bugün
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri10
- otoyol ve köprü geçiş ücretlerinin zamlanması9
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı27
- doğum gününde hatırlanmamak19
- düşün ki o bunu okuyor11
- anın görüntüsü20
- en taşaklı kızların bizim sözlükte bulunması16
- en havalı erkek meslekleri16
- yaz aşkı varda kış aşkı neden yok9
- jose mourinho23
- her erkeğin unutamadığı bir kadın vardır10
- burçlara inanmak9
- kezo dili ve edebiyatı8
- zall beceremiyorsan bırak git24
- sözlüğe yeni gelen masum erkek12
- 13 yaşındaki kıza tecavüz eden 28 kişi26
- bugün hangi kadın yazara ne diksem15
- hayatınızda kaç kere reddedildiniz19
- en dindar özelliğiniz31
- kahverengi gözlü olmanın hiç bir işe yaramaması14
- sözlük erkeklerini evire çevire pataklamak8
- hangi sözlük yazarı ile uyumak isterdin11
- şort diken müzisyen motorcu uzun boylu yazar11
- icardi1905 ile jakuziye girmek10
- kimsenin okumadığı sözlükte yazar olmak17
- ali koç9
- günahların takımı galatasaray13
- ayetullah hamaney'in mini etekli torunu20
- bir erkekle kız arkadaş olabilir mi sorunsalı8
- anneler günü18
- erkekler seks yapamayacağı kadınla arkadaş olmaz15
- bik bik için diktiğim şort21
- toplu taşımalardaki müzisyen sorunsalı8
- üstteki yazar gözünde nasıl canlanıyor13
- icardi19058
- piknikçi grubun varoş olduğunu anlama yolları15
- kızların mesajlara geç cevap vermesi16
- elinin değdiği anı unutamıyorum 5 posta attım16
- serdar ortaç renault megane benzerliği8
- şizofreni11
- bacağa kramp girmesi10
- arkadaşlar sizce bu yüzük nasıl14
Yeşil Komünizm ifadesi eski Son Havadis gazetesi köşe yazarlarından Tekin Erere ait olmalıdır. Son yıllarda görünen o ki; komünizmin alışılmış kızılı artık iyice yeşilleniverdi. Bu eğilim aşırı sol ideolojik geleneğinden gelmemesine rağmen; milli devlet, milliyetçilik ve milletleşmeyi hastalık sayan, milliyetçiliği ırkçılık olarak görmesine karşılık, etnik ırkçılığa sempati duyan sağın bir bölümü ile ilgilidir. Bunlara göre, Müslümanın vatanı, bayrağı, devleti, milliyeti ve milli menfaati olmamalıdır. Bu çarpık anlayış, aşırı solun işçi sınıfının egemenliği, sözde proletaryanın zaferi ve sosyalist devrimin yerine geçmektedir. Evrenselci ve beynelmilelci, milliyet ve milletleşmeyi reddeden, milli değerleri hiçleyen, aslında emperyal amaçlara hizmet eden sözde bir ümmet anlayışı ortaya çıkmıştır. Aslında farklı milletleri bünyesinde barındıran ümmet anlayışını reddeden bu yaklaşım bir ütopyadır. Milletsiz ümmet, Müslümanları sürü ve kalabalık şeklinde gören sakat anlayıştır.
Bu eğilim yeni değildir. Ancak, küreselleştirmenin Büyük Orta Doğu Projesi Soğuk Harp sonrası dönemde, önü açılmış devletleri bir dönüştürme aracı olarak karşımıza çıkmaktadır. Müslüman ümmetin ve bu ümmetin içinde yer alan milletlerin menfaati ile de ters olan, küresel gücün dünyayı parsellemesine yardımcı olan bu anlayışta değişim için değişim esastır. Milli ve manevi değerleri koruyarak geliştirmek ve muhafaza etmek endişesi olmayan sözde muhafazakârlık, sahte banknot gibi piyasada dolaşmaktadır.
Sivil ve askeri vesayetten kurtulmak uğruna, yabancı vesayete bile yeşil ışık yakılmaktadır. Ne olursa olsun, yeter ki Ankaranın sözde zulmü silinsin! Bu eğilim, milli ve üniter devlet karşıtlığını da bünyesinde barındırmaktadır. Emperyal güçler, 1923 Türkiyesine karşı 2010larda halk katında etkili bir ortak ve taban bulmuş olmaktadırlar. Sözde islami ve muhafazakâr görüntülü Türk düşmanlığı, onların arayıp da bulamayacağı bir şeydir. Tarih tekerrür mü ediyor, 1920lere mi dönüyoruz soruları akla gelmektedir.
işte birçok demokratik ülkede benzerleri görülen andımızı kaldırma ve onu 1930 modeli bir arabaya benzetip faşistlikle suçlama belirli bir süreçte yol almıştır. Milli devlet ve Cumhuriyetten hınç alma, kendi kendini ötekileştirme sonucunda Andımızı kaldırma örnekleri devam edeceğe benzemektedir.
Milliyetçileri faşistlikle, kafatasçılıkla suçlama modası nüksetmiştir. 1970li yıllarda komünizmi kurtuluş olarak görenler ve büyük çapta yanılanlar, kendilerinden olmayan, kendilerine hizmet etmeyen herkesi faşistlik ile suçlarlardı. ideolojinin bağnazlığından kendilerini kurtarıp uyananları, gerçeklerle tanışıp teori ve pratiğin çok farklı olduğuna şahit olanları da revizyonistlik ve sosyal faşistlik ile itham etmişlerdir.
