bugün
- barbara palvin'in aldatılması15
- bu gece intihar edeceğim18
- türkiye akp lidir akp'li kalacaktır11
- anın görüntüsü8
- jose mourinho31
- albay kemal17
- kizil kara17
- tecavüz ettiği kızlarını müge anlı da arayan baba18
- 1 metre 55 santim balonu ağzına alan kız10
- magicovento cesurluğu17
- aşkım kapışmak8
- erdoğan'ın mülteci sevdası19
- enes kanter'in cemaate 110 milyon dolar vermesi27
- kadir mısırlıoğlu seven mhp'li sorunsalı13
- eskorta 220 bin lira gönderen adam8
- bir erkeğe nasıl aşık oldunuz32
- siyasal islamcıların aslında kötü olmaması14
- beli açıp kot şort giymek10
- ahmet uğurlu16
- ismail kartal9
- sokak kedilerine örgütlü saldırı başlayacağı gün15
- sözlüğün en güzel kızından aldığım iltifat11
- ağızdan çiş kokusu gelmesi15
- sağlık bakanının suriyeli rakamları12
- fenerbahçe seneye sistemi yenebilecek mi13
- galatasaray'ın en son kırmızı kart gördüğü derbi10
- amında oyalanmak istiyorum11
- kadir mısıroğlu'na bir söz bırak13
- kılıçdaroğlu'nun kuracağı partiye isim önerileri10
- ateistlerin zeka seviyesi düşüktür15
- jose mourinho nun fenerbahçe ye transferi14
- dinci zekası8
- magicovento38
- cennette ergenliğe yeni giren eşleriniz olacak30
- hoşlandığı erkek tezgahtar çıkınca ağlayan kız12
- ben 76 yaşındayım beni tahrik ediyorsun15
- avrupalılar niye mülteci istemiyor sorunsalı10
- sözlük kızları sözlük erkeklerine yazıyor mudur17
- pedofiller niye uyutulmuyor sorunsalı8
- bir erkeğin bir kadına çicek alması16
- almanyada hilafet gösterisi12
- 99 098 146 tl satılan saat12
- 28 mayıs 2013 taksim gezi parkı direnişi16
- almanya türkiye emeklilik karşılaştırması11
- atatürkün mason localarını kapattırması13
- atatürk'ün kuran'ı kerim'i tercüme ettirmesi8
- d varank21
- uzun entry giren erkek9
- ayak fotosu isteyen yazarlar9
- zalbert ramstein den alt dudak almak8
her gürdüğünde midene kramplar girmesi,
göremediğinde dünyayı algılamakta güçlük çekmek,
abartı hasaslaşmak acaba ne dedi die saatlerce düşünmek, kıskanmak, huzursuz olmak, sakarlaşmak, öylesine söylediği sözlere içerlenmek ya da umutlanmak,kuzuya, kuşa, miskin kediye dönüşmek, saflaşmak, kendine çeki düzen vermek, hiçbişeye konsantre olamamak, dalıp dalıp gitmek, kalbinin ritminde değişiklikler fark etmek, telefon zırıltısına aşırı hassasiyet, rahat batması, herkese fütursuzca iyi davranma halinin baş göstermesi, beynin tüm fonksiyonlarını bir kenara bırakıp, yalnızca görebilmek için bahane üretmek, sürekli telefona bakan gözler, her telefonda hızla çarpan kalp, aramadığında kramplar giren mide, yanındayken terleyen eller, mide ağrıları, midede kelebeklerin uçuşması, her şeye daha bir değişik bakmak, aşırı derecede motivasyon fazlalığı veya eksikliği, aklın geçici çöküşü, gölgesini gördüğünde bile uzaylı görmüşçesine heyecanlanmak, görünce kalbinin ağzındaymış gibi atması, yaşadığın tek kişilik küçücük dünyayı, iki kişinin alabildiğince yaşayabileceği kadar genişletebilme yeteneğini keşfetmek,
