bugün
- mauro icardi'nin karısı8
- en obez özelliğiniz14
- larisalisa'nın parayla şukulatması9
- namuslu erkek bulmanın çok zor olması16
- 15 mayıs 2024 türkiye japonya voleybol maçı9
- herkesin merak ettiği o piç erkeğim soru alayım18
- 13 yaşındaki kıza tecavüz eden 28 kişi29
- sütyen takmaktaki inanılmaz mantık hatası21
- icardi190514
- şampiyonluk için yanak okşatmak52
- gençler iş beğenmiyor8
- nişanlı kalmanın saçma olması9
- sevdiğiniz sözlük yazarları16
- kızılcık şerbeti dizisi12
- iki adım atınca kan ter içinde kalmak8
- öpüşme ile bulaşan hastalıklar8
- en nefret edilen yazarlar9
- hangi sözlük yazarı ile uyumak isterdin14
- kaç yaşındaki insan evde kalmıştır14
- anın görüntüsü15
- larisalisa20
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri16
- aç karnına poğaça yemek11
- karşı cinse giyim önerileri11
- otoyol ve köprü geçiş ücretlerinin zamlanması20
- jose mourinho29
- iyi bir insan olmak için ne yapmam lazım12
- en dindar özelliğiniz28
- chat sitesi kurmak9
- yaz aşkı varda kış aşkı neden yok11
- embesil yazarlar9
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı25
- doğum gününde hatırlanmamak19
- düşün ki o bunu okuyor8
- en taşaklı kızların bizim sözlükte bulunması16
- en havalı erkek meslekleri16
- her erkeğin unutamadığı bir kadın vardır10
- burçlara inanmak9
- kezo dili ve edebiyatı8
- zall beceremiyorsan bırak git13
- sözlüğe yeni gelen masum erkek12
- bugün hangi kadın yazara ne diksem15
- hayatınızda kaç kere reddedildiniz19
- kahverengi gözlü olmanın hiç bir işe yaramaması14
- sözlük erkeklerini evire çevire pataklamak8
- şort diken müzisyen motorcu uzun boylu yazar11
- icardi1905 ile jakuziye girmek10
- kimsenin okumadığı sözlükte yazar olmak17
- ali koç9
- günahların takımı galatasaray13
entry'ler (129)
Aklı olan mitsubshi asx alır.
Bu kadar ucuz ama bu kadar donanımlı, yakıt cimrisi ve bakım gerektirmeyen bir araba yok daha türkiyede.
Bu kadar ucuz ama bu kadar donanımlı, yakıt cimrisi ve bakım gerektirmeyen bir araba yok daha türkiyede.
Alkol serbest mi?
Günah olmayan eylemdir. Günah olduğuna dair bir ayet varmı?
görsel
Mutlaka okumalısınız.
Mutlaka okumalısınız.
Depresyon kadınlarda şöyle ilerler;
Bunalım... Bunaalım... Bunu alım... Bunu alayım... Bunu da alayım... Bunu al bunu... Al bunu da... Bunu da bunu da...
Erkeklerde şöyle ilerler;
Bunalım... Bunalımdan çıkayım... Bununla çıkayım... Bununla da çıkayım... Hepsiyle çıkayım...
Bunalım... Bunaalım... Bunu alım... Bunu alayım... Bunu da alayım... Bunu al bunu... Al bunu da... Bunu da bunu da...
Erkeklerde şöyle ilerler;
Bunalım... Bunalımdan çıkayım... Bununla çıkayım... Bununla da çıkayım... Hepsiyle çıkayım...
kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde
kaç kilo çekerdi yalnızlık
kaç kere ezildim altında
yaz yağmurlarının
belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları
her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk
hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize
kim sevmezdi çiçekleri filan
ben sevmezdim dedim, yalan dedi
bunu palyaço söyledi,
palyaço söyledi ben yazdım
yazdım, yazmasam ağlayacaktım
herkes ağlarmış biraz, ben de ağladım
sırf bu yüzden mi ağladım
alçaklık gibi bir şey oldu bu biraz
biraz birazdım her şeyden
dün biraz sinirlenmiştim mesela
yarın bir kadını seveceğim biraz
biraz biraz kör oldum bügünlerde
ama rakı kadehlerini boşaltmayın
eksilmesin hiçbir şey
hiçbir şeyden dahi olsa
kalsın biraz
ii.
umursamıyorum yılgınlığımı filan
çünkü sessizce yaşanmalı her şey
bir devrim sesszce olmalı mesela
ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun
bir palyaço neden yalan söylesin ki
ben palyaço olsaydım söylemezdim
marangoz olsaydım da söylemezdim
ben insan olsaydım yalan söylemezdim!
hem nereden çıkardınız palyaçonun yalnızlığını
kaç kilo çeker ki bir palyaço
hem neden yüzüme vuruyorsunuz
bir çirkin ördek yavrusu olduğumu
gocunmam ki ben, ben gocunmam
bir palyaço ne kara gocunmazsa
o kadar, o kadar gocunmam işte
rakı doldurun! eksilmesin
iii.
bitmedi, yazacağım daha
yazmazsam ağlayacağım çünkü
alçakça olacak biraz
hem biz o zaman kimdik ki, nerelere giderdik
her sokakta biraz daha eksilirdik
bilirdim, geceleri puslu puslu olurdu bazen
bazen birisi fısıldarmış gibi olurdu
duyamadım, derdim, tekrar et!
sessizliğe bürünürdü o vakit her şey
sokaklar daha bir puslu
palyaçolar daha bir ağlamaklı olurdu
ve ben daha bir alçak olurdum
ağlardım biraz
hem sen kimsin, çekiştirme diyorum
hatta kuyruğuma basma diyorum
acıyor, tırmalarım,-
diyorum
kahrol, kahrol!
diyorum
kaç kilo çekerdi yalnızlık
kaç kere ezildim altında
yaz yağmurlarının
belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları
her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk
hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize
kim sevmezdi çiçekleri filan
ben sevmezdim dedim, yalan dedi
bunu palyaço söyledi,
palyaço söyledi ben yazdım
yazdım, yazmasam ağlayacaktım
herkes ağlarmış biraz, ben de ağladım
sırf bu yüzden mi ağladım
alçaklık gibi bir şey oldu bu biraz
biraz birazdım her şeyden
dün biraz sinirlenmiştim mesela
yarın bir kadını seveceğim biraz
biraz biraz kör oldum bügünlerde
ama rakı kadehlerini boşaltmayın
eksilmesin hiçbir şey
hiçbir şeyden dahi olsa
kalsın biraz
ii.
umursamıyorum yılgınlığımı filan
çünkü sessizce yaşanmalı her şey
bir devrim sesszce olmalı mesela
ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun
bir palyaço neden yalan söylesin ki
ben palyaço olsaydım söylemezdim
marangoz olsaydım da söylemezdim
ben insan olsaydım yalan söylemezdim!
hem nereden çıkardınız palyaçonun yalnızlığını
kaç kilo çeker ki bir palyaço
hem neden yüzüme vuruyorsunuz
bir çirkin ördek yavrusu olduğumu
gocunmam ki ben, ben gocunmam
bir palyaço ne kara gocunmazsa
o kadar, o kadar gocunmam işte
rakı doldurun! eksilmesin
iii.
bitmedi, yazacağım daha
yazmazsam ağlayacağım çünkü
alçakça olacak biraz
hem biz o zaman kimdik ki, nerelere giderdik
her sokakta biraz daha eksilirdik
bilirdim, geceleri puslu puslu olurdu bazen
bazen birisi fısıldarmış gibi olurdu
duyamadım, derdim, tekrar et!
sessizliğe bürünürdü o vakit her şey
sokaklar daha bir puslu
palyaçolar daha bir ağlamaklı olurdu
ve ben daha bir alçak olurdum
ağlardım biraz
hem sen kimsin, çekiştirme diyorum
hatta kuyruğuma basma diyorum
acıyor, tırmalarım,-
diyorum
kahrol, kahrol!
diyorum
kan kardeşim hilmiyle vakti zamanında ankaradaki dost kitapevinde bir tablo görmüştük; çarşafları buruşmuş bir yatak ve üzerinde bir keman..
bunun anlamını biliyormusun dedi hilmi..
hayır dedim..
dediki : burda dağınık bir yatakta bir kadın olmalıydı aslında keman yerine..ve bir keman kadın gibidir. dokunacağın doğru yeri bilirsen sana muhteşem sesler çıkartır..
doğru noktaya dokunursanız ve doğru yaklaşırsanız bütün kadınlar aslında peri kızıdır..o yüzden aşırı değeri doğru noktalara dokunarak verin pişman olmazsınız..:)
bunun anlamını biliyormusun dedi hilmi..
hayır dedim..
dediki : burda dağınık bir yatakta bir kadın olmalıydı aslında keman yerine..ve bir keman kadın gibidir. dokunacağın doğru yeri bilirsen sana muhteşem sesler çıkartır..
doğru noktaya dokunursanız ve doğru yaklaşırsanız bütün kadınlar aslında peri kızıdır..o yüzden aşırı değeri doğru noktalara dokunarak verin pişman olmazsınız..:)
Trabzonlu bir gelin alıp " geminin düşmesi".
http://www.biryudumkitap.com/
Son zamanlarda beni en çok gülümseten bişey bu site..
Sayfayı tıklıyosun ve siteye sadece mail adresinle üye olunca her sabah 8 de mailine güzel bir sözle günaydın mesajı ve okumak için her gün farklı bir kitaptan 5 dakikanı alacak kısa bir bölümü yolluyorlar..
Geçenlerde bi sabah yolladığı:
'' okumak, insana yüreğini anımsatır. cahit zarifoğlu şöyle der: "bir kalbiniz vardır, onu hatırlayınız." biz de her sabah bir ufak hatırlatma yapmak üzere, bir yudum kitap demeye devam ediyoruz sevgili okur. var olun. '
her sabah günaydın mesajı yollayan sevgili gibi.sabah saatlerinde telefona bir mail geliyor acıp bakıyorsun; daha önce okuduğun, okumayı planladığın ya da öncesinde varlığından haberdar olmadığın bir kitaptan bir alıntı..
bu sayede hem güzel bir günaydın temennisi alıyor hem henüz tanışmadığın kitapları tanımanı ya da okuyup unuttuğun kitapları yeniden anımsamanı sağlıyor. velhasılıkelam güzel bir uygulama.
Bence fikir olarak gerçekten harika. ben de dahil birçok insan her sabah "of yine mi iş" derken bir yandan da "acaba bu sabah ne paylaşmışlar" diye motive olabiliyor bir nebze de olsa.
Kimle paylaşsam bu siteyi diye düşündüm. Sözlükte ergen başlıklarına kurban olacak olsada buraya ekledim..
Son zamanlarda beni en çok gülümseten bişey bu site..
Sayfayı tıklıyosun ve siteye sadece mail adresinle üye olunca her sabah 8 de mailine güzel bir sözle günaydın mesajı ve okumak için her gün farklı bir kitaptan 5 dakikanı alacak kısa bir bölümü yolluyorlar..
Geçenlerde bi sabah yolladığı:
'' okumak, insana yüreğini anımsatır. cahit zarifoğlu şöyle der: "bir kalbiniz vardır, onu hatırlayınız." biz de her sabah bir ufak hatırlatma yapmak üzere, bir yudum kitap demeye devam ediyoruz sevgili okur. var olun. '
her sabah günaydın mesajı yollayan sevgili gibi.sabah saatlerinde telefona bir mail geliyor acıp bakıyorsun; daha önce okuduğun, okumayı planladığın ya da öncesinde varlığından haberdar olmadığın bir kitaptan bir alıntı..
bu sayede hem güzel bir günaydın temennisi alıyor hem henüz tanışmadığın kitapları tanımanı ya da okuyup unuttuğun kitapları yeniden anımsamanı sağlıyor. velhasılıkelam güzel bir uygulama.
Bence fikir olarak gerçekten harika. ben de dahil birçok insan her sabah "of yine mi iş" derken bir yandan da "acaba bu sabah ne paylaşmışlar" diye motive olabiliyor bir nebze de olsa.
Kimle paylaşsam bu siteyi diye düşündüm. Sözlükte ergen başlıklarına kurban olacak olsada buraya ekledim..
görsel
Karaköy fransız geçidi..sessiz bakın!uyuyorlar..
Karaköy fransız geçidi..sessiz bakın!uyuyorlar..
gerçekten aşık olduğunuz birisinin varlığı yeterlidir.
Neye göre kime göre bu tespit. isviçreli bilim adamları test etmişmi mesela?
Ya 7 sadece gri değil fazladan 50 tonu daha varsa??
Ya 7 sadece gri değil fazladan 50 tonu daha varsa??
mecburi kabulleniş, isyan ediş cümlesidir kimi zaman.
