bugün

emrah serbes

#28656069

Lise yıllarımda okuduğum behzat ç kitapları, dizi ve erken kaybedenler'den dolayı beslediğim sempatiyle kendisi hakkında şunları yazmış olsam da ciddi anlamda eleştirilmesi gereken yazar, eleştiriliyor da zaten.

Twitter trollü Bilal Tekintüre "emrah serbes para kazanıp tek kaynağı olan buhranı / varoluş sancısını kaybedince zengin solcu abi prototipine dönüşen 1 sık kapalıdır." derken abartmış olsa da bunda bir gerçeklik payı yok değil.

--spoiler--

eri gelir, çok basit olaylar bile insana hayatındaki bazı şeyleri sorgulaması gerektiğini fısıldar. evet, fısıldar, bağırmaz. duymak için dinlemek gerekir. işte emrah serbes'in hikâyesi tam olarak böyle fısıldayanlardan. ama ben önce fehmi'nin hikâyesini anlatacağım.

lisede, futbolla ilgilenip beynimi çöpe attığım o karanlık yıllarda her hafta hocalarla maç yapardık. herhâlde hayatımdaki en büyük sıçramalardan birini futbolun ne kadar saçma olduğunu anlayarak yapmışımdır. zaten o zaman bile sıkılırdım, ama futbol sevmiyorum diyenler komik bulunurdu ve ben de oynardım işte. şu ülkede doğup büyüyen herkes gibi özgüven sıkıntısı çekiyordum galiba. benimle birlikte maçlara fehmi adında bir çocuk gelirdi, gerisi göbekli hocalardan oluşurdu kadronun. çocuk diyorum ama fehmi benden birkaç sınıf büyüktü, neredeyse ağbi'ydi yani. ve fehmi hocaların gözdesiydi. futbol yönünden değil, komik bulunurdu sadece. okulda birilerine sataşır, şaka yapar, dalga geçer hocalar da buna bayılırlardı. sonra zamanla işler yön değiştirdi. her zaman öyle olur. fehmi hocalarla da dalga geçmeye başladı, birkaç hoca destekledikçe daha da abarttı falan ve en sonunda hocalar kızıp yolladı ve bir daha da ne maça çağırdılar ne de okulda samimi davrandılar.

şu bayat hikâye, eminim çok tanıdık gelmiştir. hayatımda şuna benzer olayları defalarca gördüm: birilerini döven oğlunu "ee erkek adam benim oğlum, dayak mı yeseydi?" diyerek pohpohlayan babanın sonradan sürekli kavga eden oğluna kızışında da, öğretmen öğrenci ilişkisinde de, bugün hepimizin gözü önünde cereyan eden siyasi olaylarda da fehmi'nin başına gelenleri gördüm.

tahmin ettiğiniz üzere buradaki fehmi de, emrah serbes.

öncelikle duruma bakalım; sözlükçülerin çoğu tarafından tespit edilmiş bir durum var: "emrah serbes bozdu. öyle böyle bozmadı; önünü alamadı bozdu." emrah serbes bozdu mu hakikaten?

bence bu bozmak değil, sadece dozu arttırdı. en çok sevildiği gezi zamanında da böyleydi, ilk yazdığı şeylerde de bu arabesk ruh yatıyordu. peki dozu niçin arttırdı? çünkü buna mecburdu.

mizahın çıkmazı bu mecburiyeti çok güzel anlatıyor bence. mizah kendi başına aykırı bir şey ve aykırılık sabit kalamaz. bundan on yıl önce aykırı olan şeyler bugün aykırı değil. eğer başarılı olmuşsa aykırı olma durumu, zamanla normalleşiyor. bu yüzden onun bir üst seviyesinde aykırılık yapmak gerekiyor. haliyle yeri geliyor erdil yaşaroğlu'nun sapıkça karikatürü deniyor, yeri geliyor zaytung'un yaptığı terbiyesizlik deniyor. sıradan olan şey komik olamıyor, sıradan olmamak için de aykırı oluyorlar.

