bugün

barda

selim....

merhaba arkadaşlar, nerde kalmıştık?
gercekliğin ''kurgusal '' dunyasına giriş icin sert bir tanımlama sorusu..
evet bir yerde kalmıştık,ama nerede..
en son olarak barın kapısında,bir köşeden size yönelmiş iştah ve arzu dolu bakışlarla sizi izlediğim yerde mi kaldık...belki evet orada da kalmış olabilirim..fakat doğam geregi onlarca iştah ve arzuma hapis olmuş bedenleri gözönüne alırsanız bu pek akıllı bir çıkarım olmaz..
belki vesikalarınızı sunduğunuz barın kapısından siz içeri süzülürken,benim donuk bakışlarıma yönelerek sorduğunuz soruda kalmış olabiliriz ''saat kaç''...akıllıca tezgahlanmış bir mizah çizgisine sahipsinizdir, akıllısınızdır ve sağ elinde bir meşrubatı tutan birine atılacak guzel bir zarftır saat kaç sorusu..(ben bunu böyle algılarım) aldanarak bir an için saate bakmam,nasıl bir kumpasa alet edileceğimi anlamam için yeterli...
vesikalarınızı sunarak girdiğiniz barınızın davetsiz bir misafiri var bu gece için...
sizin vesikanızı beynine çekmiş bir zihin...
sizle kendi dilimle götüreceğim bir evrene sızma zamanı..

simdi kaldığımız yerden devam etme anı...
sol kolumda bir sargı bezi ile kapatılmış yaram var,siz onu aldığım bir bıçak darbesi olarak algılayabilirsiniz yada bir öfke anında camla kesilmiş bir kesik...sizin dünyanızda bu kadarlık bir ayrıntı sargılı bileğim....
evet bir yaram var, saatimden dolayı bizzat sizden doğan bir yara...
saatim mi? o şimdi sağ kolumda...patlağın da oyle ....

o zaman sorumu acalım ...savcı bey saat kaç....
cayınızı mı döktunuz?

''bir gece girerim ruyana uyanamazsın,karanlık anladın mı karanlık?''

evet tamda bana denk düşen bir cevap....aynı duzeydeyiz anlaşılan...
ben bana sunulan zarfı iade ettim,siz size sunulan zarfı açtınız:..tek farkımız bu kadar..oysa ikimizde ''karanlık'' yaratmak istiyoruz...
ikimizin karanlık yaratacak öğeleri doğal olarak farklı...ben mesela, gucumu kör şiddetten almaktayım, bireysel bir kuşanma benim şiddettim fazlasıyla bana özgu bir tasarımcı kadar yaratıcı olabilme hayalciliği de barındırır içinde ...arkadaşlarım da oyle...hepimizin şiddetten anladığı ve yaşattıkları farklıdır.

sizin kadar örgutlu bir şiddet değil,bireysel..
sizin yaptırdığınız gibi örtulu değil...
açık ulu orta yaşanan bir şiddet bizim sectiğimiz...
asla kurbanı-kurbanla yok ettirmek te yok bizde...
mutlaka kendi hesabımızın adisyonunu kendimiz öderiz...
sonucta ikimizde şiddetti üretiyoruz,sen yasal ben yasadışı..

vicdan mı? bundan çokça bahsetmenden anlamalıydım benim safımda olduğunu....
açıkcası hoş bir soz...kime bahsetseniz mutlaka kendi vicdanının değerini size anlatır....herkes vicdanlı....ama pisliklerde diz boyu,katliamdan gecilmez ortalık.
bende vicdanlıyım,hemde çokça bunu da bilmenizi isterim..en çokta kendime acırım.kendimin olamadığı,yapamadığı,başaramadığı yeryuzu uzerinde hangi tutunalacak hayallerim varsa ''vicdanımı ağrıtır''
vicdanım sadece ben kokacak kadar benim kederimle küflenmiştir...

sıkca bahsettiğiniz sizin vicdanınızı ele alalım...
acaba benim gibi bir pisliği yok edebilmek için neler neler vermezdiniz değil mi?oysa yapacağınız çok basit bir çıkar yolunuz var..içeride sizin hesabınıza çalışabilecek kurbanlarınıza beni çiğnetmek..cezamın kesinleşmiş olması sizi asla tatmin etmiyor,çünkü vicdanınız izin vermiyor değil mi?
ne istiyor...kan daha kötusu yok edilmemi....
peki benim vicdanım..benliğime acırken ne istiyordu biliyormusun, kan daha da kötusu yok etmek....
anlamalısın ki vicdanımız aynı gercekliğimiz gibi sadece ''gördüğümüz kadar''