yanındayken konuşamamak, ne söylesen ağzından sen farkında bile olmadan salakça bişeyler çıkacakmış korkusu,
yanında olmadığında sürekli birlikteykenki anları tekrar tekrar düşünmek,
ondan başka herşeyin vızgelmesi, kendinde bütün dünyaya karşı gelecek cesareti bulmak, kalbin unuttuğu yerlerindeki çırpınışlar, dalıp dalıp gitmeler, suratta beliren aptal gülümseyiş, sesi duyulduğunda sımsıcak olan yüz, heyecan, hobileri paylaşma, hobilerini öğrenme ve edinme çabaları,
kimseye hiçbir şey söylememe,onun hakkında her hissi, her düşünceyi birilerine saatlerce anlatmak, söylemek istemek, kimseye bunları anlatamadığını farkedince başka yönlere yönelmek, açıklanamayan iç sıkıntısı sahibi olmak, şaşkın bir şekilde hayatını idame ettirmek ve bu durumun farkına ancak çevredeki kişilerin dürtmesiyle varmak,
ondan bahsederken gözlerinin parlaması, geceleri heyecandan uyuyamamak, ansızın uyanmak,başa sarılan düşünceler, bir çırpıda okunan kitabin yüz küsür sayfasından tek bir kelime dahi hatırlamayı engelleyen şuur kapaması,
iç burkulması, hani böyle kalbini avcunda sıkıyormuş gibi birileri...bir de kaybetme korkusu,
ne yapacağı konusunda kararsız kalmak ve bunu o kadar artırmak ki, sürekli bir git gelin içinde yaşamaya başlamak, paranoyak olmak, hayallerin küçülmesi; iyi bi işim olsun, kariyerim olsun, param olsun, evim olsun, arabam olsun demezsiniz artık. sadece "yanımda 'o' olsun" dedirtir...
işte aynen hissettiklerimi aktardım.
bana inanırsan olur dediler ben de çok inandım, fazla inandım... oldu da zaten, oldu olmasına ama oldu da bitti maşallah...
ve şimdi; ilk önceleri sanki açık yaraya tuz basarmış gibi sonra da felce uğramışcasına hissiyatsızlık. bir nev'i şok içinde ne olup bittiğini algılayamamak. yaşadıklarının gerçek değil her sabah tekrarlanan bir kabus olduğuna kendini inandırmaya çalışmak, diğer yandan da bu kabustan kaçabilmek için çok sevdiğin bir filmin karelerini izlercesine baş sarıp sarıp eski mutlu günleri düşünüp sürekli geçmişi yaşamak. artık hayal olan o eski günlerin bir süre sonra avutuculuğunu yitirmesi sonucu sanki her gün ölmek ve lanetleniş gibi her gün yine yeni baştan aynı şeyleri yaşamak. kendini, onu ve hayatını "neden ama neden?" diye sorgulamak ve bir türlü doğru cevabı bulamayıp, her şeyden nefret eder hale gelmek. nefret etmenin hayatı, yaşanılanları kolaylaştırmadığını, değiştirmediğini çaresizce kabullenmek. bu çaresizliğinin çektiğin acının panzeri olduğunu bir süre sonra şaşırarak görmek. her şey düzelsin bu günler geçsin/ bitsin diye beklemek, beklemek beklemek... en kötüsü de o kişiyi her gün mecburen görmek ve onun hiç sallamadığına şahit olmak...
göremediğinde dünyayı algılamakta güçlük çekmek,
abartı hasaslaşmak acaba ne dedi die saatlerce düşünmek, kıskanmak, huzursuz olmak, sakarlaşmak, öylesine söylediği sözlere içerlenmek ya da umutlanmak,kuzuya, kuşa, miskin kediye dönüşmek, saflaşmak, kendine çeki düzen vermek, hiçbişeye konsantre olamamak, dalıp dalıp gitmek, kalbinin ritminde değişiklikler fark etmek, telefon zırıltısına aşırı hassasiyet, rahat batması, herkese fütursuzca iyi davranma halinin baş göstermesi, beynin tüm fonksiyonlarını bir kenara bırakıp, yalnızca görebilmek için bahane üretmek, sürekli telefona bakan gözler, her telefonda hızla çarpan kalp, aramadığında kramplar giren mide, yanındayken terleyen eller, mide ağrıları, midede kelebeklerin uçuşması, her şeye daha bir değişik bakmak, aşırı derecede motivasyon fazlalığı veya eksikliği, aklın geçici çöküşü, gölgesini gördüğünde bile uzaylı görmüşçesine heyecanlanmak, görünce kalbinin ağzındaymış gibi atması, yaşadığın tek kişilik küçücük dünyayı, iki kişinin alabildiğince yaşayabileceği kadar genişletebilme yeteneğini keşfetmek,
yanındayken konuşamamak, ne söylesen ağzından sen farkında bile olmadan salakça bişeyler çıkacakmış korkusu,
yanında olmadığında sürekli birlikteykenki anları tekrar tekrar düşünmek,
ondan başka herşeyin vızgelmesi, kendinde bütün dünyaya karşı gelecek cesareti bulmak, kalbin unuttuğu yerlerindeki çırpınışlar, dalıp dalıp gitmeler, suratta beliren aptal gülümseyiş, sesi duyulduğunda sımsıcak olan yüz, heyecan, hobileri paylaşma, hobilerini öğrenme ve edinme çabaları,
kimseye hiçbir şey söylememe,onun hakkında her hissi, her düşünceyi birilerine saatlerce anlatmak, söylemek istemek, kimseye bunları anlatamadığını farkedince başka yönlere yönelmek, açıklanamayan iç sıkıntısı sahibi olmak, şaşkın bir şekilde hayatını idame ettirmek ve bu durumun farkına ancak çevredeki kişilerin dürtmesiyle varmak,
ondan bahsederken gözlerinin parlaması, geceleri heyecandan uyuyamamak, ansızın uyanmak,başa sarılan düşünceler, bir çırpıda okunan kitabin yüz küsür sayfasından tek bir kelime dahi hatırlamayı engelleyen şuur kapaması,
iç burkulması, hani böyle kalbini avcunda sıkıyormuş gibi birileri...bir de kaybetme korkusu,
ne yapacağı konusunda kararsız kalmak ve bunu o kadar artırmak ki, sürekli bir git gelin içinde yaşamaya başlamak, paranoyak olmak, hayallerin küçülmesi; iyi bi işim olsun, kariyerim olsun, param olsun, evim olsun, arabam olsun demezsiniz artık. sadece "yanımda 'o' olsun" dedirtir...
işte aynen hissettiklerimi aktardım.
bana inanırsan olur dediler ben de çok inandım, fazla inandım... oldu da zaten, oldu olmasına ama oldu da bitti maşallah...
ve şimdi; ilk önceleri sanki açık yaraya tuz basarmış gibi sonra da felce uğramışcasına hissiyatsızlık. bir nev'i şok içinde ne olup bittiğini algılayamamak. yaşadıklarının gerçek değil her sabah tekrarlanan bir kabus olduğuna kendini inandırmaya çalışmak, diğer yandan da bu kabustan kaçabilmek için çok sevdiğin bir filmin karelerini izlercesine baş sarıp sarıp eski mutlu günleri düşünüp sürekli geçmişi yaşamak. artık hayal olan o eski günlerin bir süre sonra avutuculuğunu yitirmesi sonucu sanki her gün ölmek ve lanetleniş gibi her gün yine yeni baştan aynı şeyleri yaşamak. kendini, onu ve hayatını "neden ama neden?" diye sorgulamak ve bir türlü doğru cevabı bulamayıp, her şeyden nefret eder hale gelmek. nefret etmenin hayatı, yaşanılanları kolaylaştırmadığını, değiştirmediğini çaresizce kabullenmek. bu çaresizliğinin çektiğin acının panzeri olduğunu bir süre sonra şaşırarak görmek. her şey düzelsin bu günler geçsin/ bitsin diye beklemek, beklemek beklemek... en kötüsü de o kişiyi her gün mecburen görmek ve onun hiç sallamadığına şahit olmak...
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar