dün cerrahpaşa semtindeki bulgur palas isimli eski binayı arkadaşlarıma gösterdim. semtten yaşlı bir amcaya buranın tarihini sorduğumuzda bizi başka birine yönlendirdi ve "o kültür varlıklarını koruma vakfı eski başkanıdır, mimardır. ona sorun." dedi. sohbet etme fırsatı bulduğum bu mimarın söylediklerini aktarıyorum.
mekan:bulgur palas(cerrahpaşa semtinde tarihi hakkında pek bir şey bilinmeyen 120-130 yıllık, italyan mimarisi ile yapılmış bir bina)
bulgur palas'ın çevresinde bir tane eski köşk vardır, diğer binalar sonradan yapılmış iki üç katlı, iğrenç beton binalar. mimar amcamız anlatmaya başlar.
"avrupa şehirleri planlıdır, labirent gibidir. düzenlidir ama tekdüzedir. sokaklar birbirinin aynısıdır. istanbul ise plana göre kurulmamıştır. rüyaya göre kurulmuştur, rüyaların şehridir. fransızlar orrient expres'e slogan olarak "ışık doğudan yükselir" demişlerdir. bu doğu çin ya da hindistan değil istanbul'dur. (daha sonra bulgur palas'ın yaınıdaki 100 yıllık ahşap konağı gösterdi, kendi eviymiş) bakın bu eve. eskiden buradaki her ev böyleydi. (ardından yanındaki iğrenç beton binaları gösterdi) sonra biz bunları yıktık, yerine bu iğrenç şeyleri diktik, tarihi dokuyu böyle bozduk, güzelim şehrin içine ettik."