bugün
- kızların mesajlara geç cevap vermesi12
- şizofreni11
- en dindar özelliğiniz20
- düşün ki o bunu okuyor9
- insan olmaya ceyrek kala'yı eloande den kapmak18
- yorgun mermi9
- anın görüntüsü20
- elinin değdiği anı unutamıyorum 5 posta attım12
- sözlükteki feyk hesap sahipleri tespit edilecek11
- bacağa kramp girmesi10
- ayetullah hamaney'in mini etekli torunu9
- zall beceremiyorsan bırak git11
- 2024 eurovision şarkı yarışması13
- erkekler seks yapamayacağı kadınla arkadaş olmaz10
- erkeklerin sadakatsiz olması20
- benim başörtüm var arabamı yanlış park edebilirim12
- türkiye den soğuma sebepleri20
- anneler günü12
- erkekler götünüze değil yaptığınız pastaya bakar21
- arkadaşlar sizce bu yüzük nasıl15
- beni özlediniz mi doğru söyleyin15
- eloande ile evlenip sözlüğü huzura kavuşturmak19
- uludağ sözlükte yazmanın hiçbir anlamı olmaması24
- karşı cinse giyim önerileri19
- ismet gurbuz 202411
- sözlüğe kız getirmek10
- okul müdürü nasıl korunabilirdi16
- komşuyu arabanın arkasına bağlayıp sürüklemek8
- bir erkeği cezbeden şeyler12
- fazla mastürbasyon yapan erkek9
- kimsenin okumadığı sözlükte yazar olmak11
- niyetin ciddi mi klişesi13
- uludağ sözlük kapatılacak11
- icardi1905'in sözlüğü bozması23
- karşı cinsi tavlamak için ne yaparsınız15
- libido düşmesi18
- 45 yaş üstü kadınların muşmulaya dönmesi10
- kızların yedek listesi9
- yazarların kız çocuğu olursa koyacağı isimler8
- cami tuvaletinin paralı olması14
- evlilik yaşı kaç olmalıdır12
- dünya bandırmalılar günü16
- sözlükte artık kızlar teklif edecek8
- platonik aşkın kalp kıran davranışları13
- eric bana9
insan neden sanat yapar, film çeker?
birinci ve saf yanıtı; kalıcı olma isteğidir. bu isteğin sebebinin; film çeken insanın unutulmuş, yok olmuş, hiçlenmiş hayatının, anılarının arasında saklandığını düşünür zeki demirkubuz.
ona göre bu; varlığını ispatlamaya, yaşadığını diğerlerine inandırmaya çalışan insanın dramıdır!
bilinçli ya da bilinçsiz, insanı; öldükten sonra yok olma, unutulma korkusu sarar.
hikayelerinin öneminden çok,
"ben vardım, yaşadım" olgusunu anlatma
içgüdüsüne dönüşür. böyle bakınca dilsiz ve hayvanımsı bir yaratığın, nasıl van gogh a, dostoyevski ye, tarkovski ye dönüşebildiğini, zaman denilen unutma öğtücüsüne direnebildiğini daha iyi anlar.
ancak bu "kalıcı olma hakkı" nın, sadece onu isteyenlere, bunu sorun edenlere! verildiği de bir gerçektir.
demirkubuz un film yapmasının bir başka sebebi de özgürleşme çabası ve isteğidir.
ona göre; insanın en kötü kader!lerinden birisi de; getirildiği ve orta yerine bırakıldığı dünya nın yasaları yapılırken o! na söz hakkı verilmeyişidir.
kısa hayatı boyunca önüne konulan "ya sev ya terket" seçeneğinin çilesini çeker o.
peki nedir o na düşen?
kurulmuş, kabullenilmesi gerekenin tutsağı olmayı mı kabul edecek ya da gördüğünün, anladığının, düşündüğünün ve hayal edebildiğinin peşine mi düşecek?
işte bu vicdani duruştur!
yaşamak; yapılması emredilen bir görev gibi durur önümüzde. ta ki, bir gün içimiz sızlayana "öteki" itiraz edene değin.
vicdan kıpırdayıp, "heyy, ben burdayım" deyince çile ve yalnızlık başlamıştır artık. herkesin ak dediğine kara demenin bedeli ödenir.
sanatçının popüler, kabul gören, uzlaşan değil; reddeden, bozguncu, düzen karşıtı, cezalandırıcı, muhalif yanı burdan gelir.