mizah için geçerli olan durum emrah serbes için de geçerli. "recop tazyik gazdoğan" derken "emrah yine iyi sallamış" deniyordu, "memleketin anasını meyve suyu içenler sikti" derken "döktürüyor" deniyordu, "ruh hırsızları! hatıra hırsızları! at hırsızları! kuş hırsızları! amına kodumun hırsızları! üçüncü köprünün adını da bilal erdoğan köprüsü koyun…” derken "cumhurbaşkanlığına adaylığını koy oy verelim" deniyordu. evet, ne yazık ki bunları söyleyen ve bunları söylediği için bol bol övülen şahıs bir edebiyatçı. ya da en azından edebiyatçı olma iddiasında.

evet, emrah serbes edebiyatçı olma iddiasında. ben yaptığı şeyin edebiyat olduğunu düşünmüyorum. bundan 1,5 yıl önce erken kaybedenler başlığına "sorun emrah serbes gibi bir yazarın olması değil, her ülkede var böyle yazarlar. sorun emrah serbes'in eserlerinin bu kadar çok tüketilmesi ve ülkenin sayılı edebiyatçılarından olarak görülmesi" minvalinde bir şeyler yazmıştım. bugün hâlâ bu fikrimin arkasındayım. emrah serbes'i bu şekilde eleştirebiliriz. peki bu kadar çok tüketilmesini, bu kadar çok sevilmesini, yani asıl sorunu nasıl çözeceğiz? kim hatalı? sanırım cevap "emrah serbes bozdu" diyenler. yazının girişindeki "yeri gelir, çok basit olaylar bile insana hayatındaki bazı şeyleri sorgulaması gerektiğini fısıldar." cümlesini yazarken bunu düşünmüştüm.

nasıl ki fehmi tek başına suçlu değildi, onu pohpohlayan, gazlayan hocalar onun kadar (hattâ ondan daha fazla) suçluydu, emrah serbes olayında da onu pohpohlayan kitlenin suçu yadsınamaz bana kalırsa. ama nasıl hocalar kendisinde hiç suç aramamışsa, emrah serbes'i suçlayanlar da kendinde hiç suç aramıyor. emrah serbes'i yaratan sizlersiniz. emrah serbes onay devamlılığı sağlayabilmek adına çıtayı her daim arttırmak zorundaydı. yine çıkıp recop tazyik gazdoğan deseydi bir program daha götürürdü. yine çıkıp "son para bükücü bilal" deseydi güzel denirdi. ama emrah serbes için yeterli değil bu. "üstat yine döktürmüş!" denmeli, adı twitter'da gündem'in en tepesinde yer almalı. neden bunu istiyor sizce? çünkü daha evvel bunu yaptığında işe yaradı. bugünün emrah serbes'ini yaratanlar "emrah bozdu" diyenler. yani büyük oranda sizlersiniz. amacım birilerine parmak sallamak değil, ciddi anlamda ülkenin içine düştüğü en temel probleme karşı duyduğum rahatsızlığı dile getirmek. sadece emrah serbes'le sınırlı değil bu. enver aysever gibi en sığ üniversite öğrencilerinden bir adım dahi ileride olmayan şahısları sadece aykırı olduğu için kanaat önderi hâline getiren bir kitle var. sadece muhalif olmanın ekmeğini yiyorlar. şimdi bu yandaşlık değil mi hakikaten? immanuel tolstoyevski hacamat için "ben onlara komik olamazsınız demiyorum, mizahçı olamazsınız diyorum." demişti; oysa bugün penguen'in hacamat'tan ne farkı var? gezi'dekileri eleştirebilirler mi? çıkıp gezi'deki kitleyi eleştiren tek kişi olan okan bayülgen'e neler yapıldığını gördük (kendisini hiç sevmem, ama gezi ile ilgili tespitleri gayet yerindeydi bana kalırsa; bunu da yerinde gözlemlemiş biri olarak söylüyorum). "edebiyat bir güruha sırtını dayayıp, onların karşısındakileri yerden yere vurma işi değildir" diye en az yirmi kez yazdım sanırım sözlüğe.

emrah serbes ve enver aysever gibi isimler, akp'den en az nagehan alçı ve abdülkadir selvi kadar faydalanıyor. bugün akp'yi övmek ne kadar ekmek getiriyorsa, akp'yi yermek de o kadar ekmek getiriyor. temsilci edebiyatçı olabilir mi? edebiyatçı hem gezi'dekileri eleştirir, hem akp'ye oy verenleri.

