bugün

entry'ler (845)

03 10 2019 teknosa rezaleti

Merhaba sözlük ahalisi, bu entryi başka mağduriyetlerin doğmaması adına ibret olsun diye yazıyorum.

Çok uzun diyenler için özet: Teknosa adlı firma sattığı telefon gözle görülebilir şekilde hatalı olmasına rağmen değişim ya da iade yapmamış, 13.09.2019 tarihinde alınan telefon üç saat kullanımdan sonra bu güne kadar servis servis dolaştırılarak tarafımıza iade edilmek istenmiştir. Konuyla ilgili avukat olan kardeşim tarafından hukuki girişim yapılacak olmakla birlikte, ülkemizde müşteri memnuniyeti noktasındaki hassasiyetin kurumsal firmalarda bile ne halde olduğunu görmeniz için sizlerle paylaşıyorum.

Yaklaşık 20 gün önce Teknosa'nın internet mağazasındaki indirimden iPhone 7 Plus aldık, almaz olaydık. Telefon elimize ulaştıktan sonra kurulum esnasında kasanın kenarında açıklık olduğunu fark ettik.

görsel

Hemen akabinde Karaman Teknosa mağazasına başvurduk ancak henüz üç saatlik telefonun hat takıldığı için ikinci el olduğunu, değişim ve iadenin mümkün olmadığını ve servise göndereceklerini, değişimin sonrasında gelecek rapora göre yapılabileceğini söylediler. Biz sıfır aldığımız telefonun onarım görüp elimize gelmesini doğal olarak istemedik, ancak başka şansımız olmadığı prosedürün böyle olduğu söylendi. Telefonun teknosa tarafından satıldığı, dolayısıyla bizim muhatabımızın firma olarak kendileri olduğunu defalarca söylememize rağmen, prosedür böyle denilerek kesinlikle sorumluluk kabul etmeyip telefonu apple firmasının yetkili servislerinden birine gönderdiler. Biz de elimiz mahkum ürünü dedikleri gibi servise gönderdik, ancak rezaletin büyüğü bundan sonra başladı.

Servise gönderirken üzerine basa basa kasa kenarında, mağaza yetkililerinin de şahit olduğu açıklık olduğuna dair not yazıldı. Fakat ürün servisten, bu arızasına hiç bakılmamış olarak, ses sisteminde arıza var denilerek geri gönderildi. Bir teknoloji mağazası düşünün sattığı ürünü 3 saat sonra servise gönderiyor ve servis bahsi geçen şikayetle ilgili yorum bile yapmıyor. Muhatap olduğumuz teknosa mağazası görevlileri, ki onlarla elimden geldiğince nezaketle konuştum nitekim onlar da düşük maaşlarla orada çalışan ve herhangi bir yetkisi olmayıp kendilerine verilen talimatları uygulayan kişiler, ürünün servis tarafından arızalı olduğu ifade edilmiş olmasına rağmen, servisin değişime karar vermediği bahanesine sığınarak ürünü tekrar servise göndermeyi önerdi. Prosedür böyle, servis iade ya da değişim demeden bir şey yapamayız dediler ancak bence buradaki temel sebep, ilk servis değiştirmedi belki ikinci servis değiştirir kafasıydı, yani sorumluluğu başkasına yıkıp maliyetten kaçmak, ki bunu yüzlerine de söyledim. Bu servis de değiştirmezse ne olacak dediğim zaman, biz size yardımcı olmaya çalışıyoruz dediler, ancak ikinci servisten gelen rapor aslında amacın ne olduğunu bana net olarak gösterdi.

Telefonun arızalı olduğu açıkça yazılı servis raporu ortada iken telefonu tekrar servise gönderdiler ve bizde kabul etmek durumunda kaldık. Bugün servisten aldığımız bilgiye göre, bu servis de telefonun güncelleme ve sıfırlama işlemlerini yapıp sorun yoktur diyerek geri göndermiş. Servis notunda ve fotoğraflarda açıkça görülen açıklık ise tamamen göz ardı edilmiş ve hiçbir şekilde bakılmamış. Bugün Teknosa şubesi ile görüştüğümde, servis telefonda sorun görmediyse değişim yapamayız diyerek telefonu teslim almamızı istediler. Daha önceki servisin bulduğu arızayı bu servis bulmadığı için kendilerince ondan da yırtmış oldular. Yani açıkça bizim söylediğimiz, fotoğraflarda da net şekilde görülen arızaya bakmadıkları halde başka arıza bulabildikleri telefonu, büyük bir ihtimalle anlaşmalı oldukları servise ısrarla gönderip temiz raporu aldılar. Konuyla ilgili konuştuğum şube yetkilisi beni müşteri hizmetlerine yönlendirip, telefonu bu haliyle teslim almam gerektiğini söyledi. Sıfır alıp 3 saat kullandığım telefon, iki kez servise gitmiş ve görünür arızanın yanında başka arızalar olmasına rağmen 20 gün sonra bana teslim edilmek isteniyor. Üstelik hukuki haklarınız saklıdır, siz bilirsiniz şeklinde bir özgüvenle...

