bugün

iktidarsızlık

Tam da bir sonuca varmak üzereydim ki cam vazo sağ kaşımda patladı. Kaşım yarılmıştı ve gözümün içine kanlar akıyordu. Fazla sinirlenmemiştim. Üstelik onun da eli kesilmişti. Kesilen yere diğer eliyle bastırarak bir eline bir bana bakıyordu. Sakince nefesimi bıraktım. Hafif sola dönüp elini saracak bir şeyler aramaya başladığında çenesine sağlam bir tane oturttum. Hafif bir tıkırdama sesi geldi. Sanırım çenesi yerinden çıkmıştı.

-Neden olmayan şeyleri iddia edip duruyorsun ha? Canımı sıkmaktan başka bir işe yaramıyorsun!

Çenesini tutuyordu hala. Belki de fazla abartmıştım. Ama geri dönemezdim. Bir sigara yakıp tiradıma devam ettim;

-Hiçbir zaman susmayı denemiyorsun. Tek yaptığın şu kaltakça konuşmaların ve benim penis güçsüzlüğümden bahsedip durmak. Allah aşkına dünyada başka değerli şeyler de var! Mesela, şey…

-Kabul edemiyorsun, hepsi bu! Lanet hayatında başka bir şey yok işte! Değersiz kahverengi bir taş gibisin. insanda amaçsızca tekmeleme isteği uyandırıyorsun. Ve fare beyninle birlikte tek önemli noktan aletin. Sen ise onu kaldırıp kıçıma sokmayı bile beceremeyen kılıbığın tekisin!

-Allah kahretsin! Allah kahretsin! Nasıl bu kadar aşağılık olabiliyorsun? Hiç mi vicdanın yok? insanda müşfik bir yan da olmalı. Her şey sandığın kadar boktan değildir belki. Bulmaya değer bir şeyler vardır. Sense dünyanın merkezine kendi götünü oturtuyorsun. Adil değil.

-Senin yerinde saat satan bir Filipinli olsaydı o ağırlık merkezinden beni kavrayıp sıcak spermlerini içime yollamıştı bile. Sense sadece bir puşt gibi konuşuyorsun. Bir boka yaramayan boktan bir puşt!

-Allah kahretsin!

-Tanrı büyük ikramiye olarak senin üzerine sıçmış! Senden daha büyük bir göt yaratmamıştır zaten şimdiye kadar. Hahaha. ilahi göt!

Ayakkabımın topuğuyla tam burnunun üzerine sağlam bir tekme geçirdim. Başı geriye doğru hızla gidip duvarın köşesine çarptı. Burnu ise şelale gibi kanıyordu. Ağzındaki köpüklü kanlarla dişlerinin arasından tıslayarak ‘’g…göt!’’ dedi.

Saçlarından tuttuğum gibi banyoya götürdüm. Kafasını defalarca tuvalet mermerine geçirdim. Kendimi durduramıyor, sürekli ‘’Bu değil! Bu değil!’’ diye tekrarlıyordum. En sonunda ya kafasından ya da mermerden ‘kıtırt’ diye bir ses geldi. O ara kendime geldim.

Zirvedeydim. Sikim taş gibiydi ve saçlarından süzülen spermleri elleriyle alıp yüzüne sürüyor, kasıklarındaki inanılmaz titreme ile bu kör anı sonsuza uzatıyordu. Öyle bir boşalmaydı ki hala demir gibi serttim. Duygularımız tek noktada toplanmıştı. Üzerimize mükemmel bir meteor düşmüştü. Felaket ve mucizeydi.

Sonra taşaklarımdan beni kavrayarak yatağa, kendi üzerine çekti. Yüzüme hayranlıkla bakıyordu sanki. Ne düşündüğümü sordu. Biliyordu elbette ne düşündüğümü. Bu oyunu kendisi bulmuştu. Köprücük kemiği üzerinden öptüm onu. Başımda müthiş bir acı vardı ve birkaç dakika sonra uyuyakalmıştık.