bugün

caner taslaman

kendisinin "fizik" kanunları olarak bilinen entropi çıkarımlarını "felsefi sonuç" diye satmasının gaz yapmadığı bünyelere hitap eder. hayır, sadece basit bir fizik ve felsefe kelimelerini karıştırma meselesi değil;

--spoiler--
1- evrendeki ısı akışı tek yönlüdür ve bu akış geri çevrilemez (termodinamiğin ikinci kanunu).
--spoiler--

buradan nasıl bir felsefi sonuç çıkar? madde ve enerji aleminde ısının tek yönlü ve akışının geri çevrilemeyecek olmasından nasıl bir ders alınır? alsa alsa fizikçisi, deneycisi, veya teknisyeni dikkate alacak; peki yalan, sembol, entrika, kararlılık, kitlesellik, bireysellik, aidiyetler aleminin ahlak, adalet, sosyal ilişkiler, toplumsal barış ve türlü fanteziye cevap arayan felsefeye ne verdi bu ısı transferinin tek yönlülüğü? "her doğan bir gün ölür" diye mi ders alacağız, ya bir başkası "kızışan erkekler hararetlerini söndürmeye çalışacaktır" gibi maymuni halimize cevap bulursa? bunları kim düzenleyecek? yani ölçüp biçilip gözlem yapılıp deneylenen doğa işleme yasaları insan varsa da vardır, yoksa da vardır, onlar milyarlarca yıldır var, senin "felsefi" soruların ve kavramların altı kişilerin keyiflerince doldurulan "kelime" adlı kaypak kanunlardan kurulu, sana evrenin bilgisinin ne faydası olabilir, milliyetçiliğe çözüm mü bulacaksın fizik bilgisiyle.

--spoiler--
2- buna göre evrende bir gün termodinamik denge oluşacak ve “ısı ölümü” yaşanacaktır. kısacası evren ebedi değildir, evrenin bir sonu vardır.
--spoiler--

felsefe, dedik, kelimelerle yapılır, ve her kelime felsefik olarak sorunludur. sorunsuz kelime ve dahi bağlaç bile yoktur. mesela "evren ebedi değildir, evrenin bir sonu vardır" demek, ancak bazı kavramları bazı şekillerde ve bazı çerçevede kabul edersek yine bazı şekilde anlaşılır. mesela "evrenin bir başı-sonu varmış" ne demektir? fiziksel olarak bize ne anlatır? aslında bütün insanların çeşitli biçimlerde hem kişisel hayatları boyunca hem de binlerce yıldır gelişen kültürel bir tecrübe olarak gayet iyi öğrendiği bir hadisenin evrene uygulanmış biçimidir. yani benim bir başım sonum var, senin bir başın sonun var, herbir hadisenin bir formda ortaya çıkışı ve o formun zamanla deforme olarak ortadan kalkması hadisesi var, bunlar evrensel zaten; bir bütün olarak evrenin kendisi neden bu kuraldan bağımsız olsun? ne felsefe çıkaracaksın buradan? allah'ın da bir başı-sonu olması gerektiğini mi? hayır, elbette yapmayacaksın bunu: fiziğin aksine, felsefi kanununu herkese eşit uygulamayacaksın. o zaman ne halt yemeye evren yasalarını kendine maymun etmeye çalışıyorsun? bunun için mi yapılıyor o formüller?

--spoiler--
3- eğer evren sonsuzdan beri var olsaydı, aradan geçen zamanda evren çoktan termodinamik dengeye gelip “ısı ölümü”nü yaşıyor olacaktı. ölümlü bir evren, sonsuzdan beri var olamaz.
--spoiler--

hiç birşey sonsuzdan beri "aynı formda" var olamaz, hiçbir şey sonsuza kadar "Aynı formda" varolamaz. evren bilgisi bunu der. yaratılışçı felsefe ise "var olur, bak allah var" der. "ispatla" dersin, kimsenin kontrol etmediği doğayı şahit gösterir, "yok"u ispatlamak için "var"dan örnek gösterir; üstelik anlamadığı bir fizik kanunu alıntısıyla: oysa alıntılanan bilgiye göre "herşey"i kontrol etmek için harcanacak enerji verimsizdir, oysa kendiliğinden evrilen bağlantılı ve bağımlı sistemlerin elemanları sadece var olmak için enerji harcamak gerektiğini deneyerek öğrenir. demek ki allah'a gerek olmadan çarkların dönüyor olduğundan bahsediliyor. "ısı"nın evrimi bu, allah olmadan da kendi kendine soğur.

