bugün

diyalog

...oturduk konuştuk sonra.dört kişiydik. ben, mazhar, fuat, özkan. ben hariç hepsinin sesi güzeldi. içimi okudular, üflediler. "bu küskün yüzün, gayrı gülsün" şeklinde. içtiler. içtikçe güzelleşemediler. aynı kaldılar ama ben zaten onların bu halini seviyordum. hani sarhoş taklitleri hep başarısızdır ya skeçlerde; tam tersini düşünün...

oturduk konuştuk sonra. dört kişiydik. ben, ferda, anıl, yarkın. konuşlandık, yaralandık, bahtı karalıydık nasılsa. ama ben bişey demedim o vakit. bi'şey oldum. hmm... f a y...! telin koptuğu yerden kırıldım!

oturduk konuştuk sonra. Dört kişiydik. Ekmek, Şarap, Sen ve Ben. içimizden biri eksik olunca adına sofra denmiyordu zaten. "En güzel şarkı"sı olmayan hayranlar gibi hep böyle bir yanar dönerlik. Oysa o şişe ne günler gördü Sarah. Dinliyorsun değil mi sevgili Lille? Ya sen Marsilya?

oturduk konuştuk sonra. iki kişiydik. Ben ve Neşet Ertaş. Geldiği yeri sorduğumda "Bozkır" dedi. Dedim bak abi ben senin sazını nerde olsa tanırım. Tamam metale kaydığım da oldu ama adamımsın unutma. "Sağolasın" dedi. Olurum dedim.
Zahide'yi güzel söylüyordu. Bazı türkülerde bezgin duruyordu ama olsun. istisnalar Zahide'yi bozmuyordu.

oturduk sonra. iki kişiydik konuşmadık. Tamam biraz konuştuk. "Gülüşün var ya" dedim. Kesti gülmeyi. Öyle demek istememiştim.