bugün

iktidar yozlaştırır

başlıkta anlatılmak istenen şey iyi, karakterli, kişilikli, dürüst, vs. insanların iktidarın verdiği güç ile değişmesi, yozlaşması, kendinden ödünler vermesidir, zaten karaktersiz olanların yozluğunu sağlayan ise iktidarın avantajları değildir.
onlar hiçbir zaman "yapabiliyorum, öyleyse neden yapmayayım?" sorusuna cevap veremezler. hatta Böyle bir soru akıllarına bile gelmez.

"iyi insanlar erdemi sevdikleri için kötü şeyler yapmaktan nefret ederler. Kötü insanlar ise cezalandırılmaktan korktukları için kötü şeyler yapmaktan nefret ederler."
- Horace -

sıradan insanların (yığınların) kötü şeyler yapmasını engelleyen çeşitli kontrol mekanizmaları vardır. kanunlar bu işe yarar, neyin iyi neyin kötü olduğunu belirler ve bir dizi yöntem ile toplumun bunları yapmamasını sağlamaya çalışır, yapanları cezalandırır, vs.
ancak her kanunun bir arka kapısı bulunur (backdoor), hiçbir gözetleyenin olmadığı, olamayacağı yerler her zaman olmuştur, olacaktır.

rüşvet alan bir kişi için kanun gücü çoktan atlatılmış bir kontrol mekanizmasıdır.
Burada başka şeyler devreye girer. Mesela din bunlardan biridir. insanların kötü şeyler yapmasını ilahi bir varlığa verilecek hesap gününün geleceğine dair bir inanç ile engellemek oldukça başarılı bir yöntemdir ama burada da insan kontrol edildiğini, izlendiğini hissettiği (varsaydığı) için iyi davranır. Eğer günün birinde ilahi bir varlığa verilecek hesabın geleceği veya hayatınızda yaptığınız kötülüklerin bir sonraki yaşamınızı köpek olarak geçirmenizi sağlayacağı türevi bir inanca sahip değilseniz bu mekanizma da sizin için geçersizdir.
eğer böyle ise rüşvet yiyecek kişinin bunu yapmamasını sağlayacak hiçbir kontrol mekanizması kalmamış demektir. işte elimizde kalan Bu son küme en kişiliksiz ve en karakterli insanların bir arada bulunduğu yerdir.

insanın kendi ahlaki değerleri olup olmaması, karakterinin gelişmişliği işte burada devreye girer. Artık hesap verilecek bir merci yoktur ama insanın kendine, karakterine yakıştırdığı sıfatlar, hayatına, var oluşuna biçtiği değerler vardır(eğer var ise).
onur gibi, şeref gibi, dürüstlük gibi, iyi biri olmak gibi, kimseye zarar vermeme prensibini benimsemek gibi, kendi inanmasa bile başkalarının değerlerini çiğnememek gibi, insanların mülklerine müdahale etme fikrini bile zararlı bulmak gibi, diğerlerine saygı göstermeyi bir zorunluluk değil bir gereklilik olarak algılamak gibi...
bunlar insanın tek başına kaldığında bile kötülük yapmasını engelleyen kabullerdir. Ne yaptığı Kimsenin bilmesine de gerek yoktur, kendinin bilmesi yeterlidir.

ama kişi için 'iyi biri' sıfatı olunan bir durum değil de oluşturulan bir imajdan ibaret ise o imajı gözleyecek kimsenin olmadığı yerde kötülük yapmasına engel olacak hiçbir kuvvet de kalmamış demektir. sadece uygun yer ve zaman sorunu vardır. imkanlar elverdiği sürece her yola başvurulabilir.