Bu süreçte atılan bütün adımları dökümanladım ve bu haliyle Tüketici Mahkemesi'ne başvurmakla birlikte, markanın iyi niyetli davranmadığını düşündüğüm için avukatımla savcılık nezdinde de girişimde bulunmayı planlıyorum. Ülkede aldığınız bir ürün bozuk çıkarsa, ürünü satan kocaman bir firma bile olsa, evet öyle ama yapabileceğim birşey yok git mahkemeye başvur diyebiliyor. Bu durum aslında ülke olarak ne halde olduğumuzun göstergesidir. Bu sebeple bu konuyu buraya taşıdım, belki bir faydası olur da hiçbir şekilde ulaşamadığımız, iletişim bilgileri bir devlet sırrı gibi saklanan teknosa yetkilileri ile iletişime geçeriz. Satış elemanı ve çağrı merkezi elemanı ile muhatap olmaktan ciğerimiz soldu.

boyner

Online alisveris sistemi ve musteri hizmetleri rezil olan firmadir. Yaklasik bir aydir satin aldigim urunu teslim edemediler. O kadar para verip urun aliyorsunuz, tutup yanlis isme yanlis adrese yolluyorlar. Uyariyorsunuz, duzelttik deyip duzeltmiyorlar. Kendi hatalarindan dolayi geri donen urune, iade talebiniz alindi paranizi yollayacagiz deyip cokuyorlar. 3-5 is gununde kargoluyoruz diye taahut verip, 10 gun bekletiyorlar. Artik iyi niyetli olduklarini dusunmuyorum. Kopyala yapistir cevaplarla insanlari oyalayip topladiklari paralari gecelik faizde vs degerlendirdiklerini dusunuyorum. Nitekim boyle bir rezaletin baska bir aciklamasi olamaz. Velhasil, rezil firmadir, gidin amazon falan kullanin bunlara bulasmayin.

diyanet bütçesi inananlardan toplanması

Çok mantıklıdır. Bakınız bizi kıskanan Almanya'da sistem tamamen böyledir. Adres kaydı yaptırırken dininizi soruyorlar. Ona göre size vergi geliyor ve kilise kendi vergisini kendi topluyor. Dinen de bu böyle olmalıdır, mantıklıdır.

tektaş yüzük

evlenmeye niyetlenen çiftlerden erkek olan tarafın buna bu kadar para verilir mi amk tepkisine kaçınılmaz maruz kalacak yüzüktür. Piyasadaki büyük markalara dünya kadar para vermeyin, nitekim aynı yüzüğü neredeyse yarı fiyatına yaptırabilirsiniz. Biz şahsen kapalı çarşı civarında Doruk Alyans'ta Barış beye yaptırdık. GIA sertifikalı taşınızı beğendikten sonra istediğini tipte yüzüğü fevkalade bir işçilikle 2 gün içinde teslim alabilirsiniz. Fiyatlar taş boyutuna göre değişmekte ancak piyasanın her türlü çok altına geleceğine emin olabilirsiniz. Ayrıca Barış Bey'in ilgisi ve yardımseverliği de cabası...

üniversite mezunu olanların kendini bi şey sanması

hala üniversite bitirmeyen mi var ülkede?

Hava yapılacak birşey değildir, 70'lerde yaşamıyoruz.

15 temmuz

Hayatımın en uzun ama aynı zamanda en anlamlı gecesiydi. Sokağa çıktım, bu kadar şehit ve Gazi'nin yanında birşey yaptım diyemem ama o ruhu sonuna kadar hissettim. Çanakkale'yi geçilmez kılan, kurtuluş savaşını kazanan o ruhu buram buram kokladım. inanılmazdı, hiçbir zaman unutmayacağım ve onu değersizleştirmeye çalışan soysuzlara karşı hep mücadele edeceğim.

