bugün
- true bekarsa ispatlasın9
- fettullah gülen'in ölmesi22
- fenerbahçe amblemindeki ot8
- yaya geçidinde kendini yola atan alman15
- sözlükteki en sapık 10 yazar11
- ölen arkadaşın karısının seksi olması9
- sokak hayvanları uyutulacak44
- namaz kılan kemalist fayda görür mü11
- icardi190516
- kızlar kendi aralarında ne konuşuyor14
- dinci geri zekalılar ile insanlığın mücadelesi17
- online 28 yazar şu an ne yapıyor16
- neden yazarlık yapıyorsunuz15
- bir kadın nasıl susturulur27
- 24 mayıs 2024 panathinaikos fenerbahçe beko maçı11
- türk kızlarındaki zenci merakı15
- istanbul'a taşınmak isteyenler için tavsiyeler9
- menzilcilerin gay gay hareketleri13
- bir kadına söylenebilecek en güzel iltifat19
- iremga'yı taşlamak17
- mert hakan yandaş20
- türkiye fakirse halk neden obez37
- dünya türkiye'nin neyini kıskanıyor16
- lise eteğini saklayan hatun13
- karşı cinste çekici gelen özellikler14
- yazarların bugün içtiği sigara sayısı16
- putine bir savaş taktiği ver12
- ideal erkek boyunun 195 olması16
- ameliyatla erkek oldum soruları alayım19
- rüyada olduğunu fark etmek8
- zalbert kızsa kanıtlasın11
- hayırlı cumalar9
- türk kızları neden gülümsemiyor14
- biontech aşısı olan insan9
- kitap okumanın zararlı ve gereksiz olması9
- iran cumhurbaşkanının cennete girişi12
- türk erkeklerindeki iğrenç detaylar15
- beşiktaş ın fenerbahçe yi geçmesi12
- 23 mayıs 2024 beşiktaş trabzonspor maçı19
- e f e8
- aydinoglu bombala21
- bir erkek nasıl rahatlar15
- kocaeli de asansöre sıçan adam8
- 6 ayda yazılımcı olmak10
- mecidiyeköy metrosunda intihar eden kız10
haydar ergülenden neyse üzerine belki de en iyi tanım.
"neyse" demek iyidir, 'bu da geçer' demek gibidir, geçmez, herkes bilir geçmediğini, geçmiş gibi yapılır. bazen "gibi yapmak" da iyidir, bazen öyledir, bazen geçer, hiçbir zaman geçmez. insan 'neyse' demeyi hayli geç öğrenir, belki de geç değildir, tam vaktindedir. kimi bunda bir olgunluk bulsa da, bulunan şey zorunluluktan başka bir şey değildir. uzatacak ne var, insan 'neyse' demeye başladığında, "ne sabahtır bu mavilik ne akşam" duygusunun da, yavaş yavaş ondan geçtiğini kabul etmeye de başlamış demektir. ikindinin akşam alacası dediğimiz o garip vakte değdiği yerdedir. hiçbir şey "neyse"demenin niye bunca dokunaklı olduğunu o ıssızlık anı kadar iyi anlatamaz. sizin de "neyse" demekten, "peki" demekten yorulduğunuz olmuyor mu? "neyse" demenin, sanki her şeyi, herkesi, hayatı bağışlıyormuş gibi görünen, oysa unutmaktan, sineye çekmekten, uzaklaşmaktan başka bir şey olmayan kolaycılığı ağır gelmiyor mu? insan, ne kendini bağışlıyor gerçekte, ne de bir başkası gibi gelen hayatı, yalnızca unutmayı seçiyor. unutma! unutarak yaşayabilirsin diyor, içimizde varsa bir ses, belki de yaşarsan unutursun. unutarak yaşamak "neyse"demek mi? her şeyi unutmak, kendini de unutmak için. geri alıyorum söylediğimi, "neyse" demek "bu da geçer yahu" demek değil, kimse beni hatırlamasın, ben kendimi çoktan unuttum demek. çok yorgunum hatırlamaktan demek, belki de başka hiçbir şey dememek. attila ilhan'ın dediği gibi "insan bir akşamüstü ansızın yorulur tutsak ustura ağzında yaşamaktan" demek. yazı da yorar bazen insanı, "neyse" diye yazmak bile ağır gelir, kelimeler eline gelmez olur, "nasip" diye baktığın kelimeler bile gönülsüz, uzak durur yazıya. (bakınız: "neyse" adlı bu yazı.)
yalnızca yazı mı, şiir de yorar, şiir de yorulur, hiç başlanmamış, yarım kalmış şiirlerden söz etmiyorum, onlara heves yetmemiştir ya da heves o kadardır. şu tamamlanmış gibi duran, yayımlanmaya hazır, hatta yayımlanmış şiirler de bazen "neyse"yorgunluğunu taşır. tomris uyar'ın unutulmaz hikâyesi "metal yorgunluğu"nu okuduysanız, beni daha iyi anlarsınız. uçakların yorgunluğunu anlatmak için kullanılan bu deyimden, insanın düşmesini, kelimelerin düşmesini de anlayabilirsiniz. metal yorgunluğu sürtünmeden kaynaklanıyorsa, insanın yorgunluğu da karşılaşmaktan, çarpışmaktan, kelimelerin yorgunluğu, insanın acısını alır diye, ağır cümlelere, dizelere bir teselli olarak yerleştirilmekten neden kaynaklanmasın? 'neyse' diye başlayan bir yazı ne anlatabilir?