bugün edebiyatla ilgilenen kişi sayısı oldukça fazla. en azından internette, benim dahil olduğum ağda kitap okumayan kişi sayısı çok az. ama edebiyattan ne kadar anlıyorlar? bu sert bir eleştiri olacak ama anlayan kişi sayısı okuyandan çok daha az. emrah serbes'in kitaplarının çok satmasının iki sebebi var bana kalırsa:
1) ihtiva ettiği ortalamalık. söz gelimi kendisi geçerken yanmadığı için lambayı kıran karakterin arabeskliği. hiçbir derinlik barındırmıyor ve her şeyi kör göze parmak sokarcasına dile getiriyor.
2) bahsettiğim şekilde aykırılıklar yaparak toplum tarafından onaylanması, popülist tavrıyla iyice adından bahsettirmesi. bu madde çok trajik. bugün albert camus ve franz kafka en çok adı anılan yazarlardan. anlaması çok zor isimler değiller, ama bahsettiğim kitlenin onları anladığını sanmıyorum. bunu çok güzel örnekleyen bir şey gördüm twitter'da: biri bir camus fotoğrafı paylaşmış ve "işte hayran olduğum adam, acaba ne düşünüyordu o anda?" yazmış. sonra da devam etmiş: "tüm kitaplarını defalarca okudum!" camus düşüş'te * kör birini karşıdan karşıya geçirdiğini anlatır. karşıya ulaştıklarında başından şapkasını çıkarır ve kör adamın önünde eğilir. adam kördür, camus niçin böyle bir selam vermiştir? evet, camus gösterini tamamlamıştır. sanırım şu kısmı okuyup da twitter'da o fotoğrafı paylaşmak ve o yazıları yazmak için camus'nun hiç anlaşılmamış olması gerekiyor. keşke istisna olsalar, fakat çoğunluk böyle.

işte emrah serbes bu tarz aykırı çıkışlarla onay aldığı için iyi yazar olarak isim yaptı. okuyanlar ne yazık ki okudukları şeyleri hiç anlamıyorlar. geçenlerde sözlükte hem orhan pamuk'u hem de emrah serbes'i sevdiğini ve bunun çok normal olduğunu söyleyen biriyle sohbet etmiştim. ikisini aynı anda sevebilmek için orhan pamuk'u hiç anlamamış olmak gerekir; sadece kara kitap'ta bile emrah serbes tarzı roman yazanları yerin dibine sokar pamuk.

emrah serbes kötü bir yazar. sırf muhalif olduğu için popüler olmuş, çoksatar listesinin tepesinde yer almış bir yazar. emrah serbes yeni kötü yazar olmadı, hep böyleydi. bu dört yaşındaki ilgi çekmek isteyen çocuk hâlleri (yazarlığı bıraktım, artık patates soyacağım) bence hakkı; bu şekilde ilgi aldı hep. emrah serbes bir yazarın koşmaması gereken pistte koşuyor. zaten edebiyatla da pek işi yok gibi. ama iğne-çuvaldız ilişkisini de gözden geçirmek gerekiyor bana kalırsa.

bir de samimiyet konusu var. hüseyin çelik bir seçimden sonra çıkmış konuşuyordu. hangi seçim olduğunu hatırlamıyorum. boks maçlarından örnek veriyordu, chp için "oynayamayan gelin yerim dar dermiş" diyordu. sıradan bir anadolu kıraathanesine gitseniz, sıradan bir akp'li ne diyecekse hüseyin çelik de onu diyordu. üstelik hükümet sözcüsüydü. bu tesadüf olamaz: en "ortalama akp'li" milletvekili, sözcü. insanlar kendisini ve olmak istediği şeyi görmeyi sever. akp'liler hüseyin çelik'i gördüğünde ekranda kendini görüyordu ve çok samimi buluyorlardı. hüseyin çelik de bu hesapla sözcü seçilmişti. çelik, onlara "siz haklısınız, akıllsınız, kesinlikle yanılmıyorsunuz. bakın devletin tepesinde sizin gibi birileri var!" diyordu. emrah serbes'in samimi bulunmasını da bu olaydakinden farklı görmüyorum. kaba, cinsiyetçi, sokak ağzıyla konuşuyor, kendisini izleyenler gibi. bu yüzden de samimi bulunuyor

--spoiler--

https://eksisozluk.com/entry/54479961