bugün
- anın görüntüsü11
- jose mourinho32
- kizil kara19
- kadir mısırlıoğlu seven mhp'li sorunsalı15
- 1 metre 55 santim balonu ağzına alan kız12
- eskorta 220 bin lira gönderen adam9
- barbara palvin'in aldatılması15
- bu gece intihar edeceğim17
- türkiye akp lidir akp'li kalacaktır11
- albay kemal17
- tecavüz ettiği kızlarını müge anlı da arayan baba18
- magicovento cesurluğu17
- aşkım kapışmak8
- erdoğan'ın mülteci sevdası19
- enes kanter'in cemaate 110 milyon dolar vermesi27
- bir erkeğe nasıl aşık oldunuz32
- siyasal islamcıların aslında kötü olmaması14
- beli açıp kot şort giymek10
- ahmet uğurlu16
- ismail kartal9
- sokak kedilerine örgütlü saldırı başlayacağı gün15
- sözlüğün en güzel kızından aldığım iltifat11
- ağızdan çiş kokusu gelmesi15
- sağlık bakanının suriyeli rakamları12
- fenerbahçe seneye sistemi yenebilecek mi13
- galatasaray'ın en son kırmızı kart gördüğü derbi10
- amında oyalanmak istiyorum11
- kadir mısıroğlu'na bir söz bırak13
- kılıçdaroğlu'nun kuracağı partiye isim önerileri10
- ateistlerin zeka seviyesi düşüktür15
- jose mourinho nun fenerbahçe ye transferi14
- dinci zekası8
- magicovento38
- cennette ergenliğe yeni giren eşleriniz olacak30
- hoşlandığı erkek tezgahtar çıkınca ağlayan kız10
- ben 76 yaşındayım beni tahrik ediyorsun15
- avrupalılar niye mülteci istemiyor sorunsalı10
- sözlük kızları sözlük erkeklerine yazıyor mudur17
- pedofiller niye uyutulmuyor sorunsalı8
- bir erkeğin bir kadına çicek alması16
- almanyada hilafet gösterisi12
- 99 098 146 tl satılan saat12
- 28 mayıs 2013 taksim gezi parkı direnişi11
- almanya türkiye emeklilik karşılaştırması11
- atatürkün mason localarını kapattırması13
- atatürk'ün kuran'ı kerim'i tercüme ettirmesi8
- d varank21
- uzun entry giren erkek9
- ayak fotosu isteyen yazarlar9
- zalbert ramstein den alt dudak almak8
--spoiler--
aslında 'the sopranos' ile tanışıklığım daha o zamanlar cine5 kanalında oynadığı yıllara dayanır. liseye falan gidiyordum heralde. gece geç saatlerde önce 'oz' sonra 'the sopranos' başlardı. tersi de olabilir. işte o zaman ardı ardına izleyemiyordum. yakaladıkça izleyebiliyordum yani. sonra bir gün haberlerde 'the sopranos' dizisinin yıldızı james gandolfini öldü haberini okudum. üzüldüm ama çok değil, hadi bee daha çok yaşlı değildi aslında, gibi bir iç burukluğu oldu.
bu yazıyı yazmadan bir kaç gün önce, hazır zaman bulabilmişken 'the sopranos' dizisini bir ay kadar bir süre içinde, yatmadan evvel en az iki bölüm devirerek bitirdim. bazen uykumun kaçtığı zamanlarda 6-7 bölüm bitirdiğim bile oldu. kimi zaman gecenin ortasında beni acıktırdı hiç üşenmedim kalktım bir tabak çubuk makarna, domates soslu ( çakma spagetti ) yaptım karşısına geçtim öyle izledim. aileye yeni giren itaat etmeyen çıkıntı adamlara içten içe kızdım ve hiç sevmedim, bilinç altım icabına bakılması gerektiğini söylüyordu. onunla beraber psikanalizin dibine vurduk. hatalarını da gördüm, anlam veremedim, sorguladım. mesela kuzeni christopher moltisantiyi hiç acımadan öldürdü. hala daha neden yaptığını sorgularım. yani hastalık derecesinde o kadar özdeşleştim o kadar sevdim bu adamı.
hani şu justin bieber için ağlayan ergenler vardı, onlara kızardım. şimdi o yaşlarda olsam ben nasıl saçmalardım -ki yaptığım ne !-
iyi bir aile babasıydı. mafya ailesinden bahsetmiyorum. evet liderlik yaptığı çetenin başında harika bir otoriteydi ve bunu bir gün hapisten yeni çıkan kuzeni diğer mafya ailesinin kaptanının kardeşini vurduğu zaman sağ kolu silvio dante ile tartıştıklarında, ve ona bir numara olmak hakkında hiç bir fikrin yok dediği zaman daha iyi anladık. daha da iyi aslında, vurulduğu zaman onun yerine bakan silvio'nun, ailenin adamlarını idare edemediği zaman ne kadar iyi bir patron olduğuna daha iyi kanaat getirdik.
ama eşi ve çocukları, hatta zaman zaman nefret ettiği kız kardeşi, ölmesini istediği annesi ve iki defa öldürme girişiminde bulunan amcası hep önemli oldu onun için. gerçi dizi boyunca önüne gelen her kadını yatağa atarak sadakati sorgulanabilir ama eşinin yeri bambaşkaydı.
gerçekten bu adamın ölümüne bu kadar üzülmüş olmalıyım ki bunları bana yazdırtan başka bir sebep olamaz heralde. o kadar bölümü ardı ardına izleyince senden benden biri gibi olabiliyor bu insanlar. ne acı ki, ben kan bağım olan teyzemin ölümüne bile bu kadar içlendiğimi hatırlamıyorum. affetsin beni. ama biz hiç bir zaman çok bir şeyler paylaşmadık ki teyzemle. komşumuz olan hatice teyze bile daha yakındı bize, bana. sadece bir kan bağı oldu, ona dair hatirladığım çok bir şey olmadığındandır diye kandırıyorum belkide kendimi.