"aradan geçen zamanda evren çoktan termodinamik dengeye gelip “ısı ölümü”nü yaşıyor olacaktı" da ne demektir? aradan geçen zamanın (big bang'den bu yana geçmiş 13.7 milyar yıl olsun mesela) birşeylere yetip başka şeylere yetmeyeceğini, "çoktan" tarzı süper bilimsel ve net tahminlerle nasıl karar verdin? henüz evrenin yüzde 5'ini bile kaplamayan maddeler aleminin bilgisi ile tüm evrenin periyotları hakkında neyin hükmünü veriyoruz böyle? olsa olsa yüzde 5'i kadarının elbette, çapın kadar sallayabilirsin: "ısı ölürdü çoktan"? bak sen, niyeymiş o, hakkında ayet mi var? eğer evren -zaten, mesela- sonsuzdan beri var olsaydı, neden aynı ısı seviyesi korunmuş olmasın(dı)? "sonsuz" ya, olurdu bir kerameti. "ama evren sonsuz olmadığı için"... (eee?)..."ısı ölümü gerçekleşmedi"... (bravo, iyi de bundan bu sonuç nasıl çıkar? ya henüz "vadesi gelmedi"yse?. bugün "kara madde" ve "kara enerji" diye adlandırılan, ve evrenin yüzde 95'ine tekabül ettiği hesaplanan, ve henüz ne oldukları bile anlaşılmamış bir evren durumu üstüne ahkam kesmeyi öğrendin, ha bir de onu felsefeye koşturuyorsun. önce bir zahmet bu fizik yasası ne demek istiyor, neyi anlatıyor diye bir düşün. savunmaya çalıştığın fikri çaktırmadan dinamitliyor bile olabilirsin.

--spoiler--
4- evren sonsuzdan beri var olamıyorsa demek ki evrenin bir başlangıcı vardır...
--spoiler--

dördüncü madde yeni bir şey söylemiyor. anlatılacak durumun gerekliliğine göre, bir formun ortaya çıkışı, ya da başlangıcından söz edilebilir. ama doğa söz konusuysa, "bir sonu olabiliyorsa demek ki başı da olmalı" diye felsefik cambazlıklarla değil: evrende gözlemlenebilen hadiselerin yöneliminin karakteristiği yüzünden bir başlangıç noktasında mutabık kalınabilir; nihayetinde basitten karmaşığa ilerleme, zamanın doğrusallığı veya ısının bir yöne akarak evrenin sıcaklığının düşmesi, galaksilerin birbirinden ayrılması gibi karakteristik özellikler elbette bir zamanlar bunların hepsinin bir kaynaktan geldiği ve çok daha basit olduklarını söyleyecektir. ancak burada karışıklığa yol açan bir durum var; yine felsefenin kelimelere dayandığını unutmaktan kaynaklanıyor: bir insanın hayat buluşunun başlangıcını yumurtanın döllenmesi olarak belirtsek dahi bunun bir neden sonuç mekanizması ile oluştuğunu, yani o ceninin başka ilişkiler neticesinde ortaya çıktığını kestirebiliyoruz. sözkonusu evren olunca, bunun yoktan var olabileceği fikri nedense bazı insanlara mantıklı gelebiliyor. bilmiyor olmak sallamayı zorunlu kılmaz, sallamak tercih meselesidir. sonra bak, "yoktan var olabildiğine göre birisi var etmiş olmalı" diye daha da coşanlar olabiliyor. salladığının farkında olduktan sonra mesele değil gerçi; ama "yoktan var olmak", -tıpkı sonsuzluk gibi-, fiziksel bir karşılığı olmayan "felsefik" bir akıl yürütmedir, insanidir, kelimedir; ve doğa bu çıkarımlara göre bir şeyi yoktan var edecek ya da birdenbire "sonsuz" bir hadise sunacak falan değildir, doğa düşünmez, plan yapmaz. ya da insanlar tamamen entropi'ye ters bir felsefe düşünür ve buna inanır, kim engel olacak buna, "ısı" mı?

böyle akıl yürütmelerin "bir numaralı felsefe" diye kabul gördüğü diyarlarda "fizik" karnelerine de bir bakmak lazım, insanlık hakkındaki perspektiflerine de. eğlendirici olabilir...