"biz" dururken ben demek, olanın değil, olması gerekenin peşine düşmek, gerçekler dururken hayal etmeye kalkmak, resmi olanın karşısında sivil olmak; muhalefettir.
ondan sonra gelsin tuhaf, sıkıcı şüpheli öyküler, zihni saran garip düşünceler, sıkışmış kalbin fırçaya, kaleme vizöre uzanma isteği...
minicik ve çaresiz bedenimizin yıkmaya gücünün yetmediği "kurulu gerçek" hayallerde yıkılmaya başlanır.
zeki demirkubuz; film çekmenin, sanat yapmanın bütün anlamının; bu bir tür kişilik bölünmesi gibi görünen sayıklamaların, "davranış bozukluğu" ve "irrasyonel eylem" olduğunu düşünür.
ya da alp zeki heper in dediği gibi;
" sinema aşktır, düştür, gerçeği bozup, yeniden kurmaktır"
birinci ve saf yanıtı; kalıcı olma isteğidir. bu isteğin sebebinin; film çeken insanın unutulmuş, yok olmuş, hiçlenmiş hayatının, anılarının arasında saklandığını düşünür zeki demirkubuz.
ona göre bu; varlığını ispatlamaya, yaşadığını diğerlerine inandırmaya çalışan insanın dramıdır!
bilinçli ya da bilinçsiz, insanı; öldükten sonra yok olma, unutulma korkusu sarar.
hikayelerinin öneminden çok,
"ben vardım, yaşadım" olgusunu anlatma
içgüdüsüne dönüşür. böyle bakınca dilsiz ve hayvanımsı bir yaratığın, nasıl van gogh a, dostoyevski ye, tarkovski ye dönüşebildiğini, zaman denilen unutma öğtücüsüne direnebildiğini daha iyi anlar.
ancak bu "kalıcı olma hakkı" nın, sadece onu isteyenlere, bunu sorun edenlere! verildiği de bir gerçektir.
demirkubuz un film yapmasının bir başka sebebi de özgürleşme çabası ve isteğidir.
ona göre; insanın en kötü kader!lerinden birisi de; getirildiği ve orta yerine bırakıldığı dünya nın yasaları yapılırken o! na söz hakkı verilmeyişidir.
kısa hayatı boyunca önüne konulan "ya sev ya terket" seçeneğinin çilesini çeker o.
peki nedir o na düşen?
kurulmuş, kabullenilmesi gerekenin tutsağı olmayı mı kabul edecek ya da gördüğünün, anladığının, düşündüğünün ve hayal edebildiğinin peşine mi düşecek?
işte bu vicdani duruştur!
yaşamak; yapılması emredilen bir görev gibi durur önümüzde. ta ki, bir gün içimiz sızlayana "öteki" itiraz edene değin.
vicdan kıpırdayıp, "heyy, ben burdayım" deyince çile ve yalnızlık başlamıştır artık. herkesin ak dediğine kara demenin bedeli ödenir.
sanatçının popüler, kabul gören, uzlaşan değil; reddeden, bozguncu, düzen karşıtı, cezalandırıcı, muhalif yanı burdan gelir.
"biz" dururken ben demek, olanın değil, olması gerekenin peşine düşmek, gerçekler dururken hayal etmeye kalkmak, resmi olanın karşısında sivil olmak; muhalefettir.
ondan sonra gelsin tuhaf, sıkıcı şüpheli öyküler, zihni saran garip düşünceler, sıkışmış kalbin fırçaya, kaleme vizöre uzanma isteği...
minicik ve çaresiz bedenimizin yıkmaya gücünün yetmediği "kurulu gerçek" hayallerde yıkılmaya başlanır.
zeki demirkubuz; film çekmenin, sanat yapmanın bütün anlamının; bu bir tür kişilik bölünmesi gibi görünen sayıklamaların, "davranış bozukluğu" ve "irrasyonel eylem" olduğunu düşünür.
ya da alp zeki heper in dediği gibi;
" sinema aşktır, düştür, gerçeği bozup, yeniden kurmaktır"
güncel Önemli Başlıklar