Şöyle ki; sizin ideolojik saplantılarınıza ve elitistliğinize dayanan yorum ve teorileriniz zerre umrumda değil. Nitekim bu yorumları yapanların o gece ne yaptıklarını çok iyi hatırlıyor ve biliyorum. Konuyla ilgili ilk yorumu "askerleri dövdüler" demek olan kansızların dedikleri kesinlikle art niyetlidir.

15 temmuz öyle bir olaydır ki, vatanı söz konusu olduğunda sıradan bir vatanseverin nasıl bir kahramana dönüşebildiğini göstermiştir bize. Çanakkale'deki ruhun, kurtuluş savaşındaki kahramanlığın hala o temiz halkımızın yüreğinde yaşadığını göstermiştir.

Öyle ki Seyit onbaşı ile Ömer Halisdemir'in farklı olduğunu kimse iddia edemez.

Öyle ki köprüde mermilere bombalara göğsünü siper edenlerle, Çanakkale'de mermi yağmuruna süngü hücumu yapanlar nasıl farklı olabilirler...

kim diyebilir ki o tankların önüne tek başına gidip "siz bunu nasıl yaparsınız" diyen genç kız farklıdır nene hatundan...

kim iddia edebilir kağnısı ile mermi taşıyan kadınların farklı olduğunu, kamyonuyla insanları meydana taşıyan Şerife abladan...

Ya da kim söyleyebilir farklı olduğunu saçı kınalı Mehmetçiklerle, babasının yanında şehit olan 17 yaşındaki Abdullah'ın...

Farklı mıdır sizce ÖSS derecesi yapmış, geleceğin büyük hukukçularından olacak 20 yaşındaki Ömer'in şehadeti, gidip de geri gelmeyen 15'lilerden...

Düşündükçe gözlerim doluyor, süs havuzunda abdest alıp şehadete koşanları...

Anlayamadığınız şey de bu işte bence... Her gün aşağıladığınız hakir gördüğünüz insanların, bir anda nasıl böyle kahramanlara dönüştüğünü çözemiyorsunuz. Hazmedemiyorsunuz bu ülkeyi kurtaranların onlar olduğunu, aynı Çanakkale'de Kurtuluş savaşında olduğu gibi... işte bu yüzden durmadan karalıyorsunuz bu büyük günde yaşananları... Küçültmeye değersizleştirmeye çalışıyorsunuz, tiyatro bilmem ne diyerek...

Ama unutmayın ki hiçbir teoriniz bu büyük hainliği açıklamaya yetmiyor. Hiçbir teoriniz de bu büyük kahramanlığı karalamaya yetmeyecek... Ama bu kimin işine yaradı, ama bunları kim bu kadar büyüttü, ama insanları sokağa çağırdı, ama insanlar demokrasi için değil Tayyip için çıktı... dediğiniz insanlar olmasaydı; bugün Ömer Halisdemir'in mezarı bile belli olmayacak, özel harekatta kendi ülkesinin bombası ile şehit edilen 50 küsür kahramanın esamesi okunmayacak, bunları dile getirmeye çalışanlar da Yunanistan'a kaçacak kadar küçülebilen orospu çocukları tarafından içeri atılacaklardı.

Bu ülkenin has insanlarının yüreğindeki iman 15 temmuz günü hala Çanakkale'deki gibi Sakarya'daki gibi taptaze olduğu yerde durduğunu apaçık göstermiştir. Bu vatanın gerçek sahipleri onlardır. Selam olsun o gece ecdadı gibi yürüyebilen yiğitlere... Selam olsun o gece ülkesi işgal edilmesin diye kanını akıtan şehit ve gazilere... Allah cümlesinden razı olsun ve bize de onların emanetine hakkıyla sahip çıkabilmeyi nasip etsin.

15 temmuz önemli bir gündür

15 temmuz önemli bir gündür, giriş güzel ama sonrası fecaat... Öncelikle değerli insan o sokağa çıkan insanların derdi Tayyip kurtulsun falan değildi, darbe olmasındı. Bu ülke kendi askerleri tarafından işgal edilmesin demek için sokağa çıktı o insanlar. Tayyip çıkın demese çıkmayacaklar mıydı sence? ilk şehitler Cumhurbaşkanının çağrısından çok önce verildi. O tankları nasıl mı durdurdu o insanlar, emin ol zorla, kanlarını dökerek ve silahsız sadece iman dolu göğüsleri ile direnerek.

