bugün

fenerbahçe nin süleyman seba ya küfür etmesi

Öncelikle bir Beşiktaşlı olarak,Fenerbahçe taraftarı adına utandığımı söylemek istiyorum. Fenerbahçeli futbol teröristleri tarafından linç edilmeden önce Fenerbahçeli avunmalarından bir kaçını sıralayayım,Fenerbahçeli arkadaşlarım bu yazılanlardan daha yaratıcı bir bahane bulabilirler ise yazıya editlerim.

1-Beşiktaş taraftarı değil miydi? Süleyman Seba'yı küfürlerle istifaya zorlayan.

Söz konusu küfür "siktirol git seba,siktirol git."

Bir Beşiktaşlı olarak kesinlikle desteklemediğim bir davranış olmasına karşı, 1984-2000 yılları arasında kesintisiz başkanlık yapmış bir beyfendinin taraftar ile böyle münakaşalarının olmasını doğal buluyorum. (kesinlikle yanlış olduğunu belirttim.)Yöneticiye edilen küfürleri,her taraftar grubu arasıra,kesinlikle yanlış,kendi yönetimlerine tepkilerini bu şekilde dile getirmiştir.

2-Ancak bu beste Süleyman Seba hayatta iken,hatta Beşiktaş başkanıyken yapılmıştı.Ve Beşiktaş taraftarının Ali Şen'e küfür etmesi sonucu yapılmıştı.

Arkadaşlar öncelikle bir ayıbı bir ayıpla örtmek,yazının sonunda yazacağım,gelecekteki başka bir ayıbı doğurmak zorundadır bu böyledir yani.Ayrıca kesinlikle Beşiktaş taraftarının sayın Ali Şen'e küfür etmesinin sebebini bizzat Ali Şen'den alıntılıyorum. (Küfür yanlıştır.)

“Jes Högh, Alborg takımından oynuyordu. Ben de ikinci defa Fenerbahçe Başkanı olunca kaptanımız Alparaslan’ın yerine liberoya Fenerbahçe futbolcu bulamıyordu. Arkadaşlarımla birlikte libero arıyorduk ve bulduk. 1-2 oyuncu bulduk ve Danimarka Milli Takımı’nda oynayan Mark Lipper’i almak istedik. Ben de Milli Takım’da Makedonya’ya karşı oynanan maçta izledim. Sonra Mark Lipper, West Ham’a gitti. Fakat onun yanında oynayan tanınmamış, yurt dışına hiç çıkmamış bir futbolcu var. Adı da Jes Högh. Bunu görünce Danimarka Milli Takımı’nın Kopenhag’a yakın bir otelde yaptığı kampa gittim. Teknik Direktör Nielsen’di. Onunla görüştüm ve futbolcuyla yarım saatte işi bitirdim. Daha sonra onun oynadığı Alborg takımının Başkanı da benim dostumdu. Onunla da işi bitirdik. Sonra Beşiktaş’ın antrenörü Daum’a, daha önceden çalıştırdığı Köln’de Yönetim Kurulu’nda görev yapan Danimarka asıllı Alman yönetici; “Fenerbahçe’nin verdiği paradan daha fazlasını verin, alırız” diyor. O zaman Genel Sekreter olan Serdar Bilgili, Danimarka’ya gidiyor ve otelin barında Högh’ün menejeri, Serdar Bilgi ve Daum konuşuyor. Benim arkadaşım da cep telefonunu barda açıyor ve ben de Levent’teki evde onların ne konuştuğunu dinliyorum. Film gibi. Arkadaşıma Serdar Bilgili’ye telefonu vermesini söyledim. Ben de “Serdar, bütün konuşmalarınızı dinledim. Daum, şu anda kulüp başkanına ‘Beşiktaş, daha fazla para verecek’ diyor” dedim. Serdar Bilgili, bunu benden duyunca “Bütün konuşmamız şu anda bitti, şimdi başkanıma haber vereceğim” dedi. Sonra Süleyman Seba, rahmetli Şadan’ı arıyor ve “Bizimkiler şöyle konuşma yapmışlar, sen anlaşmışsın, anlaştıysan derhal çekiliyoruz” diyor. Ben de “Biz anlaştık” diyince hemen çekildi. Bundan 4 gün sonra Çarşamba günü TFF, Ankara’da toplandı ve 3’ten fazla yabancı futbolcuya müsaade etmeyeceklerini söylediler. Biz de Everton’ın Başkanı ile Amokachi için anlaşmıştık. 5’te transfer bitiyor. Yönetim Kurulu Toplantımız devam ederken bu karar çıkınca Ertuğrul Hataylı, “Everton Başkanı, Amokachi için telefon bekliyor. Beşiktaş istiyormuş, istersen 2 saat sonra arayalım, zaten transfer bitiyor” dedi. Ben de “Öyle bir şey olur mu? Amokachi büyük futbolcu. Beşiktaş dostumuz. Derhal Beşiktaş’a verilmesi için arayın, söyleyin. Biz kesin alamıyoruz. Beşiktaş’ın Amokachi’yi transfer etmesi için daha 2 saat var” dedim. Süleyman abi bundan dolayı çok mutlu oldu ve çok teşekkür etti. Amokachi’nin de Beşiktaş’a transferi böyle oldu.1996-97 sezonunda Gençlerbirliği maçında Maç başlamadan küfürler olmuştu. Ama Beşiktaşlı taraftarlar, bu transferlerin iç yüzünü bilmiyorlardı. Ama öğrendikten sonra benim lehime de tezahüratlar yaptılar. Olabilir, bilmiyorlardı. Süleyman abi ve Recai Paşa maçın başında tribüne gittiler. Centilmenlik, terbiye, saygı bu. Süleyman abi ile bir sürü hatıram var, herhalde bir numaralı olan da budur” dedi.

