bugün

uzak mesafe iliskisinin bitmesi

ilk günler herşey normal seyrinde devam eder."seni seviyorum,sensiz olamıyorum,ne olur çabuk gel"vb sözlere umut bağlarsın.aklından şöyle geçer; "lan adam ol da bari bu kızı elinden kaçırma ,baksana askere gitmene rağmen sana hala ilgi gösteriyor,seni sevdiğini söylüyor"türlü türlü hayaller kurarsın,gelecekten,geçmişten düşünceler gözünün önüne gelir.herşeyi iki kişilik düşünürsün.bir şairin dediği gibi"bir elmanın yarısı sen ,yarısı ben" moduna geçersin.tabi bu memlekette böyle birşey yapmaman gerektiğini nerden bileceksin ki(çok sonraları öğrendim bir kıza salya sümük aşık olunmayacağını)neyse dediğim gibi ilk günler güzel geçer,herşeyinden haberin olur.afedersin tuvalete gitse onu bile anlatır,o derece yani.sonra bakarsın ki, bu kısa süreli ayrılmanın üzerinde dev özlemeler,dev çaresizlikler belirir.ben bunu hani dağdan düşen çığ olur ya,ona benzetiyorum.ufacık bir kar tanesi birike birike koskoca bir kar kütlesi oluşturur.şöyle açıklayayım,çağımızın icatlarından telefon var,internet var ama yetmiyor ki.insan oğlunun doğasında var ne zaman birşeyi başarsa,hep daha fazlasını ister.bugün telefonda konuşursun,yarın telefon seni kesmez,yüzünü göreyim istersin,yüzünü görsen tenine bir dokunayım,bir öpeyim,sarılayım istersin.isteklerin bitmez.yalnız, eğer bunun adı aşksa bunları istemek kişinin en doğal hakkı tabi.derken günler geçer,elinde ki imkanlar seni mutlu etmez ve bu durum ikili arasında tartışmalara sebeb olur.erkek rahatsızdır,kızsa tam tersi.erkek üzülür,kız teselliyi diğer erkeklerde bulur.bunu kesin bir dille yazıyorum.sevgilisinden ayrılan kızın ne kadar savunmasız ve kolay kandırılabileceğini her erkek bilir.en azından benim kafamda olan erkekler.neyse konumuza gelelim.erkek üzgündür,zamanında beğenmediği o telefonda bir kez sesini duymak için kulubenin önünde nöbet tutar ama gelmez o lanet telefon.gelse bile annenden, babandan gelir."nasılsın oğlum,iyiyim annecim,babacım" bu değildir senin beklediğin ama bitmiştir.kafana koyarsın tekrardan yüz yüze geldiğimizde ona kendimi anlatıp,özür dilersem beni affeder dersin.hatta jest olsun diye sayfalar dolusu şiir,nesir yazarsın.(400 sayfaya yakın şiir yazmışlığım var)derken günler geçer ve tekrardan gelirsin doğup büyüdüğün şehire,o da burdadır.haber gönderirsin buluşalım diye,kabul eder.için titrer ilk gördüğün anda ama alttan alırsın belli etmezsin ama kıpkırmızı kesilen yüzün dıştan,yerinden çıkacak gibi olan kelbin içten içe seni yanıltır.konu açmaya çalışırsın,dünyanın en gereksiz sohbetini yapsa bile saatlerce onu dinleyebilirsin.tam o anda telefonu çalar."pardon"diyerek yanından kalkar,yaklaşık 2 dakika telefonda konuşur.bitince yanına gelip,üzgün bir tavırla konuşmaya başlar."bak sumatra, ben senden sonra birisiyle arkadaş oldum,nasıl olduğunu bende bilmiyorum ama bana gitar çalmayı öğretecekti,durum bu hale geldi.ama sevmiyorum ha onu" vb cümleler...yararlanmışsındır ama elden birşey gelmez alır ceketini kalkar gidersin.aylar geçer mevsim yaza döner bir de bakılır ki o kız sevmiyorum dediği gitar öğreten çocuğa kör kütük aşık olmuştur.onun deyimi ile "herşeyimsin sen" olmuştur.peki sumatra'ya ne oldu.yaralı bir kuş gibi kolu kanadı kırık etrafta dolaşıyor.

tanım:fazla kafaya takılmamamısı gerekilen bir ayrılık hikayesidir.