Diyor ki askerlerin haberi yoktu. Hala bunu diyorlar ya çıldırıyorum. Ulan külliye'ye son bombanın atıldığı saat sabahın 7'si... Köprüdeki askerler sabah teslim oldular, 10 saat çatıştıktan sonra... O saatte Endonezya'daki işportacının bile darbeden haberi vardı sen neyden bahsediyorsun?

O gece, köprüde, külliyede, Çengelköy'de, Kazan'da, genel kurmay da iki taraf vardı kardeş: hainler ve vatanı için ölmeyi göze almış vatan evlatları, Semih terziler ve Ömer Halisdemirler... Bi de bunların dışında o gün bu gündür konuşan, darbeye karşı birşey yapmamış olanlar. Darbe olsa Tayyip gitseciler, darbe olmuş olmamış bana farketmezciler, ve bu NATO darbesi hacı bak bütün Batı arkasındacılar... O gün bu gündür en çok konuşan da bunlar... Yok tiyatroymuş da, yok böyle darbe mi olurmuş da yok bilmem ne...

Şimdi de destan muhabbeti dönüyor. Destan dersiniz demezsiniz çok önemli değil, nitekim benim için o geceyi tarif edebilecek kelime yok. Sizin komplo teorileriniz ve ideolojilerinizin dışında, 15 Temmuz ülkesini gerçekten çok seven insanların, vatan mevzu bahis olduğunda nasıl kahramanlara dönüşebileceğini göstermiştir. Destan kurtuluş savaşıdır, Destan Çanakkale'dir demiş ya ilk entryde, evet haklı ama 15 temmuz ile o kadar çok ortak yönü var ki bunların. Bi kere o destanları yazanlar ile 15 Temmuz'u kazananlar aynı ruhu taşıyorlar... Çanakkale'de mermi yağmuruna göğüs gerenler ile köprüde direnenlerin belki sadece düşmanları farklı idi. Birinde yedi düvel birinde elimizle beslediğimiz hainler... kim Ömer Halisdemir ile Seyit Onbaşı'nın farklı olduğunu söyleyebilir... ya da kim darbe yanlıları ile Yunan ingiliz muhiplerini ayırt edebilir... bu NATO'cu darbe bu refah gelecek diyenlerle, Amerikan mandası iyidir diyenler arasında fark olduğunu kim iddia edebilir...

Velhasıl kelam, iki haneli iq'nuzla ürettiğiniz hiçbir analizin ve komplo teorisinin o gece sokağa çıkan halkla ve yaşananlarda bir karşılığı yok... Yok tiyatro yok kontrollü darbe yok böyle darbe mi olur muhabbeti sadece yediğiniz küfrün katsayısını arttırıyor. Yoksa bu dediklerinizin hiçbiri öleceğini bile bile generaline sıkan bir astsubayı, uçaklar kalkmasın diye mahsülünü yakan bir köylüyü ve süs havuzundan abdest alıp şehadete koşan yiğitleri açıklamaya yetmez, yetemez. Saygı duymanız gereken nokta da işte burası...

sevgilisinin erasmusa gitmesine izin veren erkek

Hayatımın en çok eğlendiğim, en güzel dönemi hangisiydi diye sorsanız Erasmus derim. O kadar güzel geçmişti. Ama ne sevgilimi ne de kız kardeşimi yollamam. Bu gözler neler gördü, yok öyle bir ortam. Ders akademi vs hikaye... Tüm Erasmus grubu tren yapıp gece gündüz partilerde takılıyor, başka da hiçbir şey yok

sizi darbe gecesi ne korkuttu

Yaşananların bana Mısır'daki darbeyi hatırlatması.

15 temmuz gecesi kemalistler ne yapıyordu

Kronolojik olarak şu şekildedir:

Saat 12'ye kadar, atm market işlerinden vakit buldukları ölçüde postal yaladılar ve bundan acayip zevk aldılar, dört köşe oldular...