şimdi dizi bitti, yerine izleyebilecek bir şey ne arıyorum ne de onun yerini doldursun istiyorum. bari açıp bir film izleyeyim derken yeni çıkan filmlerden bir tanesinde oyunculardan biri dikkatimi çekti. filmin adı -enough said-. james gandolfini'nin son filmiymiş. daha izlemedim. bu yazı sonlanınca açıp onu da izliyicem. işte o filmi görünce, bu kadar hislendiğim anda ona hitaben bir şey yazmam gerektiğini düşündüm. tony soprano hayali bir karakter olabilir ama onu oynayan adam o karakterden bir parça içinde taşımasa o rolün o hakkını veremezdi. böyle bir adamın babam yada abim veya amcam olmasını çok isterdim.
'the sopranos' gelmiş geçmiş en iyi dizidir ve tony soprano her zaman hatırlanacaktır. R.I.P, huzur içinde yat...
--spoiler--
aslında 'the sopranos' ile tanışıklığım daha o zamanlar cine5 kanalında oynadığı yıllara dayanır. liseye falan gidiyordum heralde. gece geç saatlerde önce 'oz' sonra 'the sopranos' başlardı. tersi de olabilir. işte o zaman ardı ardına izleyemiyordum. yakaladıkça izleyebiliyordum yani. sonra bir gün haberlerde 'the sopranos' dizisinin yıldızı james gandolfini öldü haberini okudum. üzüldüm ama çok değil, hadi bee daha çok yaşlı değildi aslında, gibi bir iç burukluğu oldu.
bu yazıyı yazmadan bir kaç gün önce, hazır zaman bulabilmişken 'the sopranos' dizisini bir ay kadar bir süre içinde, yatmadan evvel en az iki bölüm devirerek bitirdim. bazen uykumun kaçtığı zamanlarda 6-7 bölüm bitirdiğim bile oldu. kimi zaman gecenin ortasında beni acıktırdı hiç üşenmedim kalktım bir tabak çubuk makarna, domates soslu ( çakma spagetti ) yaptım karşısına geçtim öyle izledim. aileye yeni giren itaat etmeyen çıkıntı adamlara içten içe kızdım ve hiç sevmedim, bilinç altım icabına bakılması gerektiğini söylüyordu. onunla beraber psikanalizin dibine vurduk. hatalarını da gördüm, anlam veremedim, sorguladım. mesela kuzeni christopher moltisantiyi hiç acımadan öldürdü. hala daha neden yaptığını sorgularım. yani hastalık derecesinde o kadar özdeşleştim o kadar sevdim bu adamı.
hani şu justin bieber için ağlayan ergenler vardı, onlara kızardım. şimdi o yaşlarda olsam ben nasıl saçmalardım -ki yaptığım ne !-
iyi bir aile babasıydı. mafya ailesinden bahsetmiyorum. evet liderlik yaptığı çetenin başında harika bir otoriteydi ve bunu bir gün hapisten yeni çıkan kuzeni diğer mafya ailesinin kaptanının kardeşini vurduğu zaman sağ kolu silvio dante ile tartıştıklarında, ve ona bir numara olmak hakkında hiç bir fikrin yok dediği zaman daha iyi anladık. daha da iyi aslında, vurulduğu zaman onun yerine bakan silvio'nun, ailenin adamlarını idare edemediği zaman ne kadar iyi bir patron olduğuna daha iyi kanaat getirdik.
ama eşi ve çocukları, hatta zaman zaman nefret ettiği kız kardeşi, ölmesini istediği annesi ve iki defa öldürme girişiminde bulunan amcası hep önemli oldu onun için. gerçi dizi boyunca önüne gelen her kadını yatağa atarak sadakati sorgulanabilir ama eşinin yeri bambaşkaydı.
gerçekten bu adamın ölümüne bu kadar üzülmüş olmalıyım ki bunları bana yazdırtan başka bir sebep olamaz heralde. o kadar bölümü ardı ardına izleyince senden benden biri gibi olabiliyor bu insanlar. ne acı ki, ben kan bağım olan teyzemin ölümüne bile bu kadar içlendiğimi hatırlamıyorum. affetsin beni. ama biz hiç bir zaman çok bir şeyler paylaşmadık ki teyzemle. komşumuz olan hatice teyze bile daha yakındı bize, bana. sadece bir kan bağı oldu, ona dair hatirladığım çok bir şey olmadığındandır diye kandırıyorum belkide kendimi.
şimdi dizi bitti, yerine izleyebilecek bir şey ne arıyorum ne de onun yerini doldursun istiyorum. bari açıp bir film izleyeyim derken yeni çıkan filmlerden bir tanesinde oyunculardan biri dikkatimi çekti. filmin adı -enough said-. james gandolfini'nin son filmiymiş. daha izlemedim. bu yazı sonlanınca açıp onu da izliyicem. işte o filmi görünce, bu kadar hislendiğim anda ona hitaben bir şey yazmam gerektiğini düşündüm. tony soprano hayali bir karakter olabilir ama onu oynayan adam o karakterden bir parça içinde taşımasa o rolün o hakkını veremezdi. böyle bir adamın babam yada abim veya amcam olmasını çok isterdim.
'the sopranos' gelmiş geçmiş en iyi dizidir ve tony soprano her zaman hatırlanacaktır. R.I.P, huzur içinde yat...
--spoiler--
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar