Tırnaklarımızın arasındaki mumları eritiyor,düşünceye yetişmeye çalışan parmaklarımızın hızı. ışıkları södürün. ısı ve ışık yaymadan aydınlatabilen bir "şey"yaratın ütopyalarınızı biriktirerek. Size değil, sizde ani bir tepkimeyle ortaya çıkıp, kare kare gelişimini gördüğüm "bize" öfkeliyim.
Yaratıcısını ve doğasını reddeden bir heykel her gece
kaidesinden kopup rüyama koşuyor (çıplak bir allah tasviri/ kısa saçları biçimsizce kesilmiş-yontulmuş- sırtında sol omuzuna yakın bir yara/ kan sol ayak bileklerine kadar akmış/ boynunda kalın
bir ipe takılmış yuvarlak, akik bir kolye/ sağ ayağı ileride-sol ayağı geride- ileri mi geri mi adım
attığı belirsiz)
Keskinin keskin darbelerinden kaçmaya çalıştım, olmadı diyor; yavaş yavaş
şekilleniyordum, elinde keskiyi tutanın aklında tasarladığına dönüşüyordum. Ağlıyor. titremeden. Tek
damla gözyaşı dökmeden. Kaskatı. Ağladığını biliyorum. Kanıt gerekmiyor. Her darbede aklımda
tasarladığımdan uzaklaşıyordum diyor. Aynanın karşısına geçip, öylece aynaya bakıp duruyor; her
gece, her rüya. Hadi! Diyor,keskiyle çekici parmaklarınıza uzatarak,hadi! Aklımda tasarladığım bana
dönüştürün beni! Saatlerce soğuk bedenini yontuyoruz gösterdiği yerlere darbeler indirerek. işte oldum! Diyor; uyanıyoruz tırnaklarımızın arasındaki mum artıklarıyla,her gece,her rüya...
"ve tanrı öldü" yazıyor yan odanın denize yakın duvarında; anlam nietzsche'ye ait, imza başkasına; cinayeti nietzsche üsleniyor.