12'den 2'ye kadar, olum bak çıkmayın, ortalık karışık, bak bunlar asker polise benzemez sıkarlar acımazlar diyerek insanları sokağa çıkmaktan alıkoymaya çalıştılar...

Saat 2'den sabahın ilk ışıklarına kadar, göt korkusundan mıdır nedir darbeye karşı olduklarını hatırladılar... Rengi griye çalan laflar edip, hafiften tiyatro edebiyatına yöneldiler...

Sabahın ilk ışıkları, yenilginin netleşmesi ile "askerin kafasını kestiler rererörö, ama kemerle dövdüler ororororor, işte masum er öhöhöhö" geyikleri başladı.

O günden beri, o büyük günü karalamak için her şeyi yaptılar. Böyle büyük bir kahramanlığı, çomar dedikleri insanların göstermiş olmasını bir türlü kendilerine yediremediler. En kötüsü de, kurtuluş savaşını kazanan ruhun ne olduğunu ve hala dipdiri olduğunu gördüler ve bundan acayip derecede ürktüler.

15 temmuz gecesi korktunuz mu

Sokağa çıktığımda korkuyordum. Yolda giderken "acaba helikopter bombayı kalabalığa mı yoksa tenhaya mı atar? Sonuçta Türk askeri, düşmanına bile merhametlidir" diye düşünüyordum. Sanırım bunlar da bir çeşit korkunun eseri, ancak o sokaklardaki insanların korkusuzluğunu görünce babamın ağlayarak eve dön demesi bile yetmedi beni korkutmaya... Milletimin büyüklüğünü, ferasetini ve o tarihsel ruhunu gördüğüm ilk ve tek olaydı, inanılmazdı.

15 temmuz 2016 darbe girişimi

Türk halkının ne kadar cesur olduğunu bizzat kendi gözlerimle Ankara sokaklarında gördüğüm, cumhuriyet tarihinin en önemli olayıdır. Yok tiyatro yok kontrollü bilmem ne diyen davarlar, darbenin ilk saatlerinde postal yalayarak orgazm oluyorlardı. CNN'in tekbirlerle kurtarılması, atm ve marketlerdeki sıralar, bazı yavşak ve kansız arkadaşların önce atıp sonra sildikleri darbe sevici twitler hala gözümün önünde.

Ne tiyatrodur ne de kontrollüdür, nitekim halk sokağa çıkmasa sonucu gece yarısı belli olmuştu.

Ve evet Türk milletinin kahraman evlatlarının kim olduğu, kurtuluş savaşını, Çanakkale'yi kimin kazandığı o gece ortaya çıkmıştır. Çadırda sevişerek, çöp arabasına direnenler bi zahmet bok atmasın.

istanbul üniversitesi vs marmara üniversitesi

üniversite tercihini kampüse göre yapan sığırlar hiç okumasınlar, verdiğimiz vergilere yazık.

ulan adamın derdi üni okuyup meslek sahibi olmak değil ki!! ortam karı kız kampüs eğlence... bir senedir dünyanın en iyi okullarından birinde doktora yapıyorum, bırak kampüsü okulda çalışan var mı belli değil. kulüp ortam vs hiçbir şey yok. kütüphane harici oturacak yer bile yok...

sonuç adamlar gece gündüz araştırma yapıyor, bizimkiler karı kız kovalıyor. sonra da ülke bok işsizlik var bıdı bıdı...

ankara nın en güzel noktası

Armada hayat sokağının girişindeki Espressamente cafenin dış cam kenarı masasıdır. Özlenendir.

jean paul sartre

bi ara herkesin elinde olan, herkesin büyük yazar abi yaa diye övdüğü ama bence çok da bi numarası olmayan yazar. varoluşçuluk akımında bence camus çok daha iyidir, en azından okunuyor. bence ülkemizde bu kadar tutulmasının sebebi kimsenin yazılanlardan bi nane anlamaması. kimse anlamayınca, üstüne yayvan yayvan boş yorum yapmak kolay oluyor tabi. bulantı'yı o kadar överler misal, bitirene kadar 50 kere tamam abi varoluşçusun anladık olaya gel diyesim geldi. oysa camus öyle mi? annem ölmüş, belki dün belki de evvelsi gün ...

1 gözleme 1 çaya 8 buçuk lira ödemek

7-8 aydır doktora vesilesi ile Almanya'da yaşıyorum. Adamların bu kadar zengin olmalarının en önemli nedenlerinin biri kesinlikle böyle mallıklar yapmamaları. Abi 2 liralık şeye neden 8 lira vereyim ki? işte adamların en temel sorusu bu ve çok haklılar. Biz mi? Biz malız, geri zekalıyız. Gecenin körüne kadar bok var o kafede 4 liraya çay içmekte. Üç gün kafeye gitme git eve kahve makinesi al, kahvenin kralını iç. Yufkanın peynirin alasını al, gözlemenin en iyisini yap. Bir ülke düşünün en revaçta yatırım fikri ev almak ya da cafe açmak... bu kafayla bizden bir bok olmaz.

bir üniversite öğrencisinin aylık masrafı

Nasıl bu kadar paralar harcıyorsunuz lan? Sizin aileleriniz bu paraları nasıl karşılıyor? Ben 18 yaşımdan beri babamdan para almadım. Şükür derecem vardı, iyi burslar aldım. Okulun yurdunda kalırken ekstra birşey yoksa gelen bursun yarısını aileme gönderirdim. Kardeşlerime üç beş birşeyler atardım. Yine de çok güzel yaşadım. Şimdi görüyorum bazı tipler var üniversite okuyorlar güya, bardan kafeden alışverişten çıkmıyorlar. Yazık beyler ailelerinize, bu haliyle öğrencilik israf. Meslek sahibi olunca, 4 senede yediğinizi 8 senede ancak çıkarırsınız siz. Böyle yatırım mı olur, gidin sanayide çalışın daha iyi. Zaten birçoğunuz o barlar, partiler vs den başka birşey öğrenmiyorsunuz üniversiteden.

mimarların görevini layıkıyla ifa edememesi

Kopyala yapıştır ev yapıyorlar. Hoş sorun onlarda değil, onlardan iş alan müteahhit dediğimiz paragözlerde. Herşeyin en ucuzu makbul, öyle olunca mimar da kopyala yapıştır ev yapıyor.

erkek arkadaşı evliliğe ikna etme tüyoları

Tanıştığınız ilk dakika amacınızın evlilik olduğunu ve bu durumda ilişkinin nasıl yürüyeceğini konuşun. Maksimum 1 sene sevgili oluruz sonra annemle tanışır istemeye gelirsiniz dersiniz. Boşuna vakit kaybetmeye gerek yok, parayla alamayacağınız tek şey zaman. Böyle durumlarda 3 ihtimal vardır:

1- Baştan olmaz - yenisine bakarsınız
2- Başlarsınız ama 1 yıl içinde ayrılırsınız - daha az zaman kaybı
3- Her şey güzel gider evlenirsiniz - hem birbirinizi tanımış hem de sonuç olarak sağlam bir evlilik yapmış olursunuz.

Sallamasyon başlanan ilişkilerde sınırsız ihtimal yani belirsizlik vardır:
- kısa sürede biterse hoş bir ilişki olmaz, ne olduğunu ne yaptığınızı anlamazsınız
- uzun sürede biterse iki tarafa da büyük zarar verir. Büyük ihtimalle çok şey paylaşılmıştır ve ondan sonra kimseye güvenilmez.
- uzun sürer ve bitmezse boşluğa düşülür. Herşey rutine döner ve bu insanı sıkar. Neredeyse yaşanmamış birşeyin kalmayışı aynı zamanda birlikteliğin sürdürülmesini bir zorunluluk haline getirir. Evlenmek istemediğiniz çünkü sıkıldığınız ama aynı zamanda birlikte olmak konusunda zorunluluk hissettiğiniz biriyle bir ilişkiniz vardır artık. Bok gibi bir durumdur.
- Sonuç olarak ya sürekli yeni partnerler bulma arayışı ve güvensizlik gelişir ya da bok gibi bir rutin oluşur.

Her durumda birinci durumdaki ilişki modeli daha iyidir.

abdülfettah el sisi

Al Jazeera'nin haberine göre askerleri gayet yargısız infaz yapan, leblebi gibi insan öldüren it. Bu şerefsize kucağını açan, bize ise sürekli dikta rejimi ile yönetilen bir ülke muamelesi yapan batının neyine nasıl güvenilir ki? Şu görüntüler Türkiye'de olsa yarın Bild'in Spiegel'in kapağındaydık.

Link: http://www.aljazeera.com..../sinada-yargisiz-infazlar