"Ahlaki duygular doğuştan gelmez, sonradan kazanılır."
- John Stuart Mill -

terapiye gidip yaptığınız bir kötülüğü anlattığınızda hiçbir psikolog "yaptın çünkü kişiliksizsin!" demez en fazla hıımm layıp pişman olup olmadığını sorar ama karakter gelişimi psikolojinin ana inceleme alanlarından biridir.
Bu gelişimde çevresel faktörlerin etkisi yadsınamaz ancak ne yazık ki hiçbir dışsal etki insanın neden omurgasız, karaktersiz, kötü, vs. biri haline geldiğinin açıklamasını yapamamaktadır.
Aynı koşullarda büyüyen, aynı şeyleri yaşayan ikizler bile farklı kişiliklere sahip olabilmektedir. ister bunu ufak biyolojik farklara bağlarsınız, ister bilinç altına veya başka bir cevap bulmaya çalışırsınız ama şu bir gerçektir ki bu alandaki determinist yaklaşım tam anlamı ile patlamıştır.
"Her insan özünde iyidir." palavrasını çürüten de filozoflar değil hayatın kendidir.

insan olmanın sadece belli bir biyolojik türe ait olma değil de bazı ahlaki değerleri taşıma anlamına geldiğini düşünüyorsanız Var oluşunuzun temelindeki harca bazı ahlaki tercihleri, değerleri, tavırları katarsınız ve bu yapıyı ayakta tutan sizin sahiciliğinizdir.
Eğer bu değerler Modaya, çoğunluğa, topluma, egemenlere, ona, buna uymak veya yaranmak için takınılmış etiketlerden oluşuyor ise yani beş para etmez muhteviyatınızı saklamaya yarayan kaplamadan, üzerinize çekilmiş bir ciladan ibaretler ise bilin ki bu sahteliğin sağladığı imaj sahiliğin verdiği onurun yanına bile yaklaşamaz.

Aslında ahlaki değerlerin hiçbiri evrensel veya bilimsel değildir. insan öldürmenin kötü bir şey olduğunu ön kabuller olmaksızın kim ispatlayabilir? veya hırsızlık yapmanın ya da yalan söylemenin zararlı olduğunu nasıl kanıtlarsınız? Diğerlerine de en az kendin kadar saygı gösterilmesi gerektiğini kim söylemiş?

bunlar tamamen felsefi-ahlaki kabullerdir. Bazıları toplumsal hale gelmiştir, bazıları içselleşmiştir, bazılarına sadece kontrol edilindiği için uyulur, vs.
insan tek başına kaldığında ise bu kontrollerden azaddır, yani değersizler için artık her şey mubahtır.

"Sadece tek bir kategorik zorunluluk vardır ve o da şudur: Yalnızca evrensel bir yasa olmasını isteyebileceğiniz bir maxime (kurala) göre hareket edin."
- Immanuel Kant -

Şimdi adını hatırlayamadığım bir bilim adamının insanlardaki karakter gelişimini inceleyip vardığı sonuçlar da buna benzerdir.
Bazıları din sayesinde iyi biri olur, bazıları toplum baskısı, bazıları kanunlar, cezalar vs. Bazıları ise öyle olmasını istediği, onun doğru olduğuna inandığı için iyi olmaya çalışır. Onların içselleşmiş ahlaki değerleri vardır der ve toplumunun ufak bir azınlığını oluştururlar.

Ne yazık ki diğerleri çoğunluktadır. Ailesinin üyelerini stasi'ye ihbar edenler, hapse girmemek için dostlarını ispiyonlayanlar, normalde ırkçı olmamasına karşın çoğunluğa uyup hitler'e bağlılık yeminleri eden çoğunluklar, farklı görüşten oldukları için karşısındakinin ölmesinde bir beis görmeyenler, savaş dönemindeki karışıklıklardan yararlanıp komşusunun malını gasp edenler, yetkisini kötüye kullanarak kuralları ihlal edenler, kişisel çıkar sağlamaya çalışanlar, vs...

Bunlar kişilik zaaflarıdır ve her tarafta bu karaktersiz, ezik, zavallıları görebilirsiniz.

Birçoğu bu kişiliksizliklerini büyük değerlere sığınarak örtmeye çalışır, nerede yüce değerlerden bahsediliyor, büyük laflar ediliyor ise orada en azından bir kaç karaktersiz bulabilirsiniz.
gizlenmeye çalışırlar, pisliklerini örtmeye çalışırlar, başlarını yastığa koyduklarında zavallı hayatlarını, sefil karakterini değil o sığındığı değerleri hatırlamak isterler.

