namus kavramı, toplumsal-toplu yabancılaşmanın şahikası kavram. insan oğlu, fiilinde namussuz iken, ifadesinde namus başının tacıdır.
üretirken "hırsız", tüketirken "bencil". filozofide, edebiyatta sanki "doğru".
istismar edilirken mağdur, her an istismarın peşinde perestiş.
mülkiyet illetiyle malul insanın namuslu olması beyhude bir bekleyiş.
sarter hepimiz katiliz derken bunu yansıtıyordu.
yalanı "beyazlaştıran" kurnaz bir tilkidir insan.
avlanırken, avcı ihtirasıyla yanar tutuşur.
savaşı "haklı savaşlar" mertebesinde bilince kazıyan bir canlının masumiyeti, namusu gösterişten ibaret.
kadını namuslaştıran zihin; kadını, etini parayla alan satan aynı insandır.
kainat beter cangıldır. beşer beşerin pususu.
iyi-güzel firari mi peki?
namus yalan mı?
insanlığa emanet bu kavramlar, hiç bir zaman asıl ifade ettiği manada var olmadı. ilişkilerde kurduğumuz bu yapıntı ifadeler; her sahip olduğumuzu sandığımız bir anda; bir gölgelikte yine ona ihanet ettiğimiz ifadeler-kavramlardır.
insan kendine yabancılaşmaya meyyal niteliklerden kurtularak, en az namussuz olduğu bir manada hayat sürecektir daima.
hayvan diyerek tefrik ettiğimiz canlılar ne kadar masum ve "namus" sahiibiyse, o canlıyı kendinden ayrı vasıflandıran "insan" o kadar masum, o kadar namus timsalidir.
maneviyat bu alemde, en masuma yakın dengeyi hakim kılmak için, yine bir insanlık icadı.
insan namussuz olabildiği için, ara sıra namusu arar; ihtiyaç duyar ona. bu arayış; günahlarından arınma temsilidir; o da becerebildiği kadar.
namütenahi eşitliğin hayal olduğu bir alemde, serapa namus, daima seraptır.