"neyse" diye bir yazıyı okuyan bunda ne bulabilir? "neyse" diye yazan, yazmış bulunmakla kurtulabilir mi bu duygudan? "neyse" diye yazmanın ne faydası var? hiç. şimdi "neyse" demek iyi midir? isterseniz iyi olsun, biri "hiç" diye, biri "terörist" diye öldürülen iki çocuğun henüz sıcak gözleri üstümüzdeyken...
burası da kalbin, vicdanın, hiç yorulmasını beklemediğimiz şeylerin yorulduğu yerdir, insan hatırlamaktan, hatırlatmaktan yorulur.
belki bu yazıyı unutmak en iyisi, ben unutmaya hazırım, isterseniz siz de unutun. kelimeler beni bağışlasın, cümleler özrümü kabul etsin, siz de üzerinde durmayıp "neyse" derseniz. "hali pür melalim anlaşılmş olur ; insan bazen en çok kendinden yorulur!"
"neyse" demek iyidir, 'bu da geçer' demek gibidir, geçmez, herkes bilir geçmediğini, geçmiş gibi yapılır. bazen "gibi yapmak" da iyidir, bazen öyledir, bazen geçer, hiçbir zaman geçmez. insan 'neyse' demeyi hayli geç öğrenir, belki de geç değildir, tam vaktindedir. kimi bunda bir olgunluk bulsa da, bulunan şey zorunluluktan başka bir şey değildir. uzatacak ne var, insan 'neyse' demeye başladığında, "ne sabahtır bu mavilik ne akşam" duygusunun da, yavaş yavaş ondan geçtiğini kabul etmeye de başlamış demektir. ikindinin akşam alacası dediğimiz o garip vakte değdiği yerdedir. hiçbir şey "neyse"demenin niye bunca dokunaklı olduğunu o ıssızlık anı kadar iyi anlatamaz. sizin de "neyse" demekten, "peki" demekten yorulduğunuz olmuyor mu? "neyse" demenin, sanki her şeyi, herkesi, hayatı bağışlıyormuş gibi görünen, oysa unutmaktan, sineye çekmekten, uzaklaşmaktan başka bir şey olmayan kolaycılığı ağır gelmiyor mu? insan, ne kendini bağışlıyor gerçekte, ne de bir başkası gibi gelen hayatı, yalnızca unutmayı seçiyor. unutma! unutarak yaşayabilirsin diyor, içimizde varsa bir ses, belki de yaşarsan unutursun. unutarak yaşamak "neyse"demek mi? her şeyi unutmak, kendini de unutmak için. geri alıyorum söylediğimi, "neyse" demek "bu da geçer yahu" demek değil, kimse beni hatırlamasın, ben kendimi çoktan unuttum demek. çok yorgunum hatırlamaktan demek, belki de başka hiçbir şey dememek. attila ilhan'ın dediği gibi "insan bir akşamüstü ansızın yorulur tutsak ustura ağzında yaşamaktan" demek. yazı da yorar bazen insanı, "neyse" diye yazmak bile ağır gelir, kelimeler eline gelmez olur, "nasip" diye baktığın kelimeler bile gönülsüz, uzak durur yazıya. (bakınız: "neyse" adlı bu yazı.)
yalnızca yazı mı, şiir de yorar, şiir de yorulur, hiç başlanmamış, yarım kalmış şiirlerden söz etmiyorum, onlara heves yetmemiştir ya da heves o kadardır. şu tamamlanmış gibi duran, yayımlanmaya hazır, hatta yayımlanmış şiirler de bazen "neyse"yorgunluğunu taşır. tomris uyar'ın unutulmaz hikâyesi "metal yorgunluğu"nu okuduysanız, beni daha iyi anlarsınız. uçakların yorgunluğunu anlatmak için kullanılan bu deyimden, insanın düşmesini, kelimelerin düşmesini de anlayabilirsiniz. metal yorgunluğu sürtünmeden kaynaklanıyorsa, insanın yorgunluğu da karşılaşmaktan, çarpışmaktan, kelimelerin yorgunluğu, insanın acısını alır diye, ağır cümlelere, dizelere bir teselli olarak yerleştirilmekten neden kaynaklanmasın? 'neyse' diye başlayan bir yazı ne anlatabilir?
"neyse" diye bir yazıyı okuyan bunda ne bulabilir? "neyse" diye yazan, yazmış bulunmakla kurtulabilir mi bu duygudan? "neyse" diye yazmanın ne faydası var? hiç. şimdi "neyse" demek iyi midir? isterseniz iyi olsun, biri "hiç" diye, biri "terörist" diye öldürülen iki çocuğun henüz sıcak gözleri üstümüzdeyken...
burası da kalbin, vicdanın, hiç yorulmasını beklemediğimiz şeylerin yorulduğu yerdir, insan hatırlamaktan, hatırlatmaktan yorulur.
belki bu yazıyı unutmak en iyisi, ben unutmaya hazırım, isterseniz siz de unutun. kelimeler beni bağışlasın, cümleler özrümü kabul etsin, siz de üzerinde durmayıp "neyse" derseniz. "hali pür melalim anlaşılmş olur ; insan bazen en çok kendinden yorulur!"
güncel Önemli Başlıklar