bugün

nükhet duru

--spoiler--

1980 yılına Elazığ'da "Merhaba" diyoruz. Şehrin ana caddesinde şimdiki alışveriş merkezlerinin o yıllardaki ayarında bir çarşı var, adı: Büyük Pasaj. Sık sık uğradığımız pasajda en çok sevdiğim yer giriş katındaki "Müzik Plak ve Bant Stüdyosu". Her plaktan sadece bir adet geliyor, onlar da isteyene kasete kayıt yapıyorlar. Yani o günlerde konmamış adıyla "korsan" kaset. Koyu bir plak düşkünüyüm hala. Kasetleri kabullenemiyorum. Sipariş verdiğim bir plak en az iki haftada geliyor istanbul'dan. "Nükhet Duru IV" uzun bir bekleyişten, her gün okul çıkışı pasaja uğrayıp "Geldi mi ?" diye sormalardan, GONG dergisindeki hayli olumlu eleştiriyi defalarca okuyup, her defasında daha da çok merak etmelerden sonra nihayet elimde oluyor bir öğleden sonra. Sesi radyodan çıkan otomatik pikabımdan uzun süre inmiyor albüm. Kapağını çok beğeniyorum, bir de şarkı sözlerini. 11 yaşındayım. Büyümeye özeniyorum. "Nerde o eski şarkılar" diyorum. Çakır'ın hüzünlü öyküsü acıtıyor içimi, kadınca meydan okuyuştan artakalan "Yürekten bakmayan erkekler herhalde" dizesinde saklı sitemi anlamaya çalışıyorum. Derken bir gece aynı şarkılarla televizyonda görüyorum Nükhet'i. TRT denetiminin o günlerde aldığı bir kararla, şarkıcının, önünde sanatını icra ettiği dekorun herhangi bir yerinde isminin yazması yasaklanmış. En güzel şarkı makaslanıyor bu yüzden, arkasında parıltılı harflerle Nükhet Duru yazılmış dekorun önünde, yine denetim kurulunun isteği üzerine albümden farklı olarak yeniden yorumlanmış "Benimsin Diyemediğim"i izleyemiyor, sadece söz konusu dekoru gazetede görüyorum. Bir önceki yıl Eurovision Türkiye elemelerine de katılıp ilk elemeyi geçemeyen Ali Kocatepe bestesi "Çakır"ın en can alıcı yerinde sadece "Oooooo" demekle yetiniyor Nükhet, bu "Oooooo"nun manasının ne olduğunu yıllar sonra şarkının yeni ve sansürsüz yorumunda öğrenebiliyorum ancak. Yıllar sonra bu versiyona tesadüf edeceğim bir gün TRT FM radyosunda, malum kelimenin geçmesinden hemen sonra şarkının fade-out yapılarak bitmeden bitirildiğine şahit olacak, güleceğim bu duruma ister istemez. Herşey değişirken hiçbirşeyin değişmediğini düşüneceğim. "Sevince yatağına sığmayan dere gibi kadınım" da demiyor Nükhet, başka başka sözler geçiyor şarkının tam orasında. Küçücük aklımla kızıyorum denetleme kuruluna. "Şarkılarımı" mahfettiklerini düşünüyorum.

1984. Şan Tiyatrosu Hisseli Harikalar Kumpanyası, Yedi Kocalı Hürmüz, Geceye Selam, Şen Sazın Bülbülleri gibi sazlı sözlü müzikallerle sallanmış. Türk halkı 80 ihtilali sonrası kavuştuğu bu yeni eğlenceliğin tadını çıkarıyor. Enerji tasarrufu yılları. Tek kanallı televizyon akşam 19.30'da açılıp 23.00'da kapanıyor. Haftada bir gün yayınlanan eğlence programlarında boy gösterebilmek için TRT Denetim Kurulunun Engizisyon Mahkemelerini andıran kararlarını aşabilmek gerekiyor. Müzikallerde denetim yok. Şen Sazın Bülbülleri'nin neşeyle şakıdığı sahneye döner bir platform kuruluyor. Bir bıçak saplanıyor platformun tam ortasına, yanına kırmızı bir gül bırakılıyor. Fonda Bisset'nin uvertürü. Karmen, Nükhet Duru. Lisedeyim daha. Bir akşam, okulun servisiyle gidiyoruz Şan Tiyatrosu'na. Salonun yaş ortalaması, hayli üstümüzde. Fuayede oyunun afişleri satılıyor. Cebimde babaannemin verdiği haftalıktan kalan azıcık para, ancak bir kola içmeye yetecek. Işıklar sönüyor. Gerçek yaşamında hep sakin, duru ve hüzünlü aşklar yaşayan kadının, sahnede erkekleri kendine acımasızca aşık eden meşum kadına dönüşmesini izliyorum olanca inandırıcılığıyla. Şevket Altuğ çıkıyor sahneye. Don Jose, Karmen'e ümitsizce aşık. Ağlarken bile güldürüyor Şevket Altuğ. izleyenler gülmek istiyor. Escamillo'nun şarkısına tempo tutuyorlar coşkuyla, izleyenler eğlenmek istiyor. Işıklar yanıyor. istanbul'un yağmurlu caddelerinde buğulu camlarıyla ilerliyor servis otobüsü. Kimse memnun değil bu akşamdan. Ben, izlediğim en güzel gösteri olduğunu düşünüyorum oysa. Karmen'in şarkısı ezberimde. "Hiçbir engel tanımam ben, hele bir aklıma koymuşsam..."

