bugün

marsilya

şark şehirleriyle ünsiyet kuran birine göre bu şehir. mardin'e, selanik'e, kahire'ye bigane kalmış amerikanizm mağduru vandal gençliğe göre değil. burada yaşayan gençlik de böyle olmasına rağmen. bir şehiri anlamak için bu dünyada en baştan amerikan ruhsuzluğunun vücudunun ve aklının hiçbir yerine zerk edilmesine izin vermemek lazımdır.

burada biz nargile içeriz, artık salon adamı olmuş araplarla kırık dökük arapça, şaklabanlık yapmak için de fransızcayı konuşuruz. yahya kemal'e kulak veririz ara ara ''kandilli gezerken uykuda...'' diye başlarız bu alakasız kentte, bu alakasız insanlarla, bu alakasız tipik marsilya kafesinde muhabbete. barbaros hayrettin gelir aklımıza, bir fatiha yollarız ona da. tunusluya, faslıya, cezayirliye, fransıza hafız'ın şiirlerini okuruz akşamları. parası pek olan arap dostumuzla burjuva eğlentilerine gideriz, hikaye uydurur gönül yaparız orda da. keyf tılsımını okşar kalplerine gireriz, severiz seviliriz. gitme zamanı gelir soluğu beyrutta almaya bakarız. hala da bakıyoruz.