakın bir terkibi değil midir?
Önüne parıltılı tercihler, ihtişamlı fikirler konulacak elbet. Önüne pek çok çağdaş put konulacak. Bunlar cahiliye dönemindeki müşahhas putlara benzemediği için tanımakta güçlük çekeceksin. Başarı, dirhem, ikbal, şöhret, ideolojiler... Dostoyevski’nin kimi sayfaları arasında karşımıza çıkan Lebedev tipi gibi kurnaz, içten pazarlıklı teklifler; seni baştan çıkarmak için Sirenler’in dayanılmaz ezgileri… “Tüm insanlığa ekmek götürdüğünü” iddia edenlerle “onları ekmekten mahrum bırakanların” farklı kılıklardaki aynı kişi olduğunu anlaman biraz zaman, biraz da roman alacak. Siyasî tarihimizde bunu göremediği için “gencölen” pek çok insanın erken ölümü kadar aldanarak ölmüş olmaları da üzecek seni.
Valizin kalbinden ağır olmasın
Nabzı atmayan pek çok fikir bulacaksın önünde. Bunlar seni tüy kadar hafif yapacaksa uzak dur, derim. Tüy kadar hafif olursan başkasının iradesine teslim edersin kendini, hep dua edersin rüzgâr kesilmesin diye. iradesini başkasının rüzgârına teslim edenin duası ne kadar etkili olur? Ama kuş kadar hafif olursan, bu defa rüzgâr bile duacı olacak senden. Öyle olursan konmak da göçmek de sana kalmış. (Ben bunu üzerine konduğum minicik bir Valery risalesinden öğrenmiştim.) Uçmayı öğrenirken aldığın yaralardır seni güzel gösterecek olan. Özgürce uçmanın da derinlere dalmanın da başka yolu yok.
ikbal, başarı, para… Bunlardan tiksin, diyecek kadar zaman sürgünü bir iptidai değilim elbet. Türkçenin tapusunun bir ucundan tutan Dedem Korkut da “Allah seni namerde muhtaç etmesin,” diye bitirmez mi hep sözlerini? En iyisi her konuda eskilerin mutedil hikmetine güvenmek, ne kimseye köle olacak kadar az ne de kimseyi köleleştirecek kadar çok istemek. Kimseye borcun olmayacak. Yakıtını kalbinden alan herkes gibi, valizin kalbinden ağır olmayacak.
Mükemmel beden, yoktur.
Başında “çok” sıfatı olan şeylerden uzak durmaktan zarar gelmez: “Çok Okunan”, “Çok Tıklanan”, “Çok izlenen.” Yani herkesin gittiği yoldan gitmezsen, bir şey kaçırmış olmazsın. “Çok Düşünülen” hariç, o çünkü az söyleyecektir, kendini gizleyecektir. Anlamın üzerine bir mum gibi titreyecek, sessizce aranıp bulunmak isteyecektir. Bazı yerlerde bulunmak, bazılarından da uzak durmak sana değer katacak.
O yaşlarda sana hâkim medya tarafından hep “ideal beden”, “ideal hayat” dayatılacak. Hep kusurların gösterilecek sana, sivilcelerin, endamın... Psikanalist Dr. Ramiz Bey’in üst perdeden ve uzman olmanın bütün iktidarıyla konuşması karşısında Hayri irdal nasıl dilsiz kalmış, “Ben deli değilim,” “Ben suçsuzum,” diyememişse senden de şahsiyetini yapan hasletlerinden kurtulmanı isteyecekler. Adının önünde “müşteri” kalana kadar yontacaklar seni. Bana sorarsan mükemmelliği dilemek şirk koşmaktır.
Herkesin hoşuna gitmeyi dileme bence. Sevimsizliğe razı değilsen tabii. Herkesi sevmek zorunda da değilsin, hem herkesi seversen dürüst olanları incitmiş olursun. Herkes tarafından sevilmeyi istemek marazi bir taleptir. Öyle olursa da seni gerçekten sevenlere haksızlık edersin. Ayrıca israftan da kaçınman gerekecek. Sevgiyi, Mayıs göklerini, ikindi sularını, demli çayın buğusunu, dostlukları, çınar gölgelerini israf etme sakın.
Başkasına aşikâr olan, kendine sır kalır.
Bu putlara inanan herkes daha çok görünmeni isteyecek senden. O zaman sana bir iç ses, sesler kesilince duyabileceğin bir gizli arkadaş gerekecek. Tam adımını atacakken, ensende soluğunu duyurarak, “Başkasına aşikâr olan, kendine sır kalır,” diyecek bir arkadaş. Kitapların kapağı altında senin onları uyandırmanı bekliyorlar.
Yanına ne alacaksın peki? Biraz inat, sabır ve metanet, “Bu da geçer ya hû” biraz. Uzun yol şarkıları, Attar alacaksın kuş dilini çözmek için. Değil mi ki senin de bir padişahın var. Uzakta. Onun için çıkmamış mıydın yola? Öyleyse Prens Mişkin budalalığı al biraz, Holden Caulfield’dan müdanasızlık, Hz. Ömer’den öfke. Cyrano’dan “istemem eksik olsun,” tiradını almayı unutma. Korkup titrediğin zaman hüdhüd sesiyle Hz. Ali’den dayanma gücü. Talep alacaksın, aşk, mağrifet, ve hayret elbet. Kuşlar bile padişahlarına giderken neler almışlar; sen bunları almışsın çok mu? Haksız eleştirililerden üşürsün diye, Şeyh Galib'ten Temmuz güneşi, can nuru koy çantana. Civanperçemi ve biraz tebessüm al tabii; hamakat karşısında gülüp geçebilmek için.
“Ne öğrenebilirsen öğrenmeye bak bilgelerden”
Özgürlüğü de çok abartıp üzerinde baskı hissetmeni istemem. Özgürlük gönül dinginliğinden, mutmain bir ruhtan başka nedir ki? “istemem eksik olsun,” diyebilenden daha özgürü var mı şu dünyada. Özerk olmayı da deneyebilirsin. Başarının, şunun bunun sırrını vermeye çalışanlara kulak asma sakın. Bu bir sır olsaydı paylaşmak istemezlerdi elbet. Sen kendi sırrını kendin bulacaksın. Senden zamanın ruhuna (Zeitgeist) uymanı da isterler; moda denilen o puta. Zamana uymak demek, ona boyun eğmek; ikbal karşısında çözülmek, kimliğinden soyunmak değil, zamana kendi varlığını sürekli hatırlatmaktır.
Görüyorsun ya, söz konusu gençlik olunca hemen gevezeleşiyor insan. Kendi gençliğini yoğurma zahmetini gösteremeyenler, başkasına gelince ne kadar kolay konuşabiliyorlar değil mi? Herkes kendi boşluğunu başkasının hayatıyla ne kolay dolduruyor.
Bana sorarsan bunların hiçbirine kulak asma. Kendi masalını, kendine ait kelimelerle, kendin inşa et. Yolda olduğunu unutmadan dilediğin kadar oyalan. Varacağın yeri küçük görenlere aldırma. Kendi seçtiğin yol verecektir seni sana.
Acele etme.
“Dile ki uzun sürsün yolculuğun/ Serüven dolu, bilgi dolu olsun/ Nice yaz sabahları olsun/ Eşsiz bir sevinç ve mutluluk içinde/ Ne öğrenebilirsen öğrenmeye bak bilgelerden”*
* Kavafis’in “ithaki” şiirinden
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar