cezayir güneşi ile sımsıcak, gençlik hayalleriyle rengarenk, yaşanan düş kırıklıklarıyla hüzünlü; derin, kalın, çok büyük, çok özel albert camus'u kitabı . 22 yaşındaki albert'in, yıllar sonraki albert camus'nun özünü bize anlattığı, duyarlılığını özünden duyumsattığı şiir...
''durmamacasına mutluluğu düşünmek istemiyorum. böylesi çok daha basit, çok daha kolay. öyle ya, unutuluşun ta dibinden kendime doğru çektiğim bu saatlerden, arı bir coşkunluğun, sonsuzluğa asılmış bir dakikanın el değmemiş bir anısı kalmış her şeyden önce. bende gerçek olan yalnızca bu, bense bunu hep iş işten geçtikten sonra anlıyorum. bir el devinisinin gevşemesini, görünümde bir ağacın uyumunu severiz. ve tüm bu aşkı yeniden yaratmak için, tek ama yeterli bir ayrıntı vardır elimizde! fazlasıyla uzun zaman kapalı kalmış bir oda kokusu, yolda garip bir ayak sesi. benim için de böyle. o zaman kendimi vererek seviyorsam, yalnız aşk bizi kendimize getirdiğine göre en sonunda kendimdim.
bu saatler geri dönüyor, ağır, durgun, sert, gene öylesine güçlü, öylesine duygulandırıcı, çünkü akşam şimdi, hüzünlü bir saat, ışıksız gökte de belirsiz bir arzuya benzer bir şey var. yeniden bulunan her devinim bana beni gösteriyor.''
'' ama her şeyden önce, büyük incir ağaçları arasında, gök vardı. yoksullukta bir yalnızlık vardır, ama her nesneye değerini veren bir yalnızlık. zenginliğin belirli bir noktasında, gökyüzü de, yıldızlarla dolu gece de doğal varlıklar gibi görünür. ama basamakların dibinde, gök tüm anlamını yeniden kazanır: paha biçilmez bir tanrı armağanı. yaz geceleri, içlerinde yıldızlar hışırdayan gizemler.''
''... hem sonra, yargılarının gözünün içine bakmayı yeğ tutan insanlar da vardır.
''...italya'nın küçük kentlerinin bol gölgeli olanları, güvercinlerin bir sığınak aradıkları öğle saatleri, ağırlık ve tembellik, ruh bunlarda başkaldırılarını yıpratır. tutku gözyaşlarına doğru yol alır yavaş yavaş.
...tüm gökyüzü karşımda, günlerin bu dönüşünü de onlarla birlikte dönerek, durmamacasına, kımıltısızca izleyebilirim gibime geliyor. duyabileceğim biricik mutluluğu: dikkatli ve dost bir bilinci içime çekiyorum.''
''doğanın görkeminde ruh ortaya çıkar.''
yaşama aşkı
''...dünyayı avuçlarımın içine koymak isteyen bu uçsuz bucaksız coşku karşısında güçsüzdüm. iyi biliyorum ki yanılıyorum, benimsenilmesi, tanınması gereken sınırlar vardır. yaratırsa böyle yaratır insan. ama sevmenin sınırı yoktur ve ben her şeyi kucaklayabildikten sonra, iyi sarılmasam da ne çıkar?''
''yaşama umutsuzluğu yoksa, yaşama aşkı da yoktur.''
tersi yüzü
''başkaları sayfalar arasında bir çiçek bırakırlar, aşkın kendilerine dokunup geçtiği bir gezintiyi kapatırlar oraya.''
''...önemli olan insanca ve basit olmak. hayır, gerçek olmaktır önemli olan, hepsi girer bunun içine; insanlık da basitlik de.''
''...bir adam çevresine dalmış, bir başkası mezarını kazıyor: nasıl ayırmalı onları? insanları ve saçmalıklarını? ama işte gökyüzünün gülümsemesi. ışık kabarıyor, yaz pek mi yakın? ama işte sevilmesi gerekenlerin gözleri ve sesi. tüm devinimlerimle dünyaya, tüm acımam ve tüm minnetimle insanlara bağlıyım. dünyanın bu tersiyle yüzü arasında bir seçim yapmak istemiyorum, seçmesini sevmem.''
''insanlar açık görüşlü ve alaycı olmamızı istemiyorlar.''
''büyük yüreklilik, ölüme olduğu gibi ışığa da gözlerimizi kırpmadan bakabilmektir...''