Şimdi sayın Süleyman Seba'yı tanımayan küçük arkadaşlarımız için;
---------------> https://www.youtube.com/watch?v=E-rFShbMYIg

Süleyman Seba 88 yıllık hayatında saygı, sevgi ve beyefendilik çizgisinden bir santim bile kaymayan bir insandı,sayın küçük arkadaşlarım. Hayatını Beşiktaş'a adamış,Beşiktaş ile yatmış.Beşiktaş ile kalkmış bir zat idi.

Çok önemli bir lafı vardır. "Bugün sizi alkışlayanlar zamanı gelince sizi başka türlü alkışlarlar.".Öncelikle ben bir Beşiktaşlı olarak Seba'dan özür diliyorum. Kıymet bilmedik ancak 110. Yıl kutlamalarında kendilerinin gönlünü aldık.

--------------> https://www.youtube.com/watch?v=-moJX3quDSM

Böyle saygıdeğer bir zatın arkasından söylenen binlerce güzel şey var. Bunların en güzelini sayın Aziz Yıldırım söylemiştir.

"Bazı şeylerin kıymetini yaşarken bilmeniz gerekir. Süleyman abi gibi bir büyüğüm olduğu için her zaman onur duydum."

Son olarak buradan Fenerbahçe taraftarına sesleniyorum. Önce Moskova maçında,süresiz olarak sonrasında derbide takımınız öndeyken Sayın Süleyman Seba'ya küfür etme gafletinde bulundunuz. Süleyman Seba'ya küfür eden arkadaşlar şunu iyi bilmelidir ki, O şerefinin, ahlakının, dürüstlüğünün zekatını verse,siz ahlak yoksunlarına hatta sülalenize yeter.Yazının başında söylediğim gibi,ayıp ayıpla örtülmez.Ancak iki gün sonra Beşiktaş seyircisi ;

" taraftarsın sen
çekersin cefa
mezarını sikiyim sefaaa"

şeklinde bağıracak bundan da yeni tartışmalar çıkacak.Artık nasıl olursa olsun,medenileşelim diye temenni ederek bitiriyorum.

"Herkesi bir zaman için aldatabilirsiniz, Bazı kişileri her zaman aldatabilirsiniz, Ama herkesi her zaman aldatamazsınız!"
-Süleyman SEBA

Edit : Çok güzel bir mektup olduğu için feyyaz uçarın mektubunu iliştiriyorum. Okuyun.

"Ayda yılda bir gelirdi. Yeter de artardı bu geliş. Hepimizi karşısına alır, lafını ortaya söylerdi. Unutulmayacak sözler miydi yoksa onun sözleri mi unutulmazdı, anlamazdık. Sık değiştirmediği kahverengi ceketinin üst cebindeki mendili hep biz kirletirdik. ya akan burnumuzu ya da kaçan gollerin ardında döktüğümüz gözyaşlarımızı silerdi o mendil. Çocuktuk işte... ama büyük başkan bizi adam yerine koyar o şanlı formayı ısrarla bize giydirirdi. Adalelerimiz gözüksün diye kısa tuttuğumuz şortumuzu ve malzemeci Ahmet abimizden "ne eeedecen" deyip verdiği tozlukları giyip, çivili kramponlarımızı da yandan bağladığımızda hakikaten koca adamlar gibi dururduk. Aslında bizi adam yapan o formaydı. "Şeyini şey yaptınız" dediğinde biz neyi kastettiğini bilirdik. Lafını kısa keser, söylediğini de unutmazdı. Belki de hiçbir şeyi unutmadığı için unutulmaz olacak sayın Seba. Ekranı da pek sevmezdi. Ne önünü ne de arkasını. Onu yazmak o kadar zor ki... niye ki bu çabam? Onu altın harflerle yazan tarihten daha iyi anlatamam ki... Ben, Metin-Ali'nin Feyyaz'ı, Rıza'nın ön direk takipçisi, Şifo'nun pas duvarı, Les Ferdinand'ın çapraz koşucusu, Samet abinin kibarı ben... Seni o aramıza giren herkesten çok seviyorum ve biliyorum ki sende bu başına buyruk, inatçı evladını seviyorsun... Gitme büyük başkan sakın gitme... Çünkü ben sana gelemedim..."