bugün

özledim seni

akıllara zarar bir hadise. onunla sadece konuşmayı özlemek, ya da konuşmadan öyle birbirinize bakmayı, konuşmadan da sevmeyi birbirinizi ve anlaşmayı. hayatın onu son gördüğünüz an da takılı kalmasını istersiniz ki o an gözünüzden hiç gitmesin diye. ya da gözlerinizi açmak istemezsiniz kapattığınız her an da o vardır. özledim seni demek fiziksel bir özlemden daha yoğun daha masum bir duygudur aslında ve gün içinde yaşanılan herşeyinizi onunla ilişkilendirirsiniz. binikiyüz kere başa alıp dinlediğiniz şarkılar olur artık hayatınızda, örneğin;

özledim seni düştüm yollara... diye devam eden.. size yeniden şarkılar söyletir özlenen adam ya da kadın.

birde şiir can yücel den;

özledim seni...
ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
beynimi uyuşturuyor özlemin...
çok sık birlikte olmasak bile
benimle olduğunu bilmenin
bunca zamandır içimi ısıttığını
yeni yeni anlıyorum
yokluğun,
hatırladıkça yüreğime saplanan bir sızı olmaktan çıkıp
mütemadiyen bir boşluğa
sabahları seni okşayarak başlamaları
akşamları her işi bir kenara koyup
seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
oynaşmalarımızı,
yürüyüşlerimizi,
sevimli haşarılığını,
çocuksu küskünlüğünü...
nasılda serttin başkalarına karşı
beni savunurken;
ve ne kadar yumuşak
bir çift kısık gözle kendini
ellerimin okşayışına bırakırken
gitmeni asla istemediğim halde
buna mecbur olduğunu görmek

ve sana bunları söylemeden
''git artık'' demek
''beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk
kavuşacaksın mutluluğa''
demek sana ne de zor
seni görmemek ve belki yıllar sonra
karşılaştığımızda
bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek...