son yıllarda ergenlerin hoşuna gitmesiyle sürekli yargılanan eserdir. hayatında okuduğu ilk kitap tutunamayanlar olan bir kişi tarafından tam olarak algılanamaz. içindeki geniş edebi kaynaktan birkaç söz anlayıp yine de sever bu ergen kişi. her ergenin kendini tutunamayan sanması da aynı sebeplere dayanır. içinde bir-iki disconnectus erectus özelliği bulan her ergen kendini bu türden biri sanar.
gelelim olayın asıl yüzüne:
selim ışık denen karakter en bilindik ve sevildik tutunamayandır bu ergenlerce. aklımda kalan bir cümlesini paylaşıyorum izninizle: ''ben tutunmayı bile becerememiştim.'' halbuki efendiler, çok da güzel becermişti tutunamamayı! burhan'dan, metin'den, süleyman kargı'dan pek az farkı vardı. onlardan daha romantik ve daha bir arayış içerisindeydi sadece. ve onlardan daha çocuk. bu da onun tutunamayan namını elinden alan bir durumdur.
kitabın asıl tutunamayanı turgut özbendir, hiçbiriniz fark etmese de. işte gerçek bir ''tutunamamayı bile becermiş kişi''. ne olduğunun hiç ama hiç farkında olmayan, selim'in geçmişinin peşinde koşup duran, kendi iç acısını daha tanıyamayan, gündelik işlerle yorulup duran, kayda değer hiçbir şeyi olmayan, basit bir örnek olarak ''kitap okumayı hep planlayıp, sürekli baştan bir kitaba başlayıp, 5-10 sayfa dahi olmadan sıkılan'' bu şahıstır gerçek tutunamayan!
yani dostlarım elbette ki ben de sizdenim diye bağıran hiçbir ergen elbette ki tutunamayan olamaz.
bir yandan da dostlarım her insan biraz tutunamayandır.
o yüzden bırakın hala bu yok sen tutunamayan değilsin, yok şu tutunamayan değil, yok ben tutunamayanım demeleri. zira ne oğuz atay ne de bu büyük eseri sizin seviyenizde değildir.
kitabı okuyun, sizden parçalar bulduğunuzda ister hüzünlenin ister gülün, hazzını alın ve sonra o sıradan hayatlarınıza devam edin.