*
ve sonra karşına biri çıkıyor. ya o seni buluyor ya da senin yolun onun önüne çıkıyor. insanlara küskün haline, gözlerindeki karanlığa, ruhunun yaralarına, hayata isyanına ve hiç bitmeyecekmiş gibi görünen yalnızlığına bakıp sana acıyor. "ben de sen gibiyim." diyor. "yalnızım ama yalnızlık bazen güzel değil." diyor. sana bir sürü şey anlatıyor. o anlattıkça "harbi lan." diyorsun, çünkü gayet de iyi konuşuyor. belki duymak istediklerini söylüyor belki de içinde bir yerler artık ikna olmak, sözlerine kanmak istiyor. alışıyorsun. sevmeye başlıyorsun. her şeye isyan ederken, "hepinizin canı cehenneme!" derken, "ulan varmış beni de anlayacak bir insan evladı." diyorsun. bir şeyleri değiştirmeye çalışıyorsun. davranışlarını mesela. "o ne der ki?" diyorsun ister istemez. "o" aşağı, "o" yukarı oluyor bir zaman sonra. düşüncelerin oluyor. yetmiyor, hayallerin oluyor; o da yetmiyor, kalp atışın oluyor. hani taşa dönmüş kalbin, onun sıcacık sözleriyle eriyiveriyor. bak, bu da yetmiyor; ruhuna işliyor, damla damla kanına sızıyor, tüm benliğine yayılıyor. sahipleniyorsun, umutlanıyorsun, manyak gibi kıskanıyorsun, benimsiyorsun. "beraberiz, bozulmayacak." diyorsun. en önemlisi de, inanıyorsun, güveniyorsun. hayata dört elle sarılmak için bir hevesin, bir nedenin oluyor sonunda. yıllar yılı beklediğin işaretin "o" olduğunu sanıyorsun. evet, evet... sanıyorsun... ve aldanıyorsun...
tam da her şeyi iki kişilik düşünmeye başlamışken, bir şey oluyor. hayat suratına öyle bir sille indiriyor ki, adeta "lan uçma, uyan, gerçek mi sandın!" deyip dalga geçer gibi. yıldızının hiç sönmeyeceğini düşündüğün kişiye bir haller oluyor. "olmuyor." diyor. "yani olmuyor." ne olmuyor lan, ne olmuyor? nasıl olmuyor? sonra bulutlar güneşinin önüne geçiyor, hava durumun parçalı umutluya dönüyor.hani umutların var ya, kırılıp kırılıp yüreğine batmaya başlıyor. yüreğin oluk oluk kanıyor, açılan yaraları kızgın demirlerle dağlanıyor. kalbin o kadar geriliyor ki aşkından, sevginden, acından, kederinden; geriliyor, geriliyor, en ince yerlerinden çatlıyor. paramparça oluyor. inancın yerle bir oluyor, güvenin ise bir kez daha ama bu sefer tam da temellerinden sarsılıyor. onun hayatına girmesiyle kapı dışarı ettiğin yalnızlık sinsi sinsi gülerek, ense tüylerinde soğuk bir ürpertiyle buz gibi varlığını tekrar kalbine aşılıyor.
o ise... evet, o ise... sen tüm bunları yaşarken, umurunda bile olmadan hayatına devam ediyor. yalnız başına lokmalar boğazına dizilirken o yiyor, içiyor. kurduğun hayallerin gözlerinden ılık ılık dökülürken o arkadaşlarıyla beraber muhabbetin dibine vurup gülüyor, eğleniyor. kalbin hala onun ismini anmaya çalışırken, o seni değil düşünmek, aklının kıyısına bile getirmiyor. odaya sinen kokusunu içine çekmeye korka korka giriyorsun odana. tek nefeste doldurursun ciğerlerine hepsini elinde olsa, ama ufak ufak nefes alıyorsun. "bugün kokusunu duydum, özlemimi dizginledim, yarına da kalsın." diyorsun. aklını kaybetmek üzere olduğunu anlamıyorsun bile. başa çıkmak istemiyorsun seni delirten, sana işkence eden hayali bile güzel çünkü. gülüyorsun, onu anıyorsun. seviniyorsun, onu anıyorsun. üzülüyorsun, onu anıyorsun. ağlıyorsun, onu anıyorsun. zırlıyorsun, onu anıyorsun. annesinden dayak yiyen çocuğun yine anne diyerek ağlaması gibi. ihtiyaç duyuyorsun; sesine, sıcağına, kelimelerine, öpüşüne, ellerini saçlarına daldırıp usul usul gezdirmesine, sevişine, bakışına, hatta sadece nefes alışına...
yani olmuyor.
küfrediyorsun hayata. isyan ediyorsun bağıra çağıra. bir köşeye pusuyorsun. bir bardak alıp, tuzla buz edip, kırık parçaları teninde gezdiriyorsun. canının acısı, içinin acısının yanında hissedilmiyor bile. neşteri alıp eline artık onu sevmemek için kalbini oymak, hayalini görmemek için gözlerini çıkarmak, hatıralarını silmek için beynini deşmek istiyorsun. tenini, dokunduğu her yerini cayır cayır yakmak istiyorsun. izlerini taşıdığın her şeyini yok etmek istiyorsun.
yani olmuyor, olmuyor!
ne yaparsan yap, acın zerre kadar bile dinmiyor. o seni unutup çoktan hayata döndü halbuki. bunu bilmek bile canını yakıyor. sana vaatler veren o insan, artık başka başka planlar kuruyor. yani olmuyor, hiçbir şey düşündüğün gibi olmuyor. yani olmuyor; umutların, hayallerin asla gerçekleşmiyor.
yani olmuyor öyle, hiç de toz pembe şeyler olmuyor:
bir gün birisi elinde bir yıldızla yalnız dünya girip, hayatını piç edip, siktir olup gidiyor!
işte aynen böyle oluyor.
*
ve sonra karşına biri çıkıyor. ya o seni buluyor ya da senin yolun onun önüne çıkıyor. insanlara küskün haline, gözlerindeki karanlığa, ruhunun yaralarına, hayata isyanına ve hiç bitmeyecekmiş gibi görünen yalnızlığına bakıp sana acıyor. "ben de sen gibiyim." diyor. "yalnızım ama yalnızlık bazen güzel değil." diyor. sana bir sürü şey anlatıyor. o anlattıkça "harbi lan." diyorsun, çünkü gayet de iyi konuşuyor. belki duymak istediklerini söylüyor belki de içinde bir yerler artık ikna olmak, sözlerine kanmak istiyor. alışıyorsun. sevmeye başlıyorsun. her şeye isyan ederken, "hepinizin canı cehenneme!" derken, "ulan varmış beni de anlayacak bir insan evladı." diyorsun. bir şeyleri değiştirmeye çalışıyorsun. davranışlarını mesela. "o ne der ki?" diyorsun ister istemez. "o" aşağı, "o" yukarı oluyor bir zaman sonra. düşüncelerin oluyor. yetmiyor, hayallerin oluyor; o da yetmiyor, kalp atışın oluyor. hani taşa dönmüş kalbin, onun sıcacık sözleriyle eriyiveriyor. bak, bu da yetmiyor; ruhuna işliyor, damla damla kanına sızıyor, tüm benliğine yayılıyor. sahipleniyorsun, umutlanıyorsun, manyak gibi kıskanıyorsun, benimsiyorsun. "beraberiz, bozulmayacak." diyorsun. en önemlisi de, inanıyorsun, güveniyorsun. hayata dört elle sarılmak için bir hevesin, bir nedenin oluyor sonunda. yıllar yılı beklediğin işaretin "o" olduğunu sanıyorsun. evet, evet... sanıyorsun... ve aldanıyorsun...
tam da her şeyi iki kişilik düşünmeye başlamışken, bir şey oluyor. hayat suratına öyle bir sille indiriyor ki, adeta "lan uçma, uyan, gerçek mi sandın!" deyip dalga geçer gibi. yıldızının hiç sönmeyeceğini düşündüğün kişiye bir haller oluyor. "olmuyor." diyor. "yani olmuyor." ne olmuyor lan, ne olmuyor? nasıl olmuyor? sonra bulutlar güneşinin önüne geçiyor, hava durumun parçalı umutluya dönüyor.hani umutların var ya, kırılıp kırılıp yüreğine batmaya başlıyor. yüreğin oluk oluk kanıyor, açılan yaraları kızgın demirlerle dağlanıyor. kalbin o kadar geriliyor ki aşkından, sevginden, acından, kederinden; geriliyor, geriliyor, en ince yerlerinden çatlıyor. paramparça oluyor. inancın yerle bir oluyor, güvenin ise bir kez daha ama bu sefer tam da temellerinden sarsılıyor. onun hayatına girmesiyle kapı dışarı ettiğin yalnızlık sinsi sinsi gülerek, ense tüylerinde soğuk bir ürpertiyle buz gibi varlığını tekrar kalbine aşılıyor.