Bazılarında vicdan devreye girer, boğar insanı, yanlış yaptığını, kötü olduğunu hatırlatır durmadan.
Ama vicdan denen şey de ahlaki değerleri olan insanlara hastır. Ahlakı olmayanın vicdanı da olmaz, ahlakı olmayanın utanması da olmaz.
zira bir şeyin yanlışlığını kabul etmemiş birine onun yanlış olduğunu hatırlatmanın hiçbir anlamı yoktur.

Evet iktidar büyük bir sınavdır ve çoğunluk bu sınavda başarısız olur. sürdüremez. Zayıftır, değerleri oturmamıştır, güç eline geçince hepsini kaybeder, şapşallaşır, bazı şeylerin neden yapılmaması gerektiği unutur, yapabiliyor olması yapması için yeterli sebep haline gelir.

bazılarının ise böyle değerleri, dolayısıyla dertleri zaten yoktur. Onlar için Güce kavuşmaları sadece yapabileceklerinin sayısının artması anlamına gelir.

bu sadece iktidar bağlamında ele alınacak bir şey de değil.
cep telefonunuzu çalan birini affetmek, polise teslim etmek veya ağzını burnunu kırmak hatta öldürmek arasındaki tercihleriniz, paranız olmadığı için sevmediğiniz bir işe girmek veya hırsızlık yapmak gibi seçimler değerleriniz açık ifadesidir.

"Başkalarına kendine davranılmasını istediğin gibi davran."
- Domingo de Banez -

iki kişi, birinde silah var. kullanmaması için mantıklı(rasyonel) bir neden gösterebilir misiniz?
gösteremezsiniz!
kullanıp kullanmaması tamamen o kişinin karakteri ile, değerleri ile alakalıdır. Kişiliksiz biri için, değersiz bir zavallı için kullanmamanın hiçbir mantığı olamaz.

tabii kötülük ile kişiliksizlik, değersizlik, onursuzluk aynı şeyler değildir. Daha da çoğaltabileceğimiz bu sıfatları genel bir kötü şemsiyesi altına soksak da arada çok önemli farklar vardır. kötülüğün karşılığı karakterlilik olmadığı gibi eşiti de onursuzluk değildir.
belki de lawful, neutral ve chaotic önsıfatları bu farkı yeterince açıklıyordur.

Acaba neden amerikan popüler kültüründe kötü deyince akla hitler değilde nixon gelir?

bunun nedeni hitler'in ne kadar kötülük yapmış, dünyaya ne kadar acı vermiş olursa olsun bunların hiçbirini gizlice yapmamış olması olabilir mi?

Hitler'in her yaptığı alman devletinin kayıtlarında, resmi belgelerinde vardır. Savaşın bitişi ve Almanya'nın işgaline kadar bu belgelere dokunulmamıştır bile. sadece artık savaşın kesin kez kaybedileceği anlaşıldığında bir imha operasyonuna başlanmıştır.
Çeşitli makyavelist hareketleri olsa da Hitler yaptıklarını reddetmez, iktidara gelmeden önceki ve iktidarı dönemindeki konuşmalarını dinlerseniz çok bir fark göremezsiniz.

oysa nixon yalancıdır, karaktersizdir, yaptıkları hep gizli saklıdır, o muhafazakar imajının altında dönen dolapları anlayamazsınız, iki yüzlüdür.

Bu yüzden bir Amerikalıya -eğer gözü dönmüş bir cumhuriyetçi değil ise- kişiliksizlikten, karaktersizlikten, iki yüzlülükten, içten pazarlılıktan bahsedildiğinde aklına nixon ve o pis sırıtışı gelir.

evet Tarih birçok iyi adamın iktidarda iken isteyerek ya da istemeyerek kötü kararlar aldığını anlatan hikayeler ile doludur ve fakat birçok kişiliksizin de elindeki güçleri kendi sefil amaçları için kötüye kullandığına şahit olmuştur, olmaktadır, olacaktır...

"Herkes ahlaklı olmadıkça, hiç kimse tümüyle ahlaklı olamaz."
- Herbert Spencer -