bugün

frederic chopin

17 ekim 1849 sabahı fryderk chopin otuz dokuz yıllık yaşamını paris'te noktalamıştı. aile üyeleri sonraki yıllarda, son nefesini vermeden dudaklarından şu sözcüklerin döküldüklerini söyleyeceklerdi. '' matka, moja biedna matka.'' (annem, zavallı annem.)
ölüm haberi paris'te büyük yankı yapmıştı. sabah saatlerinde solange'ın kocası cleasinger yüzünün alçı kalıbını çıkarmış, daha sonra doktorların müdahalesiyle chopin'in kalbi vücudundan ayrılarak bir kupa içine yerleştirilmiş, naaşı madeleine kilisesi'ne götürülmüştü. gazeteler ölüm haberini okuyucularına duyurmuş, müzik dünyası onun kaybı karşısında duyduğu üzüntüyü dile getirmişti. hector berlioz journal des debats'da şunları yazıyordu: ''piyano için yapıtları gerçek bir ekol oluşturmuştur. ilginç yapıları, beklenmeyen ezgisel değişimleri, cesur armonileri, bağımsız ritmik hareketleri bir dizi süslemeyle ustaca birleştirmeyi başarmıştır. piyano için etütler'i birer başyapıttır.''
polonya gazeteleri de bu acı haberi hemen duyurmuştu. son dönemlerde sanatçının yakın çevresinde bulunan şair cyprian norwid 25 ekim günü dziennik polski gazetesinde şunları yazmıştı: '' doğuştan varşovalı, kalpten polonyalı, yeteneğiyle bir dünya vatandaşı olan fryderk chopin bu dünyayı terk etti. o büyük bir maharetle, sanatın zorluklarının üstesinden gelmesini bildi. o çayırlardaki çiçekleri, üzerinde bulunan çiy tanelerine zarar vermeden toplamayı başardı. ve onların tüm avrupa semalarında birer yıldız, hatta kuyruklu yıldız gibi parlamasını sağladı.''
cenaze töreni 30 ekim günü gerçekleştirildi. madeleine kilisesi'nden büyük bir kalabalık toplanmıştı. tabut kilisenin içine taşınırken orkestra chopin'in cenaze marşı'nın henri reber tarafından yapılmış uyarlamasını seslendirdi. daha sonra kilise orgcusu mi minör prelüd ve si minör prelüd'ü çaldı. ardından chopin'in asıl isteğine, mozart'ın requiem'ine geldi. paris konservatuarı orkestra ve korosu bu olağanüstü yapıtı chopin için seslendirdi, solistler arasında pauline viardot da vardı. kiliseden pere-lachaise mezarlığı'na dek olan yol bıyunca dostları chopin'i yalnız bırakmadı. en başta adam czartoryski yürüyordu, onu giacomo meyerbeer, auguste franchomme, eugene delacroix, camille pleyel, ludwika(ablası) ve diğerleri izliyordu. yaklaşık beş bin frank tutan cenaze masraflarının tümünü jane stirling üstlenmişti. mezarın üzerine ölümünden bir yıl sonra, auguste clesinger'in yaptığı bir heykel konuldu.

chopin'in kalbinin konulduğu kupa 8 ocak 1850 günü doğduğu topraklara geri dönmüştü. kısa bir süre sonra varşova'nın en önemli kiliselerinden biri olan kutsal haç kilisesi'ndeki (kosciol swietego krzyza) sütunlardan birinin altına yerleştirilen sanatçının kalbi, sonunda ait olduğu yere dönebilmişti. 1880 yılında sütunun üzerine, matta incil'inden (matta 6;21) alınmış şu satırlar yazıldı: '' hazineniz neredeyse, yüreğiniz de orada olacaktır.''

ludwika kardeşinin paris'teki arkadaşlarıyla yazışmasını sürdürdü. chopin'in ölümünün ardından kısa bir süre sonra amerika'dan dönerek fransa'ya yerleşen julian fontana'nın yayımlanmamış notaları baskıya hazırlamasını istiyordu. kardeşi her ne kadar bunların yok edilmesini vasiyet ediyorsa da bu kadar nota görmezden gelinemezdi. sanatçının sağlığında yapıtlarını kopya eden, yayınevleriyle pazarlıkları yürüten fontana, bu iş için en uygun isimdi. böylece günümüzde opus66-74 numarasıyla yayınlanan yapıtlar chopin'in ölümünün ardından müzik dünyasına kazandırıldı; kardeşinin her isteğini yerine getiren ludwika, bu kez onu dinlememiş ve müzikseverlerin böylesine kıymetli bir hazineden yoksun kalmamasını sağlamıştı.
chopin'in adı sonraki kuşaklar için bir anlamda piyano ile özdeşleşti, kimi zaman aşırı romantik öğeleri öne çıkarılarak aktarılan yaşamöyküsü geniş kitlelerin odağı oldu. ancak müzik dünyası onun piyanoya kazandırdıklarının önemini kavramakta gecikmedi. yaşamı boyunca yarattıkları sonraki kuşak bestecilerini farklı yönlerden etkiledi. başta claude debussy olmak üzere fransız piyano ekolü onun çizgisini devam ettirdi; yüzyıl sonlarında avrupa'nın farklı ülkelerinde giderek daha fazla besteciyi etkisi altına alan 'ulusalcılık akımı'nın da ondan öğrenecekleri vardı. tümüyle tuşlara adadığı otuz dokuz yıllık kısa yaşamı, büyük hayranlık duyduğu bach ve mozart'tan öğrendiklerini sonraki kuşaklara ustaca aktarmasına yetmişti.

aydın büke- chopin tuşlara adanmış bir yaşam