Yıl 1985. Kahraman Afyonoğlu'nun hazırladığı, Çiğdem Tunç ve Mehmet Ali Erbil'in sunduğu, ayda bir yayınlanan Do-Re-Mi programı, sakin ve sessiz geçen Cumartesi gecelerinde en büyük keyfim. TRT standartlarının çok üstünde bir program. Sadece popu, üstelik yerli popu, farklı fikirler, değişik bir şov anlayışıyla sunan, şarkıcılara bildik şarkılarını değil, farklı şeyler söyleten, düetler yaptıran, eşi benzeri bugün bile bunca ekranda varolmayan bir deneme. Bir ay Nilüfer-Zerrin Özer ikilisi varsa, başka bir ay Sibel Egemen-Füsun Önal, sonra MFÖ-Sezen Aksu. Ve bir gece Nükhet Duru-Johnny Logan !!!! ilk bakışta çok ilgisiz görünen bu iki isim o gece ekranda harikalar yaratıyorlar. Nükhet'i ilk ve son kez öyle izliyor seyirci. Bluejean'li, kısa saçlı, zıp zıp zıplayan, hop hop hoplayan, yabancı şarkılar söyleyen, önce kendisi eğlenen bir genç kız. "Vay be !" diyorum hayli içten, hayli şaşkın."Bu kadında neler varmış !"

Nükhet'i ikinci kez 'canlı' görüşüm 1988 yılında olmalı. Dikran Masis'le evlenip saçlarını sarıya boyatmış, kocasının büyük ve cesur hamlelerle kurduğu Tim Müzik'ten yıllar sonra tamamıyla pop bir albüm çıkartmıştı. Kasetin promosyon günleriydi. Popun küllerinden yeniden doğmasına daha bir kaç yıl vardı, dolayısıyla daha yapılan bu şeye "promosyon" denmeye de başlanmamıştı. Harbiye Kenter Tiyatrosu'nda bir kaç konser verecekti Nükhet Duru. Şubat tatilinde istanbul'daydım.Konsere kardeşimle birlikte gittik. Sahnedeki sarışın kadın, bütün görkemi, bütün ihtişamıyla döktürürken şarkıcılığını, ben o akşam yoğun bir şekilde yaşayacaktım yukarıda bahsettiğim duyguyu. Seyircilerin arasında Ferdi Özbeğen ve Attila Atasoy da vardı. Nükhet laf arasında bir punduna getirip ikisinin de orada olduğunu seyirciye anons etmiş, onlar için birer alkışı ustaca hediye sunmuştu. Bense oturduğum balkon sırasından hayran gözlerle onu izliyor, bütün şarkıları onunla birlikte mırıldanıyor, beni göreceği, farkedeceği anı bekliyordum. Böyle bir şey olmadı tabii. Konser çıkışında kardeşimin çocuk ısrarına dayanamayıp, bizi almaya gelen babamla beraber, bir saat tiyatronun kapısında bekledik. Nihayet geldiğinde şaşkındı. "Bir saattir sizi bekliyoruz, ikna edemedik" dedim kardeşimi gösterip. "Ah canııııımmm...!!" dedi Nükhet, kardeşime sarıldı. Sonra babam bizim beraber fotoğrafımızı çekti. Günlerce, ballandıra ballandıra herkese anlatacaktık bu bir kaç saniyelik tanışmayı. Evet, tanışmak. Yedi yaşımdan beri tanıdığım, hayatını ezbere bildiğim, konser boyunca gözlerinin içine baka baka onunla beraber şarkılarını söylediğim Nükhet'le, Nükhet Duru'yla daha yeni tanışmıştım.

--spoiler--

devam edecek ...

müzik eleştirmeni hakan tok'un kaleminden ...