Bizi ziyarete gelen bazı gençler Hocam, bize faşist diyorlar, bu ne ki diye sorarlardı. Bu ithamı da şiddetle reddederlerdi. Komünistler ise; bilerek ve biraz da çevre şartlandırması ile yollarını seçtiklerinden, komünist sıfatından rahatsız olmaz, hatta gurur duyarlardı. Ankarada, Gazi Üniversitesi iktisadi ve idari Bilimler Fakültesi önünde bir kavgaya şahit olmuştum. Kendi dışındakileri faşist olarak görenlerin çoğunun yakasında orak-çekiçli rozet vardı. Bu gençler de bizim çocuklarımızdı; ama rehbersizlik dolayısıyla bir yazarın dediği gibi yanlış asansöre binmiş, kapanın elinde kalmışlardı. Katı ideolojik saplantı onları ülke sorunlarından, Türk Dünyasından çok uzaklara taşımıştı. Onlar bazı Afrika, Asya ve Latin Amerika ülkelerindeki Sovyet güdümlü Ulusal Kurtuluş Hareketleri ile ilgilenirlerdi. Sovyet modelini kabul etmeyen Mustafa Kemal ancak bir burjuva devrimcisi olabilirdi. Dün faşistlik suçlaması aşırı soldan gelirdi; bugün ise, sağın malûm bir kesiminden geliyor.
http://www.yg.yenicaggaze...zargoster.php?haber=28446
Bu eğilim yeni değildir. Ancak, küreselleştirmenin Büyük Orta Doğu Projesi Soğuk Harp sonrası dönemde, önü açılmış devletleri bir dönüştürme aracı olarak karşımıza çıkmaktadır. Müslüman ümmetin ve bu ümmetin içinde yer alan milletlerin menfaati ile de ters olan, küresel gücün dünyayı parsellemesine yardımcı olan bu anlayışta değişim için değişim esastır. Milli ve manevi değerleri koruyarak geliştirmek ve muhafaza etmek endişesi olmayan sözde muhafazakârlık, sahte banknot gibi piyasada dolaşmaktadır.
Sivil ve askeri vesayetten kurtulmak uğruna, yabancı vesayete bile yeşil ışık yakılmaktadır. Ne olursa olsun, yeter ki Ankaranın sözde zulmü silinsin! Bu eğilim, milli ve üniter devlet karşıtlığını da bünyesinde barındırmaktadır. Emperyal güçler, 1923 Türkiyesine karşı 2010larda halk katında etkili bir ortak ve taban bulmuş olmaktadırlar. Sözde islami ve muhafazakâr görüntülü Türk düşmanlığı, onların arayıp da bulamayacağı bir şeydir. Tarih tekerrür mü ediyor, 1920lere mi dönüyoruz soruları akla gelmektedir.
işte birçok demokratik ülkede benzerleri görülen andımızı kaldırma ve onu 1930 modeli bir arabaya benzetip faşistlikle suçlama belirli bir süreçte yol almıştır. Milli devlet ve Cumhuriyetten hınç alma, kendi kendini ötekileştirme sonucunda Andımızı kaldırma örnekleri devam edeceğe benzemektedir.
Milliyetçileri faşistlikle, kafatasçılıkla suçlama modası nüksetmiştir. 1970li yıllarda komünizmi kurtuluş olarak görenler ve büyük çapta yanılanlar, kendilerinden olmayan, kendilerine hizmet etmeyen herkesi faşistlik ile suçlarlardı. ideolojinin bağnazlığından kendilerini kurtarıp uyananları, gerçeklerle tanışıp teori ve pratiğin çok farklı olduğuna şahit olanları da revizyonistlik ve sosyal faşistlik ile itham etmişlerdir.
Bizi ziyarete gelen bazı gençler Hocam, bize faşist diyorlar, bu ne ki diye sorarlardı. Bu ithamı da şiddetle reddederlerdi. Komünistler ise; bilerek ve biraz da çevre şartlandırması ile yollarını seçtiklerinden, komünist sıfatından rahatsız olmaz, hatta gurur duyarlardı. Ankarada, Gazi Üniversitesi iktisadi ve idari Bilimler Fakültesi önünde bir kavgaya şahit olmuştum. Kendi dışındakileri faşist olarak görenlerin çoğunun yakasında orak-çekiçli rozet vardı. Bu gençler de bizim çocuklarımızdı; ama rehbersizlik dolayısıyla bir yazarın dediği gibi yanlış asansöre binmiş, kapanın elinde kalmışlardı. Katı ideolojik saplantı onları ülke sorunlarından, Türk Dünyasından çok uzaklara taşımıştı. Onlar bazı Afrika, Asya ve Latin Amerika ülkelerindeki Sovyet güdümlü Ulusal Kurtuluş Hareketleri ile ilgilenirlerdi. Sovyet modelini kabul etmeyen Mustafa Kemal ancak bir burjuva devrimcisi olabilirdi. Dün faşistlik suçlaması aşırı soldan gelirdi; bugün ise, sağın malûm bir kesiminden geliyor.
http://www.yg.yenicaggaze...zargoster.php?haber=28446
güncel Önemli Başlıklar