--spoiler--
selim olsa, sabaha kadar uyumaz, düşünür dururdu. ben olsam yatardım. üniversitede okurken de ben, gece yarısı olunca yatardım; o, çalışmasını sabaha kadar sürdürürdü. saçların dökülüyor, uykusuz çalışmaya dayanamıyorsun; oğlum turgut, ihtiyarlıyorsun. uykusuz kalabilmen sinir kuvvetinden. benimki adale kuvveti. kollarıyla selimi soluksuz bırakıncaya kadar sıkardı: sen birden çökeceksin selim. çünkü neden? çünkü için boş senin. birden, kollarımın arasında için boşalacak: birden, üçüncü boyutunu kaybedip bir düzlem olacaksın ve ben de seni duvarda bir çiviye asacağım. havaya kaldırdığı selimi duvara sürüklerdi. siyah saçlarından yakalayarak başını duvara dayar: dökülmeyen saçlarından asacağım seni, diye bağırırdı. erkeğin kılları göğsündedir, oğlum selim. hemen gömleğini çıkarır ve boynuna kadar bütün gövdesini kaplayan kıllarını gösterirdi selime. iğrençsin turgut. sen onları, üniversite kantinindeki kızlara göster. kapat şu ormanı. bir erkeğin yanında soyunmasından sıkılırdı selim. beni, aşağılara çekiyorsun turgut. senden kurtulmalıyım. turgut, pantalonunu da çıkarır, kollarını açarak bağırırdı: ben, senin bilinçaltı karanlıklarına ittiğin ve gerçekleşmesinden korktuğun kirli arzuların, ben senin bilinçaltı ormanlarının tarzanı! yemeye geldim seni. benden kurtulamazsın. ben, senin vicdan azabınım! bağırma, anladık. benim vicdan azabım bu kadar kıllı olamaz. ruhbilimci tarzan, lütfen giyin."
--spoiler--