o ise... evet, o ise... sen tüm bunları yaşarken, umurunda bile olmadan hayatına devam ediyor. yalnız başına lokmalar boğazına dizilirken o yiyor, içiyor. kurduğun hayallerin gözlerinden ılık ılık dökülürken o arkadaşlarıyla beraber muhabbetin dibine vurup gülüyor, eğleniyor. kalbin hala onun ismini anmaya çalışırken, o seni değil düşünmek, aklının kıyısına bile getirmiyor. odaya sinen kokusunu içine çekmeye korka korka giriyorsun odana. tek nefeste doldurursun ciğerlerine hepsini elinde olsa, ama ufak ufak nefes alıyorsun. "bugün kokusunu duydum, özlemimi dizginledim, yarına da kalsın." diyorsun. aklını kaybetmek üzere olduğunu anlamıyorsun bile. başa çıkmak istemiyorsun seni delirten, sana işkence eden hayali bile güzel çünkü. gülüyorsun, onu anıyorsun. seviniyorsun, onu anıyorsun. üzülüyorsun, onu anıyorsun. ağlıyorsun, onu anıyorsun. zırlıyorsun, onu anıyorsun. annesinden dayak yiyen çocuğun yine anne diyerek ağlaması gibi. ihtiyaç duyuyorsun; sesine, sıcağına, kelimelerine, öpüşüne, ellerini saçlarına daldırıp usul usul gezdirmesine, sevişine, bakışına, hatta sadece nefes alışına...
yani olmuyor.
küfrediyorsun hayata. isyan ediyorsun bağıra çağıra. bir köşeye pusuyorsun. bir bardak alıp, tuzla buz edip, kırık parçaları teninde gezdiriyorsun. canının acısı, içinin acısının yanında hissedilmiyor bile. neşteri alıp eline artık onu sevmemek için kalbini oymak, hayalini görmemek için gözlerini çıkarmak, hatıralarını silmek için beynini deşmek istiyorsun. tenini, dokunduğu her yerini cayır cayır yakmak istiyorsun. izlerini taşıdığın her şeyini yok etmek istiyorsun.
yani olmuyor, olmuyor!
ne yaparsan yap, acın zerre kadar bile dinmiyor. o seni unutup çoktan hayata döndü halbuki. bunu bilmek bile canını yakıyor. sana vaatler veren o insan, artık başka başka planlar kuruyor. yani olmuyor, hiçbir şey düşündüğün gibi olmuyor. yani olmuyor; umutların, hayallerin asla gerçekleşmiyor.
yani olmuyor öyle, hiç de toz pembe şeyler olmuyor:
bir gün birisi elinde bir yıldızla yalnız dünya girip, hayatını piç edip, siktir olup gidiyor!
işte aynen böyle oluyor.
"geç kalmış insanlarız biz. sevdiklerimizi hep bizden önce sevmişler. bizden önce kırmışlar yüreklerini, bizden önce üzmüşler. sevdiklerimiz hep bizden önce hayata küsmüşler. bizden önce kırılmış umutları, bizden önce bırakmışlar hayata tutunmayı. bize hep, bizden önceki hataları telafi etmek kalmış. payımıza bunlar düşmüş. hep uğraşmak, uğraşıp uğraşıp bir yere varamamak, bizden öncekilerin acısını çekmek, bilmediğimiz sebeplerden dolayı yapmadığımız hataların bedelini ödemek... yıldırmasa da bunlar bizi, yıpratmış be usta. yozlaşmışız, yoldan çıkmışız, umutlarımızı kırmışız teker teker. attığımız adımlar hep önceden atılmış. dinlediğimiz şarkılar, birilerine yakıştırdığımız satırlar hep daha önceden söylenmiş. sevdiklerimizin hayatını, hep bizden önce birileri mahvetmiş. hislerimizin aynısı hep birileri tarafından daha önce hissedilmiş. onlarla yaşanmış aşk dolu dizgin, onlarla kırılmış kalpler, onlarla başlamış isyan...
hep geç kalmışız biz. belki bir şarkı, belki bir aşk, belki bir hayat, belki de bir ömür boyu..."
hep geç kalmışız biz. belki bir şarkı, belki bir aşk, belki bir hayat, belki de bir ömür boyu..."
görsel
Kıskanmayın.!!!
Kıskanmayın.!!!
Paralel boylum,al yazmalım.
%50 ye işimiz kalırsa bu ülke batacak.. çoğalmak lazım
Ergence içi boş ve alay etmek için dinsel ve cinsel içerikli başlıklar açan herkese!!
Gözlerimi açmak..başka ne yapılabilirki ilk ??