bugün

bir gün öleceğimiz gerçeğiyle yaşamak

kimsenin sikine takmadığı tek gerçek.

siz zamanında yani gençliğinizde bu olayı hiç düşünmeyip kafa yormayıp, varsa bir ahiret için hazırlanmazsanız, ölüm anı gelmeye yakın başınıza şöyle bir olay gelir.

ölüm/ölü yalnızlığı.

ilerlemiş yaşınızdan dolayı hastaneye aileniz tarafından terk edilirsiniz. orada ölümü beklersiniz. orada yalnızsınızdır. eğer yüklü serveti olan bir moruk değilseniz kimsenin sikinde olmazsınız. o ana kadar hiçbir zaman olmadığınız, hissetmediğiniz kadar yalnızsınızdır. bunun tadının ölümden çokta farklı olmadığını düşürsünüz. çünkü yalnızken, bu yalnızlıkta insan zaten yaşamaz. ölüdür aslında. en sonunda soğuk hissedilir. tarif edildiği üzere tüm vucudunuzu bir pamuk ve bu pamukların iğneli bir sopaya, dala bağlı olduğu bir an. ardından güçlü bir kimse -azrail- gelip bu sopayı çekiyor. o iğneli sopa pamuklu etten ayrılıyor. ne kadar acılı olacağını tahmin edemezsiniz. ruh işte böyle çekilecek ve insan yaratıldığı toprağa dönecek. bilmiyor, düşünmüyorduki bu zat hiç bunları. birgün yalnız kalıp, ölüm/ölü yalnızlığı çekeceğini...

hiç aklına getirmedi kabirde tek başına terk edileceğini... orada tamamen yalnız kalacağını...

o hep nefsine ve insanlara hoş gösterilmiş olan şeylerle vakit harcadı. am göt kovaladı, zina yaptı, helal haram demeden para kazandı, 3 kurusluk dünyalık için milyarlık ahiretini yaktı ama dünyada bunu vakti gelmeden düşünemedi.

ama ayrılacağı son anlarda bu gerçek kendisine artık geldiğinde korku ve endişe işte o zaman başladı. fakat artık iş bitti. o saatten sonra insan için dünyada yaptıkları vardır. yaptıysa iyilikerini görür, iyilikleri yoksa dehşetli azabı yaşayacağı cehennemi görür. elbette kabir azabını en şiddetli haliyle yaşar.

insanlar bugün bile ufak şeylerin hesabını yaparken bile nasıl bir endişe ve heyecan içindeler. ama onlarınkisi dünya hevesi. asıl hesabı o korkunç ortamda nasıl vereceğini hiçbir saniye bile düşünmezler.